İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!! İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!!
 İzmir Cumhuriyet Meydanı'nda gazetecilere gündemi değerlendiren Vural AKP Rize'de, Atatürk büstünün olduğu yere, "Büst mü koyalım, bardak mı koyalım?" diye referanduma sunuyor. CHP de, "Milli devlet niye yok, üniter devlet niye yok?" ibaresi karşısında, milli devleti sakıza benzetiyor dedi.

MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, etnik kimliği tartışma konusu yapılan, Nobel Kimya Ödülü alan Prof. Dr. Sancar'ın, BBC'nin, "Arap mısınız, kısmen mi Türksünüz?" sorusuna verdiği, "Ben Türküm." cevabının, siyasi partilere örnek olması gerektiğini söyledi. Vural, "Seçim beyannamelerinde, çözüm adı altında Türk milletine referans vermeyen partilere ders olsun. Kürt sorunu adı altında, "Bu milletin adını Anayasa'dan çıkaracağım." diyenlere ders olsun." dedi. Sancar'ın milletin gurur kaynağı olduğunu belirten Vural, "Biz de ondan gurur duyduk. Mardin Savur'dan, okuma yazma bilmeyen bir annenin sekiz çocuğundan biri. Bugün kanser araştırmaları konusunda çok önemli bir buluşa imza attı. Aslında Aziz Sancar'ın öyküsü ve konumu, günümüzün olayları karşısında çok ibret verici bir süreçtir. Mardin Savurlu kendisi ve kendisi Türk milletine mensup olmaktan gurur duyan, göğsünde Türk bayrağını taşımaktan onur duyan ve böyle bir ödülü almaktaki en önemli memnuniyetini de bundan sonra kanser araştırmalarında, "Bu buluşu yapan kimdi?" dedikleri zaman, "Bir Türk yaptı.', "En büyük gururum bu olacaktır." diye söylemesi ve BBC'nin kendisine etnik kökeni ile ilgili bir soru sorduğu zaman verdiği cevap çok önemli. Diyor ki, "Ben Mardin'de de doğsam Türküm, Savur'da da doğsam Türküm, Kars'ta da doğsam Türküm. İşte Türk milleti budur.

Türk milletini etnik kimliklere göre ayırmak isteyenlerin tuzağını bozan sevgili Aziz Sancar'ın bu başarı öyküsünde, bir millete mensubiyet olmanın gurur ve duygusudur. Seçim beyannamelerinde çözüm adı altında Türk milletine referans vermeyen partilere ders olsun. Kürt sorunu adı altında, "Bu milletin adını Anayasa'dan çıkaracağım." diyenlere ders olsun. Aslında Aziz Sancar ve onun ortaya koyduğu bu irade, bu milletin ne kadar güçlü bir şekilde değerlerine ve kimliğine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu konuda herkesin, Türkiye'de oynanan oyunlar karşısında sevgili Aziz Sancar'ın duruşu gibi bir duruş sergilemesini, hele hele Türkiye'yi yönetme iddiasında bulunan partiyle, "yöneteceğim" diyen partinin seçim beyannamelerinde, "Türk milleti" ibaresinin bu milletin milli kimliği olduğu gerçeğini görmemize vesile olmuştur." dedi. 

'AKP RİZE'DE BARDAK KOYALIM MI DİYOR, CHP MİLLİ DEVLETİ SAKIZA BENZETİYOR'

AK Parti'nin Rize'de, Atatürk heykelinin kaldırılıp yerine çay bardağı koyulup koyulmaması konusunu referanduma sunacağını ifade eden Vural, "AKP Rize'de, Atatürk büstünün olduğu yere, "Büst mü koyalım, bardak mı koyalım?" diye referanduma sunuyor. Aziz cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ü bir çay bardağıyla mukayese edecek bir tercih ortaya koyarken CHP de, "Milli devlet niye yok, üniter devlet niye yok?" ibaresi karşısında, milli devleti sakıza benzetiyor. Milli devlet, sakız değil. Milli devlet, ağızda çiğnenip atılan bir sakız değildir. Bir zihniyet Atatürk büstünü bir çay bardağıyla mukayese ederken, bir diğerinin de Atatürk'ün kurduğu milli devleti bir sakıza benzetmiş olması, MHP'nin siyasi tutumunun ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Çay bardağı ve sakızla, aziz milletimizin değerlerini bunlarla mukayese edenler bilmelidirler ki bu zihniyetler, milletin değerlerinden çok uzaktır." dedi.

