Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü” Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü”

"1750-80'li yıllar, Fransa açısından gergin ve huzursuz yıllardır.

Fransa, her açıdan bir kriz yaşamakta, ekonomik-toplumsal sancılar çekmektedir. Ülke, âdetâ dipten dibe kaynayan ve kabuğu her an patlamaya hazır bir yanardağ gibidir.

XVI.Louis, sanki debdebeli yaşamı hiç sona ermeyecekmiş gibi, günlük programını devam ettirmektedir.
"Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" sözü, o günün akıllarda kalan özdeyişlerindendir.

Debdebeli yaşamın ve kurulu düzenin kusursuz görüntüsü, büyük bir yanılsamadır.

Birkaç yıl üst üste baş gösteren açlık isyanları, başkenti korkutmakla birlikte, bunlar kanla bastırılabilmişti.

Muhalif liderler ve özellikle aydınlar, Bastille Zindanı'nda çürümeye terk edilerek, sorunun üstesinden gelinebileceği sanılmaktadır.

On sekizinci yüzyılın sonuna doğru, 4 milyon Fransız köylüsü, en son mintanına kadar soyulmuş ve haraca bağlanmıştır.

Feodal yükümlülükler halkın belini bükmektedir; zanaatkârlar, işçiler, köylüler, kentlerin kenar mahallelerine yığılmış "baldırı çıplaklar", artık dayanma noktasının ötesine geçmişlerdir.

Halk yoksulluk, açlık ve sefâlet içinde yüzmektedir; boynu bükük ve öfkelidir; dolayısıyla tarihin en gözü kara eylemine girişmeye hazır olduğunu da yakında kanıtlayacaktır.

Fransa'da reformlar yapma zamanı gelmiş ve hattâ  geçmektedir bile.
Ancak, tahta yeni oturmuş Kral XVI.Louis bu reformlara hiç mi hiç yanaşmaz...

Halk, feodal yükümlülüklere daha fazla dayanamayacağını, eylemleriyle ortaya koymaya başlamıştır bile.
Kral; krizi, aristokratların sırtına yıkarak durumu kurtarmaya çalışır, fakat onlar da imtiyazlarından vazgeçmeyeceklerini ilân ederler.
İki arada bir derede kalan Kral, 14.yüzyıldan beri toplanma hakkı olan ancak, 17.yüzyıldan bu yana toplanmamış Genel Meclis'i toplayarak, sorunu aşmayı dener.

Ama önce "genel seçim" yapılmalıdır...
Kral'ın seçim kararıyla birlikte, bütün ülke hareketlenmiştir.

Seçimlerin ardından Kral, 5 Mayıs 1789 tarihinde, Versay Sarayı'nda Meclis'i toplantıya çağırmıştı.

Ne var ki Meclis daha toplanmadan, köylerde devrim başlamıştır bile.
Kendiliğinden örgütlenen köylüler, feodal beylerin şato ve çiftliklerini yağmalamaya, arazilerini târumar etmeye, borç senetlerini yakmaya başlamışlardır.
Çünkü, başta Kral olmak üzere, hiç kimsenin reform yapmaya niyeti yoktu.
Kral'ın amacı, sınıf ve katmanları birbirine karşı kışkırtarak, biraz gevşemiş olan mutlak yönetiminin vidalarını sıkmaktır.

Ama Kral ve eski sınıflar, "cinin bir kez şişeden çıktığını" görememişlerdi...

Büyük Fransız Devrimi'nin, insanlık tarihinde o güne kadar görülmüş en kapsamlı, en derin ve kalıcı toplumsal sıçrama olduğu, hemen göze çarpacaktır.
Bilinçlerde yarattığı devrimci sıçrama, ancak bin yılda bir olabilecek tarihsel bir sıçramadır ve bu açıdan da bir mîlât olmuştur.

Fransız Devrimi'nin en ayırt edici özelliği, toplumun bütün katmanlarını, özellikle de ülkenin en ücra köşesinde yaşayan yoksul köylüleri, en az iki bin yıldır adam yerine konmayan baldırı çıplakları harekete geçirmesi ve politikleştirerek hayatın merkezine taşımasıdır.

Fransız Devrimi, sadece Fransa'yı değil, bütün Avrupa'yı sarsmış, Avrupa tarihine damgasını vurmuş, emekçileri ve köylüleri tarih sahnesine çekerek, onları bizzat kendi pratikleri içinde dönüştürmüştür."

"Biz, doğanın arzusunu, insanın varlığının amacını yerine getirmek istiyoruz; felsefenin verdiği sözü yerine getirmek istiyoruz ve öngörüyü, kötülüklerin ve despotizmin boyunduruğundan kurtarmak istiyoruz." Maximilien ROBESPİERRE 

Reyhan Demirel

Editör: TE Bilisim