Lozan'ı çiğneyen bir “tarihi” tören Lozan'ı çiğneyen bir “tarihi” tören
 İsmet Büyükataman yaptığı yazılı açıklamada MHP içerisindeki muhalefete sert şekilde yüklendi. Büyükataman '“MHP’yi karıştırma” hamleleri 1 Kasım sonrasında hız ve derinlik kazanmıştır. Herhangi bir kişi “Ben Türk-İslam davasına iman ettim, ben ülkücü dünya görüşüne inandım.” dese, biz onu kendimizden sayar, ülkücülüğüne bir şey demeyiz. Ancak had bilmek şartıyla. Herkes haddini ve sınırını iyi bilmelidir. "dedi.


İşte o açıklama;

"Önceden içimize atılmış kozalar, 1 Kasım seçimleri sonrasında kabuklarını kırmış, partimize içeriden ve dışarıdan topyekûn bir taarruz başlamıştır. Daha önce defalarca dile getirdiğimiz “MHP’yi karıştırma” hamleleri 1 Kasım sonrasında hız ve derinlik kazanmıştır.


Son günlerde partimiz kamuoyunda tartışmaya açılmış ve birkaç isim partimizin Genel Başkanlığına aday olduklarını ilan etmişlerdir.
MHP’de aday olmak her ülkücünün en doğal ve demokratik hakkıdır. Genel Başkanlığa aday olduğunu ifade eden arkadaşlarımızın dışında başka arkadaşlarımız da aday olabilirler.  Aday olmak nasıl demokratik bir haksa, hak sahibi olanlarımızın davamıza, partimize ve gönüldaşlarımıza karşı sorumlulukları da vardır. Hiç kimse bu sorumluluklarını göz ardı etmemelidir.
MHP’yi kamuoyu nezdinde tartışılır hale getirmek, itibarsızlaştırmaya çalışmak doğru olmadığı gibi, bu kimsenin hakkı ve haddi de olmamalıdır.


46 yıldır bedel ödemiş bir hareketin 1980 öncesi ve sonrası hafızası olduğunu iddia edenlerin milliyetçiliğin kendi sınırları içine hapsedildiği hezeyanı; MHP’ye, MHP’nin dününe, bugününe, şerefli mazisine hakaret değil midir?


MHP’nin 46 yıllık şerefli mazisinin her anında var olan, başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, 1980 öncesi ve sonrası bu davaya emeği ve hizmeti geçen adsız kahramanları yok sayarak nefsine yenilenler, kendisinden başkasını dava adamı yerine koymayan egosu şişkinler enaniyetlerinin esiri olmuşlardır.
Ülkücülük; insanın nefsini, bağlandığı bir mefkûre adına aşma cehdidir. Kendini aşamayanlar, nefis bataklığına saplananlar bu harekete hiçbir yarar sağlayamazlar.
Hareketin sorumluluğunu üstlenmeye talip olanlar hareketin mensuplarını “cinnet hali”nde, hareketi ise “milliyetçiliği sınırları içine hapseden” şeklinde tanımlarsa bu kişiler bu hareketi temsil edebilir mi?


İşlerine geldiğinde ülkücü iradeye saygı gösterilmesi gerektiğini söyleyenlerin, ülküdaşlarımızın durumunu kamuoyunda “cinnet hâli” olarak nitelendirmesi hangi aklın ve hangi halet-i ruhiyenin eseridir?


Asıl cinnet hali; bencillik, rütbe avına çıkmak, statü pususuna yatmak, daha büyük ufuklara odaklanmak yerine, günübirlik heveslere kapılmaktır. Bu hevesler ne ülkücülüğümüze sığacak ne de kaynağını Türk ve İslam değerlerinin terkibinden alan ülkülerimize uyacaktır.


“MHP’nin küreselleşen dünyanın yeni şartlarına göre pozisyon alamadığını“ ifade edenler, maalesefmilliyetçiliği idrak edememiş, anlayamamıştır.  Bunlara tavsiyemiz, bir hükümet programı ciddiyetinde hazırlanan seçim beyannamelerimizi bir kez daha okumalarıdır.
 
