Milli egemenliğimiz kaldı mı? Milli egemenliğimiz kaldı mı?

1789 Fransız ihtilaliyle, pek çok hürriyetin, kişi  ve toplum haklarının kazanıldığı düşünülsede, Emperyalizm, kılıf değiştirerek özünden hiçbir şey kaybetmeden ihtilalden sonra da devam etti.
Fransız ihtilalinin yarattığı Napolyon, zayıf bulduğu ülkelere saldırmaya başladı. En büyük amacı da Osmanlıyı parçalayıp, Türk'ün bu bölgedeki varlığına son vermekti. 
Aynı amacı taşıyan Rusya ile de bu yönde yarışıyordu.
Napolyon, Boğazları ve İstanbul'u Rusya'ya bırakmayacağını bildirdi.
Şöyle dedi:

"Rusya ile Osmanlı imparatorluğunu paylaşabilirdim. Bu konu birkaç kez Rusya ile aramızda konuşuldu. Ama istanbul anlaşmamıza engel oldu. Çünkü istanbul'u onlar istiyordu. Oysa İstanbul çok değerli bir anahtardır. Tek başına bir imparatorluğa bedeldir. Ona sahip olan dünyaya egemen olabilir. Emrimdeki muhteşem kuvvetlerle İstanbul'u alacağım ve Türkiye'nin tarihteki varlığına son vereceğim.
Böylece yeni ve büyük bir imparatorluk kurulacak. Bu da bana ebedi bir şöhret getirecektir. Belki de dönüşte Habsburgları yıktıktan sonra Viyana'ya geçerim"
Demiştir.

Yani Napolyon'da insanlık ideali adına, çağdaş ilerici gelişme adına zerre kadar bir amaç yoktur. Kendi hırslarını tatmin etmek için, milyonlarca insanın kanına giren, sonra kullanılıp atılan bir egoisttir.
Mısır ve Suriye taraflarında istediği başarıyı elde edemeyince, Hindistan’a ulaşamamış, dünya hakimiyeti hayalleri sönmüştür.
Yafa şehrine girerken şehirdeki 10 bin kadar asker ve sivili kılıçtan geçirmiştir. 
Suriye'de savaşırken 2000 civarında Türk'ü esir almıştı, esirleri alıp götürmek istiyordu. Ancak Suriye çöllerinde kendi ordusunda yiyecek sıkıntısı başgösterince, askerlerinin yiyeceğini eksiltmemek için, 2 bin Türk esirini acımasızca katletti.

Kendisini Attila, Cengiz Han, Timur ve diğer Doğulu liderlere benzetmeye çalışmış ama onlar gibi olmayı başaramamıştır.
Aslında o sadece kullanılan bir tetikçiydi.
Devrim Cumhuriyetini, ihtilalin kazanımlarını yıkıp tekrar İmparatorluğa geçmiş, kendini İmparator ilan ettirmişti.

Fransız İhtilalinin koşullarını hazırlayan, sonrasının tüm güzergahını belirleyen, Fransız ve Avrupa sermaye sınıfıdır. Napolyon da bu sınıfın emir eridir.
Bundan başka bir milli ve insani ideali olmayan, kendini beğenmiş, hırslı bir maceracıdır.
Bu amaçla seçilmiş, asteğmenlikten hızla generalliğe, oradan Fransa imparatorluğuna  yükseltilmiştir.

Fransız ihtilalini yöneten güç, Kilisenin ve Krallığın hakimiyeti yerine, güçlenen sermayenin burjuva hakimiyeti kurulmasını amaçlayan sınıftır.
Bu uğurda ülkenin aydın ve cumhuriyetçi gruplarını da ön safta kullanmışlardır.
Ama ihtilal ilerledikçe, sermaye kontrolü ele geçirmiş, ilerici, toplumcu gruplar tasfiye edilip, bazıları idam edilmiştir. 

Napolyon ile ilgili en önemli somut bilgiyi bize, Fransız İhtilali'nin önemli generali La FAYETTE vermiştir:

"Oğullarımızın ve kardeşlerimizin kemiklerinin nerede olduğunu unuttunuz mu?
Afrika'da, Tagus üstünde ya da Rusya'nın karları altındadır.
2 milyon Avrupalı insan, bütün Avrupayla savaşmak isteyen bu adamın kurbanı oldu.
Artık yeter!"
Diye haykırarak, Napolyon'un karnesini özetlenmiştir 

Napolyon, Rusya'nın karları altında 300 bin insan ölüsü bırakmıştır. Bunların bir kısmı Fransız, diğerleri Avrupa'nın diğer toplumlarındandır. Moskova Paris'ten 3 bin km uzaklıktadır ve bu saldırının da hiçbir milli, insani sebebi, haklılığı asla yoktu.

Napolyon savaşları: tarihte görülmüş en haksız ve en çok can alan savaşlardan biridir.
Napolyon savaşlarında:
Fransa 1.000 000 ölü
Rusya : 400.000 ölü
Prusya : 200.000 ölü
Avusturya: 300.000 ölü
İspanya: 300.000 ölü
İngiltere: 312.000  ölü
Olmak üzere 2.500.000 asker
Ve 1.000.000 sivil de dahil edilirse:
3.500.000 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
Bu sayılara Mısır ve Suriye'de ki Müslüman ve Türk ölümleri dahil değildir.
Bu kadar ölümden sonra, Fransa kendi ülkesinin hürriyetini de kaybetmiş, Napolyon Waterloo savaşında(1915) İngilizlere yenilip teslim olmuş, 6 yıl sürgünde kalıp 51 yaşında ölmüştür(1821).

Arkadaşlar! Napolyon'un Atatürk'le hiçbir şekilde karşılaştırma imkanı zaten yoktur.
Atatürk, emperyalizmle savaşmış, tarihte ilk defa yenilmez işgalcileri yenip ülkeden koymuştur.
Bu galibiyet, dünyadaki en az 100 sömürgeleştirilmiş  ülkenin de bağımsızlığına kavuşmasına yol gösterici örnek olmuştur. 
Napolyon ise, yeni topraklar işgal etmek, yeni sömürgeler oluşturmak için insanlığa saldırmış, bu kadar insanın ölümüne sebep olduktan sonra, kendi ülkesine ve ihtilal ideallerine de büyük zarar vermiştir. Yani ortada kahramanlık yoktur. 

Kaynaklar:
1-Emil LUDWİG - (1881-1948)
    Alman yazar.
2- Robert Matteson JOHNSTON- (1867-1920)
    Amerikalı tarihçi yazar. 
3- Barkın YILMAZ
    Araştırmacı yazar. 

KENAN ÖZEK

Editör: TE Bilisim