FEZLEKE HAZIRLAYAN SAVCIYA SERT TEPKİ

Vural, MHP Genel Başkanı Bahçeli hakkında fezleke hazırlayan savcıya da sert çıktı. Vural, "Genel başkanımıza yönelik olarak, sandıkların biraraya getirilmesiyle ilgili kullandığı bir ifade vardı, "Bunu doğru bulmuyorum, bu hakimi. Ne idüğü belirsiz." diyerek, sayın genel başkanımız hakkında cumhuriyet savcılığı hemen bir fezleke hazırlamış. Ey cumhuriyet savcıları, eski başbakanın konuşma metinlerini yazan birisi, bir hakimin verdiği tahliye kararı üzerine, "İstanbul'da bir haşhaşi hakim." dediği zaman neden sen acaba fezleke hazırlamadın? Neden soruşturma açmadın? Yalçın Akdoğan, bazı kişileri serbest bırakan hakimler karşısında, "Kertenkelenin kuyruğunu kesmek yetmiyor, yılanın başını koparmak gerekir." demek suretiyle hukukçuyu bir intihar eylemcisi haline dönüştürürken ey cumhuriyet savcısı, nerede senin fezleken? Başbakan Erdoğan, "Sen savcı mısın, bildiri dağıtan birisi misin? Suç duyurusunda bulunuyorum. Yetkim olsa HSYK'da ben yargılarım." demek suretiyle kendini yargı yerine sokan hakkında neden fezleke hazırlamadın? Hakimlerin verdiği kararları iftira, yalan, sindirme, şantaj olarak değerlendirirken, "Virüs vücuda girmiş, sinsi şekilde yerleşmiş." derken, "Türkiye virüslere teslim olmuştur." derken, hakimler ve savcılar tehdit edilirken, hakaret edilirken neredeydin ey cumhuriyet savcısı? Kanunlar birilerine göre farklı mı çalışıyor? Farklı cumhuriyet savcıları mı var? Başbakan Erdoğan, "Yargı, güvenini bitirmiştir." derken neredeydiniz ey cumhuriyet savcıları? Türkiye Cumhuriyeti'nde kanunlar, herkese eşit bir şekilde çalışmalıdır ama hiç kimse yargıyı kullanarak MHP'yi korkutacağını, sindireceğini sanıyorsa yanılıyor. Hakimler ve savcılar, biliniz ki siz hukuk devletinin hakimi ve savcısı olmalısınız, siyasi partilerin değil. Siyasi partilerin amaçları doğrultusunda karar alamazsınız." dedi.

Oktay Vural Digiturk'ün Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber (Samanyolu Haber), Bugün TV, Kanaltürk, Yumurcak TV ve Irmak TV kanallarını platformdan çıkardığını açıklaması hakkında, "Bu konuda sorumluluklarını yerine getirmekten imtina etmeyenleri, hangi kriterlere dayalı olarak çıkarıyorsunuz? Bu toplumu sindirme, korkutma, körleştirme, sağırlaştırma operasyonlarından biridir. Medyayı hazmedemiyorlar. Onun sebebi de Türkiye gerçekleri öğrenmesin. Aslında seçim öncesinde bunları yapmaları, 1 Kasım'da tecelli edecek seçmen iradesinin de üstünü örtmek amacıyla bunları yapmaktadırlar. Korkuları büyüktür, çünkü eğer 7 Haziran'da milletin kestiği ceza, misliyle 1 Kasım'da kesilirse bundan sonraki sürecin yolunu hangi ülke tayin edecek, onun farkındalar.

Bu bakımdan Digiturk'ü de, Tivibu'yu da uyarıyorum. Bu platformlar içinde yer alanlar, sizinle ilgili ticari mükellefiyetlerini yerine getirdikleri müddetçe bunları engellemeniz, doğrudan doğruya basını sansürlemektir. Basını yok saymaktır. Bu bir demokrasi suçudur. İvedilikle bu konuda bu kararlardan vazgeçmeye davet ediyorum ama maalesef medyaya yönelik susturma operasyonlarına devam ediliyor. Dövülüyor, saldırılıyor, sindiriliyor, korkutuluyor, ceza kesiliyor. Türkiye'de maalesef böyle bir ortam ve asıl korkuları 1 Kasım'da vatandaşın iradesini etkilemektir. Korkunun ecele faydası yoktur. Bütün bunlar, AKP'den kopuşu daha fazla hızlandıracaktır." dedi.
Editör: TE Bilisim