Bir atasözümüz der ki; “Dağda koyunu kurt yer, zararı eve gelir.” Tartışmaya açılmış, toplum nezdinde itibarsızlaştırılmış bir Milliyetçi Hareketin hiç kimseye faydası olmayacaktır.
 
Ülkücülük, taşınması çok ağır bir sorumluluk gerektiren ve çok şerefli bir hüviyettir. Bu hüviyet; Türk Milleti’ni hür ve müreffeh kılmak için mücadele ederken, cebindeki otuz beş kuruşla aç karnına hakka yürüyenlerin; darağacında kıbleye yönelenlerin; arkadaşlarını kurtarmaya giderken, fakülte kantininde bulduğu birkaç çekirdeksiz üzümle yaptığı sahurunu, 5 gün sonra şahadet şerbeti ile açanların kanlarıyla yazılmıştır.


İman, lügatte, bir şeye tereddütsüz inanmak ve kesin olarak, içten ve yürekten bağlanmak demektir.


Herhangi bir kişi “Ben Türk-İslam davasına iman ettim, ben ülkücü dünya görüşüne inandım.” dese, biz onu kendimizden sayar, ülkücülüğüne bir şey demeyiz. Ancak had bilmek şartıyla. Herkes haddini ve sınırını iyi bilmelidir. Merhum Başbuğumuzun; “Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir.” sözleri her ülkücüye ışık olmalıdır.


MHP ile ilgili fikir serdedeceklere tavsiyemiz, Milliyetçi Hareket’e dil uzatma cüretini göstermeden önce çok iyi düşünmeleri ve altından kalkamayacakları hezeyanlarda bulunarak hadlerini aşmamalarıdır. Göstereceğimiz müsamahanın sınırı, millet ve devlet bekasının ve partimizin onurunun eleştirilmeye başlandığı yere kadar olacaktır.


Gazete köşelerinde, internet sayfalarında, içimizden veya dışımızdan dedikodu imalatı yapan, MHP’ye kefen biçme iştahıyla yanıp tutuşan uyuşuk beyinler, sipariş kalemler nereye kadar fitne ateşine odun atmaya devam edeceklerdir? MHP’nin en ufak gerilemesi bu çevrelere bayram havası yaşatmıştır.


Türk Dünyası kan ağlarken bir gün soydaşlarımızı akıllarına getirmeyenler, Türkmen Dağındaki sızıyı, Doğu Türkistan’daki yarayı bir kez olsun yüreklerinin bir köşesinde hissetmeyenler bu hareket üzerine konuşamaz.


Bizim gönlümüz ve aklımız her zaman Kerkük'te, Kırım'da, Doğu Türkistan'da, Üsküp'te, Hocalı'dadır.


Hayatlarında MHP’ye hayrı dokunmamış, anılarımızı paylaşmamış, ülkülerimizi anlamamış, mücadelemize katılmamış, katılsa bile hep kenarda durmuş zihniyeti kömürleşmiş, kalbi taşlamış güruh kendilerine başka meşguliyet bulmalıdır.


Milliyetçi Hareket Partisi’nin birlik ve bütünlüğünü çekemeyenlerin fitne çıkarma gayretleri, tartışma ve hizip çıkarma arayışları boş bir çabadır. Ve mutlaka da terse dönüp sahibini vuracaktır.
Milliyetçi Hareket, ağır tahribatlara rağmen Türk milletinin dimdik ayakta kalmış son burcudur.


Ülkücü, İslam’ın bin yıllık sancaktarıdır. Bugün ülkücülere bu kutlu görev yerine Amerika’nın Ortadoğu karakolu elbisesini giydirmek isteyenlere, ülkücüler “Türk cihan hâkimiyeti mefkuresi”ni tekrar örtünerek cevap verecektir. Türk ülküsünün, İslam’ın ahlak ve fazilet anlayışının hüküm sürdüğü milli şuuruna Amerikan patiskasının uymayacağını onlara yeniden hatırlatacaktır. Ülkücü, dünya görüşünün siyasi arenadaki temsilcisine yapılan bu hayasızca akını durduracaktır. 
Editör: TE Bilisim