Ankara'da patlak veren "imar rantı" kavgası belli ki sadece o iki kuleyle sınırlı kalmayacak ve oldukça genişleyecek. Uzun zamandır yaşanan ve kanserli bir hücre gibi hızla yayılıp merkezden taşraya neredeyse bütün ülkeyi kaplayan en azından kapladığı konuşulan bir hastalıktan bahsediyorum.

 

Yasal ve ahlaki imar zenginliği değil "imar rantı" ile ifade edilen ve keza yine o yasal ve ahlaki zenginliğin sahipleri değil "rant baronu" denilenler. Yasaları, yönetmelikleri, imar planlarını şu veya bu şekilde çiğneyerek kentin geleceğini ve kentlinin insanca yaşama hakkını çalanlardır söz konusu edilenler.

 

Tamam; bunlar suçludur da bunlara o usulsüzlükleri görevlerini ihmal ya da kötüye kullanarak görmezden gelenler ve de vurgun yolunu açanlar masum mudur? Vurguncular suçludur da yasaları uygulamakla görevli olduğu halde uygulamayan/ yanlış uygulayan yerel yöneticiler, belediye başkanları, encümen ve meclis üyeleri, teknik kadrolar suçsuz mudur? Birilerine vurgunun hesabı sorulurken diğerlerine en azından görevlerini ihmal etmenin hesabı sorulmayacak mıdır?

Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü” Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü”

 

İş adamı hangi ölçüde bir inşaata hangi ruhsatın lazım olduğunu ve kimin verip kimin veremeyeceğini bilir mi bilmez mi tartışması abestir. O konuma gelen birisi neye kimin yetkili olduğunu bilmez olur mu? Bilir işine neresi gelirse oradan ama ister, onun istemesi yanlıştır, etik dışıdır ama makam sahibinin bilmemesi, yetkim var mı yok mu diye sormadan istenen belgeyi vermesi etik dışı olmaktan çok daha ötedir. Bu ihmal ya da kötüye kullanma sorulmayacak mı, sorgulanmayacak mı?

 

Sadece yerel yöneticiler mi sorumludur kent imar planlarının istismarından ve bu istismarla sağlanan akıl almaz rant vurgunlarından. O usulsüz inşaata vurulan her kazma devletin itibarına vurulan bir darbedir. Devletin itibarına sahip çıkmak ise o devletin yereldeki temsilcilerinin asli görevidir.

 

Türkiye'nin bu tür vurgunlarla yüreklice yüzleşmesi ve yiğitçe "dur" demesi gerekmektedir. İmar rantlarıyla kentin yaşanmaz kılınmasından, kamu kaynaklarına dayanan hortumlarla tüyü bitmedik yetimlerin haklarının vurguncuların hesabına aktarılmasına kadar bin türlü ahlaksızlıkla yüzleşilmediği ve hesaplaşılmadığı sürece geleceğe güven duymak ne kadar mümkündür?

 

Yapılan usulsüz ve kanunsuz imar dışı yapılaşmaların önlenmesi ve ortadan kaldırılması yerine belediyelere üç beş milyon ya da dağın başından üç on paraya alınıp bağışlanan on on beş dönüm arsa karşılığı yasallaştırılması kolaycılığına da artık dur deme zamanı gelmemiş midir?   

 

"Zengin yolunu dağdan aşırır, fakir düz ovada şaşırır" atasözünü bir ahlaksızlığın ve kanun tanımazlığın tescili olarak kabullenmeyelim. Tam tersine namuslu zenginin de namuslu fakirin de yolunu dağdan aşıracağı, namussuzun düz ovada bile yol bulamayacağı bir yeni anlayışın kavgasını hep birlikte verelim. Bu kavganın sağı solu, şu partisi bu partisi yoktur; bu kavga milli kavgadır ve hepimizin kavgasıdır. 

Editör: TE Bilisim