Ey Gümüşhane siyasetçileri! Ey Gümüşhane bürokratları! Ey Kürtün halkı! Ey Gümüşhane siyasetçileri! Ey Gümüşhane bürokratları! Ey Kürtün halkı!
Sivil toplum geleneğimiz, maalesef köklü bir geçmişe dayanmaz. Zira sivil toplum örgütlenmesi, devletten bağımsız, kendi özgür iradesi ile gelişen, aynı zamanda kamu idaresine katkı koyan bir alanın adıdır.

Hem siyasal hem de toplumsal kültürümüz, otoriteye itaatsizliğin günah sayıldığı kadim bir geleneğe dayanır. 
Böyle bir kültürün etkin ve bağımsız sivil inisiyatif üretmesi, tabiatı ile çok zordur. 
Öte yandan sivilleşme ile kentleşme arasında, doğrudan bir ilişki vardır. Maalesef bizim kentleşmemiz de çok geç kalmış bir kentleşmedir. Üstelik, toplu nüfus akınları biçiminde köyü kente taşıdığımız bir sosyoloji ile kentleşiyoruz. Kentleşiyoruz ancak, kentlileşmeyi aynı hazla başaramıyoruz.

Diğer taraftan yukarıda bahsettiğim kadim geleneğin izleri üzerinde inşa ettiğimiz devlet anlayışımız, uzun süre sivil toplumun gelişmesini ve etkinleşmesini kendi itibarına indirilen bir darbe olarak algılamıştır. 
Nitekim Şerif Mardin hoca ‘Türk Modernleşmesi’nde sivil toplum organizasyonlarını, ‘devletin kendinden çalınmış bir parça olarak gördüğünü’ yazar. 

Tabi ki sivil toplum alanında azımsanmayacak bir mesafe aldığımız gerçeğini de gözardı edemeyiz. İçinde bulunduğumuz, hemen her alanın tarumar edildiği, biriktirdiğimiz bunca tecrübenin çöpe atıldığı, kavramların içinin boşaltıldığı bu olumsuz döneme rağmen, iletişimdeki büyük gelişmeler ve küreselleşmenin bu bağlamdaki olumlu izleri nedeni ile her gün başka bir dünyaya uyanıyoruz. 

Bütün bu süreçlerin umudumuzu artıran en temel gelişmesi, gençlikteki dinamizmdir. Aşağıdan gelen tabiri caizse bu zehir gibi gençliğe rağmen, yönetim erki suyu yukarı akıtmayı başaramayacak.
Dünyanın sivilleşme, gönüllü hareket, katılımcı demokrasi konularında katettiği mesafelere, Türkiye de er geç kaldığı yerden ayak uyduracaktır. 

Sadece biraz zaman kaybediyoruz.

ALINTI

Editör: TE Bilisim