En Önemli Rızık: Beşerî Sermayemiz En Önemli Rızık: Beşerî Sermayemiz
 23 Haziran İstanbul seçimlerinin hemen arefesinde Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı M.Mursi'nin sözde mahkeme salonunda ölümüyle birlikte, bizim de yaptığımız gibi insani, ahlâkî ve hukuki telâkkilerle bu zulme karşı çıkıp, rahmet dileyenlerin dışında, bu vefat vesilesiyle bazı siyasilerin buradan saçma sapan bir kıyaslamayla mağduriyet devşirmeye çalıştıklarını hepimiz zaten gördük. İşin bu tarafı çok da şaşırtıcı değildi...

Ancak M.Mursi'nin vefatı sebebiyle son zamanlarda, "siyasal islâmcılık" geleneğinden gelmelerine karşın, evrensel hukuk ilkeleri ve demokrasinin usül ve esasları neredeyse "kutsayan" yazılarını dikkatle takip ettiğim bazı yazarların, bu vesileyle Hasan El Benna, Mevdudi, Seyyit Kutup ve M. Mursi çizgisini siyaseten destekleyen beyanlarını okumak beni gerçekten çok şaşırttı.

Bilmeyenler için hatırlatmalıyım ki, Mursi yönetimine darbeyle son veren, yüzlerce idâmla birlikte binlerce zulme imza atan Darbeci General SİSİ'de aynı "siyasal islamcılık" geleneğinden gelmekte ve bu fikriyatın siyasi örgütü olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın da öncü kadroları arasında bulunmaktaydı.

Şimdi Mısır'ı bir tarafa bırakarak Türkiye'ye dönecek olursak; son zamanlarda ve bilhassa kuruluşunda yer almakla birlikte AKP'nin daha sonraları hukuktan uzaklaşması ve otoriterleşmesi gerekçesiyle "hukuk ve demokrasi" vurgularıyla yeniden arz-ı endam eden eski "islâmcıların" bizzat kendilerince su yüzüne çıkartılan bu çelişkiyi de izâh etmeleri gerekiyor.

Bu yazarların, Batının vahşi sömürgeciliğine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış olan ve esas itibariyle dini tezlerle birlikte, "ümmet" temeline dayalı "siyasal islamcılık" fikriyatı ve öncülerine hâlâ sadakâtle bağlı iseler, şimdilerde savundukları ve evrensel hukuk ilkelerine dayalı HUKUK DEVLETİ ve DEMOKRASİ arzularının fikri gerekçelerini de "takiye" yapmaksızın ortaya koymak zorundadırlar.

Bu kısa yazımızın ortaya koyduğu üzere Türk milleti; hiç bir zaman sömürge yönetiminde kalmaması, örfi kanunnameler yapmak gibi köklü bir hukuk ve devlet geleneğine sahip olması ve yaklaşık iki yüz yıllık muasır medeniyete ulaşma yolculuğu sebebiyle, kendine özgü fikri ve tarihi referanslara sahiptir.

İşte bu sebeple inanarak sıkça vurguladığımız gibi; siyasetlerinin temelinde "millet" fikri bulunan ve siyasal meşrûiyetin kaynağı olarak da millet iradesini gören Türk milliyetçileri, gerçek anlamda hukuk devleti ve demokratik bir sistemi savunmak, inşâ veya ihyâ etmekle görevlidirler.

Bizler Türk milliyetçileriyiz; 
bu sebeple de HUKUK ve DEMOKRASİDEN yanayız !

Allaha emanet olunuz...

Rubil GÖKDEMİR

Editör: TE Bilisim