Türkiye halkının büyük kısmı değerler itibariyle muhafazakardır. Siyasi eğilimleri farklıdır fakat geneli itibariyle yirmi yıldır AK Parti’ye bağlandılar.

Tek Parti devrinde, 28 Şubat gibi dönemlerde “boynu bükük” durumdaydılar fakat artık “başı öne eğik” durumdalar…


Tabii iktisaden servete, siyaseten kudrete ulaşmış olanlar değil… Onların havası, tantanası, “tekebbür ve tecebbür”leri yerinde…


Mahcubiyet içinde başını öne eğenler, bu iktidarı “dindarlar haksızlık, yolsuzluk yapmaz” inancıyla destekleyen temiz, iyi niyetli, mütevazı milyonlardır.


Bu tasvir bana ait değil. Haber Türk’te Ahmet Davutoğlu yolsuzlukları anlatırken söyledi:

Hiçbir şekilde başınızı öne eğecek hiçbir yolsuzluğa izin vermeyeceğim. Bugün muhafazakârların başı öne eğik. Bütün AK Partililer hem yolsuzlukların var olduğunu söylüyor, hem ona karşı olduğunu söylüyor.”

Niye böyle oldu?..

KUTSAL’ OTORİTE

Uzun asırlar boyunca siyasi ve fikrî alanlarda otoritenin kutsanmış olması, davranışlarda ve düşüncelerde “itaat”i güçlendirdi, “itaat” zihnî bir refleks haline geldi. Kökleri İslam öncesi antik Mısır’a, Sasaniler ve Bizans’a kadar giden bu istibdat kültürü Müslümanları da hızla ve derinden etkiledi.

İlk Halifeler “emir’ül müminin” sıfatına sahip mütevazi ve eleştiriye açık devlet adamlarıydı. Tarihler Bizans İmparatoruna özenen Şam Valisi Muaviye’yi büyük devlet adamı Hz. Ömer’in eleştirdiğini, uyardığını yazıyor…

Prof. Mehmet Azimli’nin “Halifelik Tarihine Giriş” adlı eserini tavsiye ederim. ‘Peygamberin halifesi’ sıfatının Emevilerce “Allah’ın halifesi”ne çevrildiğine dikkat çeken Azimli, “sultanların yaptığı her icraat Allah adına sayılmaya başlanıyor ve sultanlar eleştirilemiyordu” diye anlatır.

Eleştirinin ve yeni düşüncelerin “fitne” sayılarak içtihat kapısının kapatılması, itaat kültürünün hakim olması bilim ve sanayi devrimlerinin gerisinde kalmamızın sebeplerinden biridir.

BULGUR-PİRİNÇ SÖYLEMİ

Çağımızda iktidarları ya da siyaseti desteklemeyi dini bir vecibe gibi göstermek; mesela Ezher’in askeri darbeye onay fetvası… Suud rejminin, ceberrut Taliban iktidarının meşruiyetini dine dayandırması…

Türkiye farklıdır, modernleşmede hayli yol almıştır. Bizde hukuki meşruiyetin temeli anayasadır fakat CB sistemine evet oyu vermenin farz olduğu şeklindeki vahim yazılar, telkinler… Nihayet din referansıyla “bulgur-pirinç” analojileri…

Bu şekilde dini siyasallaştırmak, din olarak İslamiyet’e kültürel, ahlaki, manevi hiç bir katkıda bulunmadığı gibi aksine “din buysa…” sorgulamalarına yol açıyor, İslam’ın ahlaki içeriğini boşaltıyor.

Saygın ilahiyat hocalarımız “ahlaksız dindarlık” feryadında bulunuyor.

Demokrasinin, “denetim ve denge” forksiyonu da işlemez hale geliyor. Bu yüzden de iktidarın hataları on yıldır büyüyerek ülkeyi bugünkü duruma getirdi…

ELEŞTİRİ YAPILAMAYINCA

AK Parti’de son on yılda ülkeyi bugünkü duruma düşüren politikalar hakkında parti grubunda bir tek müzakere yapılmadı. Her öneri, her politika sadece alkışlandı

Davutoğlu’nun hükümet programlarında yolsuzlukla mücadele bölümü ve artık kevgire dönen İhale Kanunu’nun düzeltilmesi vardı. Davutoğlu demokrasilerde görülmemiş yöntemlerle azledildikten sonra kurulan Binali Yıldırım hükümetinin programında bu iki husus da kaldırıldı…

Her iki programa da alkışlarla güven oyu veren vekillerden bir kişi çıkıp da sormadı, neden diye..

CB sistemi önergesini daha metni görmeden imzalayan vekillerin aklına gelmedi, niye ABD’de Senato’nun sahip olduğu denetim yetkileri Gazi Meclise verilmiyor diye…

Oy kaybı endişesinden başka, “denetim ve denge” mekanizmaları işlemedi.

Karl Popper’in deyişle demokrasi “hataları düzeltebilen rejim” olduğu halde, bizde “denetimsiz ve dengesiz” bir iktidar uygulamasına dönüştü. Hatalar zamanında düzeltilemediği için halimiz ortada: Milli Gelirimiz kişi başına 8 bin dolara düştü… Merkez Bankası’nın bağımsızlığına güvensizlik yüzünden döviz, faiz, enflasyon ilişkisi düzgün yönetilemiyor, döviz yeni rekorlar kırıyor!

İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!! İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!!

Ve Türkiye maalesef Uluslararası Yolsuzluk Algı İndeksi’nde “sekiz yılda en çok gerileyen ülke” olarak 86. sıraya indi. (28 Ocak 2021)

Tabii samimi dindarların başı öne eğik.

Editör: TE Bilisim