İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!! İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!!
Osman Batur (Osman İslamoğlu) Kimdir?

Kızıl Çin'in korkulu rüyası, Altay Kartalı: Osman Batur

Asıl adı Silamulı Ospan’ dır. 1899 da “Sincan Uygur Muhtar Cumhuriyeti'”nin Altay ili Köktogay ilçesi Kürti köyünün Aral yaylasında dünyaya gelmiştir. (*Sinkiang) Babası İslam Bey, annesi Gayşa (TR Ayşe)’ dir. Kazakların Orta Yüz boyuna mensuptur. Ailesi çiçftçi olan Osman Ailesiyle birlikte 10 yaşına kadar çiftçilikle uğraşır. 12 yaşına geldiğinde iyi bir binici ve savaşçı denecek vasıflara sahip olmuştur fiziksel manadaysa tam anlamıyla yiğit, gürbüz kelimelerinin karşılığı gibidir.

Bir Rivayete göre, atlarını çalmaya gelen 5 hırsızı tek başına kovalayıp ele geçirmiş ve geri getirmiştir. Babası; o adamların dönemin beylerinden Zuka’nın adamları olduğunu öğrenince, serbest bırakmasını öğüt eder. Zuka olayı duyunca Osman’ı merak eder ve yanına gelir. Osman’ı gördükten sonra ” her millete bir yaramaz gerek onsuz millette itibarda olmaz” der. Bunun gibi bir kaç rivayet, dahası Osman artık dönemin en büyük direnişçisi, Kazak Kahramanı Böke Batur’un dikkatini çeker ve Osman Böke Baturun mücadelesine katılır. Böke Batur sayesinde çete savaşlarının en ince ayrıntılarını öğrendi ve kendini geliştirme fırsatı buldu. Ta ki Böke Batur öldürülene kadar. Daha sonra tekrar evine dönen Osman, tarla ekmeye devam etti.
Ailesiyle birlikte yaşarken, II. dünya savaşının etkileriyle Çin’in baskı ve zulmü giderek artmaya başlamış ve Türkler isyancı olduğu yönünde suçlamalarla içeri alınıp işkenceye maruz kalmışlardı. Çinliler işi iyice ilerletip, çıkarılan yasayla Türklerin elindeki silahların teslimini istediler. Osman Bey bunu sakıncalı görerek ” Bugün silahımızı alan yarın canımızı alır. Ben silahımı vermem gücü yeten gelip kendi alsın.” diyerek tek başına dağa çıktı. Zaten yaşadığı coğrafyada belli bir üne sahip olan Osman bey’in bu hareketi kısa sürede sonuç getirir ve 1940’lı yıllarda başlayan direniş çok geçmeden 50 bin kişiye kadar ulaşır. Bu kişiler sadece sıradan insanlar değillerdir. Aynı zamanda içlerinde o dönemde farklı yerlerde mücadelesini sürdüren beylerde vardır; Kâseyin Batır, Süleyman Batır, Musa Mergen Aktepe, Sulibay, Ökürbay , Nogaybay, Ahid Hacı, Zelebay Telci, Halil Teyci, Karakul Zalin, Nurgocay Batur bunların birkaçlarıdır. Artık Osman bey sadece Osman bey değil Artık kahraman anlamına gelen Batur adınıda alarak Osman Batur olmuştur.

1941-1943 yılları içinde çete savaşı şeklinde devam eden mücadeleler sonucunda Altaylar neredeyse tamamen Çinlilerden temizlenmişti. Altaylar Türkleri artık bağımsızlıklarını kazanmışlardı ve mücadeleye devam kararı alındı 1944-1945 yılları arasında yapılan mücadele sonucunda ise: Tanrı Dağlarının kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türklerinin yaşadığı bölgeleri de Çin İstilâsından kurtarıldı. Daha sonra Osman Batur 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan Hükümetinin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı. Şubat 1947den Eylül 1949a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükümetinin aslî üyesi ünvanı ile mücadelesini devam ettirdi. 1950 yılına gelindiğinde Çin devleti durumun rehavetini anlamış ve sahip olduğu ordunun tamamına yakınını mücadeleye göndermişti. Sayısal ve teknolojik üstünlüğü elinde bulunduran Çinliler artık yavaş yavaş kaybettiği yerleri geri almaya başlamış ve Osman Batur’a ağır darbeler vurmaya başlamışlardı bir zamanlar 50 binleri bulan Osman Batur Han’ın ordusu artık 4 bin kadar kalmıştı. Osman Batur son sığınma yeri artık Gez Kurt bölgesiydi ve karakış hayvanların ve askerlerin dayanacağından daha elim bir durumdaydı. Bu sebeple dağın etyeklerine inmek zorunda kaldılar. Bunu fırsat bilen Çin ordusu baskın hücumu yaparak (1951) büyük kayıplara sebep oldu. Bu baskında Osman Batur Han’ın kızı da esir düşmüştü. Ordusu dağılmış ve durum oldukça vahimdi. Osman Batur dağılan ordusundan kalan birkaç kişiyle yaklaşık 250 kişi olduğu düşünülen esirleri götüren konvoya baskın yaptı. Mücadele sonucunda 18 şubat 1951 gecesi sabaha karşı esir düştü.
Tung-Huang götürüldükten sonra sokaklarda teşhir edilip, Sözde mahkeme kararları sonucu 29 nisan 1951 tarihinde; önce el ve kulakları kesilerek sonrada kurşuna dizilerek idam edildi. Ölmeden önce ise ” Ben ölebilirim ama milletim mücadeleye devam edecektir” dedi.
Kahraman Osman Batur’un rûhû şâd olsun!

“Yemin olsun Yaradana, Kara yere yemin olsun
Vey ırmağı kıyısında Ölen ere yemin olsun!

İster batı, ister doğu Öç bırakmam sende yağı, Görklü Tanrı ‘nın buyruğu, Hayra şerre yemin olsun!
Yasamız budur acunda, Hesaplar pusat ucunda, Kırk kâfirlerin yamacında Duran bire yemin olsun!
Diyerek başlanan filmlere, destanlara konu olacak bir yaşanmışlık; aslında bir nebze de kendimizi unutmuşluğumuzdur Osman BATUR.

Kaynakça: Aydın Dergi, Siyasi Forum Vikipedi, Kültürel Bellek, Yusuf Ziya Arpacık; Osman BATUR
Yazar:Taner Gülmüş

Editör: TE Bilisim