Suriyeli ve İranlıların nasıl üniversite hocası yapıldığı ortaya çıktı Suriyeli ve İranlıların nasıl üniversite hocası yapıldığı ortaya çıktı
 13 Eylül 1921 tarihinde, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesini, Atatürk önderliğindeki Türk ordusu kazanınca,  Fransızlar ve İtalyanlar hemen tutum değiştirmeye başladı. İngilizleri yalnız bırakıverdiler.
Fransız parlamenteri Henry Franklin-Bouillon, Fransa'yı temsilen  Ankara'ya geldi ve TBMMeclisi  hükumetiyle 20 Ekim 1921 de Ankara Anlaşmasını imzaladı. Anlaşmaya göre, Fransızlar savaşı sona erdirip, Anadoludan gidecekler. 
Mustafa Kemal, Fransızlara;
  "Siz buraya bu kadar silah getirdiniz, bunları geri mi götüreceksiniz? Bırakın onları burada, bedelini size altınla öderim" teklifinde bulundu.
Altın için yeni Sovyet yönetimine, Lenin'e güveniyordu.  Ali Fuat Cebesoy Moskova'da uzun görüşmeler yaptı.
Mustafa Kemal Lenin ile. - İşgalci emperyalistlere karşı ortak mücadele için işbirliği- konusunda, güven ortamı sağlamıştı. 
Ama Lenin'in beklediği rejim ortaklığı konusunda asla taviz vermedi.
Sadece ortak düşmana karşı savaşta işbirliği istedi.
Bu şartlar altında altınlar geldi. Fransızlara ödeme yapıldı. Fransızlar da bütün kamyonlarını, askeri uçaklarını, silahlarını ve cephanelerini Anadolu'da bıraktı.
Bu suretle Güney cephesi(Hatay sorunu hariç) güven altına alınırken, buradaki mühimmat ve teçhizat Batı cephesine sevk edildi.
Bundan sonra Mustafa Kemal, Doğu cephesinde bulunan ve Rusların Kars Kalesi'ne koyduğu kale toplarının, Batı Cephesine sevk edilmesi emrini verdi.
Mustafa Kemal, Sakarya Meydan savaşlarındaki başarısıyla, Fransızları ve İtalyanları korkutmuş, anlaşmaya zorlamış, işgal güçlerini parçalamıştı. 
İngilizleri de yalnız bıraktı.
Artık tüm gücünü Yunan'ı Anadolu'dan çıkarmaya harcayacaktır.
Bu konuda olağanüstü planlar yapmış, Büyük Taarrruzu hiç kimseye söylemeden başlatma kararı almıştır.
Taarruza başlamadan önce, Anadolu'nun dış dünya ile bütün Telgraf, haberleşme bağlantılarını kestirmiştir.
Bununla beraber, Ankara' da bir sahte haber yaymış, güya:
-Ankara'da Mustafa Kemal'e karşı bir isyan harekatı başladı, Mustafa kemal sıkıntılı, ama buna rağmen yarın bir baloya katılacak.-- haberi hazırlanır, haber İstanbulda yankılanır.
İstanbul hükumeti, İngiliz idaresi ve Yunan askeri idareleri de bu sanal habere inandırılmıştır.
Taraflar bunun ne anlama geldiğini, olayın ciddiyetini araştırmaya çalışırken;
 Mustafa Kemal ansızın 26 Ağustos sabah saat 04.30 da Büyük Taarruzu başlatır. 
Düşmanı, hiç beklemediği bir anda hazırlıksız yakalamıştır.
Saldırlarını hiç aksatmadan düşmanı vura vura günlerce devam ettirir. Askerler de kendisi de çok az uykuyla aralıksız savaşa savaşa  ilerleyerek, İzmir'e varırlar.
Her aşaması; aklın, iradenin, inancın, askeri tecrübenin en üst sınırları kullanılarak, başarıya ulaşılmıştır. 
Başkomutan Mustafa Kemal, 26 Ağustos günü harekatı başlatırken tüm komutanlarına, 15 gün sonra İzmir'de olacaklarını söylemiş, 14. Gün İzmir'e varmışlardır.
Geriye  İngilizler kalmıştır. Yunan'ı İzmir'de denize döktükten sonra, durup dinlenmeden, aynı kararlılıkla ordusunu İstanbul'a yönlendirmiş, bunu gören İngilizler, Mustafa Kemal'e anlaşma teklif etmeye başlamıştır. Lozan görüşmeleri bu koşullarda başlamıştır.
İşte bu koşullarda başlayan Lozan görüşmeleri, çok büyük pazarlıklarla iki devre halinde devam etmiş, 24 temmuz 1923 te tamamlanmıştır. Atatürk, hemen hemen tüm şartlarını kabul ettirmiş, Misakı milli sınırları içinde hiçbir işgalcinin kalmamasını sağlamıştır. Sadece Musul sorununun Milletler Cemiyeti'ne bırakılması kararlaştırılmıştır.
İngilizler, İstanbul'dan ve Anadoludan tümüyle çıkmayı mecburen kabul etmek zorunda kalmışlar, anlaşmadan bir ay sonra da terk etmeye başlıyorlar.
Yani demem şu ki arkadaşlar!
-Kurtuluş savaşının her saniyesi, Atatürk tarafından planlanmış matematik bir deha ürünüdür.
-Lozan görüşmelerinin her aşaması, Atatürk tarafından planlanmış, onbinlerce Telgraf yazışmalarıyla kontrol edilmiş bir deha ürünüdür.
-Düşmanların birer birer ülkeyi terk etmek zorunda bırakılması, Gazi Mustafa Kemal'in olağanüstü zeka, cesaret, inanç ve kararlılığının bir sonucudur.
Hiç bir işgalci gönüllü terk etmemiş, Atatürk tarafından mecbur bırakılmıştır.
-Ve sonrasında:
10 Kasım 1938'e kadar, Avrupa'nın 200 senede ulaştığı ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, tarihi, dini ve sanatsal gelişmeyi, 18 yılda Türk Milletine  kazandırmak, Atatürk'ün  aklının, inancının,  dehasının, Türklük asaletinin ve bilimsel düşünüş kabiliyetinin bir  sonucuydu. 
Maalesef  1939 dan sonra bunu devam ettiremedik.
Şimdi de, Atatürk'ün  ülkeden kovduğu tüm işgalciler, ülkenin her alanını tekrar ele geçirdi, Atatürk düşmanı nesiller yetiştiriyorlar. 

KENAN ÖZEK

Editör: TE Bilisim