İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet! İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet!
Yok yok… Biz değerlerimizi bilmiyoruz… Bilmek de istemiyoruz zaten… Sadece duyduklarımız yetiyor bize… Mehmet Akif, yaklaşık 11 yıldır ikamet ettiği Mısır’dan bir deri bir kemik dönmektedir. Çok hastadır artık. Üç günlük gemi yolculuğunun ardından Galata rıhtımına yanaşır gemi… Eşi İsmet Hanım bir kolunda diğer elinde bastonu zar zor iner gemiden…

Karşılamaya gelen dostu Mithat Cemal Kuntay bile tanımakta hayli zorlanır bu hasta adamı... Mısır’dan Abbas Halim Paşa’nın İstanbul’daki dostu vasıtasıyla Beyoğlu, İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’na yerleşir. Ancak durumu hayli ağırdır… Doktorlar siroz derler…. Tedavi altına alınsa da günden güne erir…

Tarihler 27 Aralık 1936’yı, saatler de 19.45’i gösterdiğinde hayata gözlerini yummuştur İstiklal Marşı Şairi… Sabah öğrenir öğrenmez koşar Mithat Cemal Kuntay Mısır Apartmanı’na ki manzara içler acısıdır… Kızı ve damadı bir köşede ağlamakta, siyahlara bürünmüş bir kadın ise yere uzatılmış cenazeye kapaklanmış, kocasının son bir kez daha yüzünü gözünü öpüyor…

Cenaze Bayezid Camii’nden kalkacaktır… Erkenden Bayezid Camii’ne giden Mithat Cemal Kuntay der ki; “Biraz sonra çıplak bir tabut geldi. ‘Bir fukara cenazesi olmalı’ dedim. O anda Emin Efendi Lokantasının sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koştu. Sebebini anlamadım. Ellerimi yüzüme kapadım. Cenazeyi tanımıştım”. Evet değerli dostlar, ne tabut vardır doğru dürüst, ne de “Her cenazenin üzerine örtülü olan “Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti yazılı yeşil örtü… Fakir, kimsesiz birinin cenazesi diye düşünülürken İstanbul Üniversitesi’nden 4 öğrenci oradakilere sorar; - Kimin bu cenaze?.. - İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un…

Bir anda dünyaları başlarına yıkılır… Koşarlar üniversiteye… Öğrencilere haber verirler…Bazı görgü tanıkları der ki; “Cenazeyi 4 hamal getirdi ve taaa ki üniversite öğrencileri gelene kadar 10-15 kişi vardı cenazede sadece… Cenaze defnedilirken de sayı bilemedin 30-40 kişiydi” diye… Bazı anlatımlarda ise İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden övgü ile bahsedilir… Ancak bir gerçek vardır ki, devlet İstiklal Marşı için ortaya konan ödülü almayıp hibe eden Milli Şair’e sahip çıkmamış, hatta katılanların bir çoğunu da sorgulamıştır...

Bir anda yüzlerce öğrenci Bayezid Camii’ne akın eder. O sadece tahta içine konulan cenaze sarılır okuldan getirilen büyük sancağa… Çıplak bir tahta ile getirilen Akif’in tabutu, al bayrağa sarılmıştır artık… Hava soğuk mu soğuktur… Binlerce öğrenci cenazede saf tutarlar… Sıra cenazenin kaldırılmasına gelmiştir…

Öğrencilerin elleri üzerinde Vezneciler’den taaa Edirnekapı’ya kadar götürülür Mehmet Akif’in cenazesi… Yollarda da eşlik edenlerle binlere ulaşır cenazeye katılanların sayısı… Denir ki, o zamana kadar en kalabalık cenaze töreni olmuştur… 28 Aralık 1936, saat 10:00’da dinî merasim başlamış, önce Hafız Saadettin Kaynak güzel sesiyle Ali İmran Suresi’ni, ardından Hafız Asım da bir ayet okumuştur.

Tıp Fakültesi öğrencisi Fethi Tevetoğlu’nun askerce bir selamından sonra Edebiyat Fakültesi hocalarından Ali Nihat’ın öncülüğünde İstiklal Marşı söylenmiştir. Kabri başında üniversite gençliğinin teklifi üzerine Heykeltıraş Ratib Aşir tarafından Akif’in yüzünün kalıbı alınır, kefenine yeniden sarıldıktan sonra Kur’an sesleri arasında defnedildi.

Kaynak: ciddigazete.comhttps://www.ciddigazete.com/mehmet-akifin-hazin-sonu-makale,574.html

Editör: TE Bilisim