Aydınlar Ocağından Gerekli Yerlere Açık Dilekçe! Aydınlar Ocağından Gerekli Yerlere Açık Dilekçe!
 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı geride bıraktık. Başkomutanlık Meydan Muharebesi istilacı
düşmana vurulan son ve en önemli bir darbedir. Bizzat büyük devlet adamı ve asker Mustafa
Kemal Atatürk tarafından yönetildiği için muharebe O’nun adına anılmaktadır. Atatürk ve
silah arkadaşlarını, büyük çoğunluğu ile Milli Mücadeleyi maddi ve manevi destekleyen nice
mücahidi rahmet ve minnetle anarız. Onların sayesinde Anadolu haçlı sürülerinden
kurtarılmış; yeniden vatan yapılmış ve Anadolu Dar-ül Harp’ten Dar-ül İslam’a
dönüştürülmüştür.
Bu defa 30 Ağustos 2019 Zafer Bayramımızda çok değerli bir ağabey ve hocamızı da
toprağa verdik. Türk milliyetçisi, Türklük için kalbi çarpan ve tarihçi olan bu ağabeyimiz Prof.
Dr. Mustafa Kafalı idi. Birçok zeminde kendisiyle birlikte olmaktan şeref ve gurur
duymuşumdur. Bunların içinde Ülkü-Bir İstanbul Şubesi önde gelir. Kendisi Aydınlar
Ocağımızın kurucuları arasında da yer almıştır.
Prof. Dr. Kafalı’nın cemaati Kocatepe Camii’ne sığmadı. Yakınları, sevenleri ve Türklük
gurur ve şuurunu taşıyan, İslam ahlak ve faziletine sahip vefalı dostlarımızın çoğu
cenazedeydi. Dün de bugün de görüşlerinin doğruluğunu aklı başında olan, peşin hükümlü
olmayan herkese kabul ettiren rahmetli Kafalı, fikir çizgisinden asla taviz vermeyen yiğit bir
ilim adamı idi. Artık eserleriyle ve hizmetleriyle yaşatılacaktır. Her tarafa zaman zaman
yalpalayan ve sırtını dayayacak yer arayan fırıldak tipler ona çok yabancı idi.
İlk tanışmamız 1968 sonbaharında İÜ Edebiyat Fakültesi’nde ağabeyimiz rahmetli Prof.
Dr. Mehmet Eröz vasıtasıyla olmuştu. Rahmetli Kafalı’nın yanında yine çok değerli bir
ağabeyimiz olan rahmetli Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu vardı. Allah bütün
kaybettiğimiz bu gibi örnek ve değerli insanlara rahmet etsin.
Cuma namazında Kocatepe tamamen dolu idi. Daha sonra cenaze namazı kılındı.
Bayram ve günün önemi dolayısıyla hazırlanan hutbede Diyanete rağmen, Milli Mücadele ve
başkomutan M.K. Atatürk’e de yer verilmesi çok isabetli olmuştur. Ancak daha sonra
öğreniyoruz ki; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı hutbede Atatürk’e yasak konmuştu.
Anlaşılır gibi değil… Diyanetin acaba görevi bu mudur? Vatandaşı bu gibi çirkin örneklerle
Cumadan soğutmaya, birlik ve beraberliği bozmaya herhalde kimsenin hakkı yoktur.
Atatürk’e karşı düşmanlık; Milli Mücadeleye de karşı olmak, Sevr’cileri ve işgalcileri
savunmak, Türk’e, ülkemizin milli bağımsızlığına ve egemenlik haklarına da karşı olmaktır.
Türkiye’yi Türkiye yapan değerleri de dışlamaktır. Milli Mücadeleyle Cumhuriyeti kuran irade,
1299’da Osmanlı’yı da kuran iradedir. Atatürk ve Cumhuriyeti kuranlar Anadolu’yu Dar-ül

İslam kıldıkları için Kocatepe gibi camilerimiz yapılabilmiş, eski eserlerimiz korunabilmiş ve
bunlara yeni güzel eserler ilave edilebilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığını kuran da büyük
Atatürk’tür.
Dün olduğu gibi bugün de Batının paralı askerleri ve uşakları arasından bolca Atatürk
düşmanı çıkıyor. Bunlar Lozan ile Ege Adaları’nın kaybedildiğini de cahilce iddia ediyorlar.
Bazıları işi çok ileri götürerek Milli Mücadele’de keşke Yunan kazansaydı diyebilecek kadar
sapıklığa bulaşıyorlar.
Türkiye’nin bunlara rağmen kardeşliğe, birlik ve bütünlüğünü korumaya, birer kısır döngü
halini alan parti kavgalarını ve siyasi polemikleri aşmaya ihtiyacı vardır. Türk tarihinde yer
alan lider ve önderlerimizi ya yerin dibine batırır; ya da gökyüzüne çıkarırız. Milli tarihe bir
bütün olarak bakamama ve dönemleri birbirine rakip gibi görme yanlışını sürdürmemeliyiz.
Herkes durum muhakemesi yapabilmeli; kendine çeki düzen vermeli, hilale karşı haçın
temsilcisi olan, bu uğurda mücadele eden Sevr’in peşindeki ülke ve çevrelere meze
olunmamalıdır. Türkiye artık fark edilmesi gereken bir kuşatma altındadır.

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL

Editör: TE Bilisim