İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!! İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!!
Trabzon Barosu Başkanı Avukat Orhan Öngöz, medya kuruluşlarına yönelik başlatılan soruşturmalarla muhalif sesleri susturmak amaçlıyorsa, bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Böyle bir yaklaşımı çok tehlikeli bulan Öngöz, bunun Türkiye’nin itibarını yerle bir edeceği uyarısında bulundu. Yargının siyasetin sopası olmadığının altını çizen Öngöz, bir soruşturmanın talimatını siyasetçiler veriyorsa, bir örgütün varlığına mahkemelerden çok evvel siyasetçiler karar veriyorsa o davanın siyasi bir dava olacağını kaydetti.

Medya kuruluşlarına yönelik yapılan operasyonlarla ilgili Cihan Haber Ajansı'nın (Cihan) sorularını cevaplandıran Av. Orhan Öngöz, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğuna ve kimsenin suç işleme özgürlüğü olmadığına vurgu yaptı. Geçmişte de pek çok komutan, bazı bakanlar ve bakan çocuklarının hakkında soruşturma yapılabildiği gibi suç işleyen her kim varsa bu kişiler hakkında soruşturmanın da mümkün olduğunu ifade eden Öngöz, “Esas olan bağımsız ve tarafsız mahkemelerde hesap verilebilmesi, adil yargılanma hakkı, kanun önünde eşitlik gibi, cezaların şahsiliği ilkesi gibi ve masumiyet karinesi gibi ilkelerin ihlal edilmemesi ve bu süreçlerde insan onurunun gözetilmesidir.” dedi.

Pazar sabahı yapılan gözaltı işlemlerini anlamsız bulduğunu dile getiren Öngöz, gerekçesini ise şöyle açıkladı: “Sabit ikametgahı olan, kaçma şüphesi olmayan ve davetiye çıkartıldığı taktirde gelip ifade verebilecek kişilerdi bunlar. Bildiğim kadarıyla cuma günü de adliyeye giderek, haklarında soruşturma var mı, yok mu diye bilgi de istemişlerdi. Buna rağmen gözaltı ve yakalama kararları çıktı. Bunlar biraz anlamsız, gereksiz.” CMK’da esas olanın tutuksuz yargılama olduğunu hatırlatan Öngöz, “Bu aşamadan sonra temennim, gözaltı süresinin kısa tutulması, savunmaların biran önce alınarak bu kişilerin serbest bırakılmasıdır.” dedi.

İsmi geçen kişiler hakkındaki iddiaları tam olarak bilmediklerini, dolayısıyla bugünden suçlu ya da suçsuz diyemeyeceklerini söyleyen Av. Öngöz, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak bildiğimiz ne var; CMK’daki somut delile dayanan ‘kuvvetli suç şüphesi’ yerine ‘makul şüphe’ değişikliği yine kısıtlamalarla ilgili değişiklikler yapıldıktan sonra böyle bir operasyon yapıldı. Ki bu durum ilk etapta akla gazetecilerin çalıştığı medya grubu veya yazdığı muhalif yazılardan dolayı gözaltına alınmış olabileceği ihtimalini getiriyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü anayasal bir hak olmakla birlikte özgür basın da demokrasi ve hukuk devletinin teminatlarından. Bu soruşturma muhalif sesleri susturmayı amaçlıyorsa bunu kabul etmek mümkün değildir ve çok da tehlikelidir. Türkiye’nin itibarını yerle bir eder.”

“YARGI SİYASETİN SOPASI DEĞİLDİR”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ‘yargı millete kumpas kurulacak yer değildir’ sözlerine atıfta bulunan Trabzon Barosu Başkanı Öngöz, “Yargı sadece millete değil, muhaliflere, basına kumpas kurulacak yer de değildir. Yargı siyasetin sopası değildir. Algı yönetme, gündem değiştirme, intikam alma aracı da değildir. Yargının tek görevi, adalet dağıtmaktır. Kanaatimce ülkemizin en temel sorunu da budur. Yani yargının adalet dağıtıp dağıtmadığıyla ilgili kuşkulardır, çeşitli sebeplerle itibarsızlaştırılmasıdır.” diye konuştu.

Siyasi gücü ele geçirenin yargıyı da ele geçirmeye çalıştığına değinen Öngöz, “Yargı aleyhime karar vermesin istiyor. Sadece adli ve idari yargı değil, Anayasa Mahkemesi için de bu geçerli. Bu sorunlu bir düşünce. Kimileri karargaha çağırıp brifing verirken, kimileri de torba yasalarla olmayacak işlere kalkışıyor. Yargının siyasallaştığı, fonksiyonunu yerine getiremediği yerde herkes kendi adaletini aramaya başlar. Bunun sonucu da anarşidir. Bu yaklaşım nedeniyle zaten dün mağrur olan bugün mağdur oluyor, olabiliyor. Eğer bu yaklaşım değişmez, Türkiye gerçek bir hukuk devleti olma yolundan uzaklaşır, evrensel hukuk normları biran önce hayata geçirilmezse bugün güç sahibi olanların yarın mağdur olma ihtimali de var.” ifadelerini kullandı.

Soruşturma dosyalarına kısıtlama getirilmesini de eleştiren Öngöz, “Bir dosyada tutuklama kararı varsa, avukatlar eğer dosyanın içeriğine erişemiyorlarsa, o zaman neye göre savunma yapacaklar. Gözaltındaki kişinin hakkını neye göre savunabilecekler, ne katkı sunacaklar? Bunlar problemli şeyler. Torba yasanın yürürlüğe girmesinden sonra böyle bir şey yapılması zaten düşündürücü.” dedi.

‘Eğer bir soruşturmanın talimatını siyasetçiler veriyorsa, bir örgütün varlığına mahkemelerden çok evvel siyasetçiler karar veriyorsa o dava siyasidir’ tanımlaması yapan Av. Öngöz, sözlerini şöyle tamamladı: “Başka Türkiye yok, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve barış içerisinde yaşamaya mecburuz. İdarecilerimize, yargı mensuplarına ve halkımıza tavsiyem yargıya olan güvenin ne anlam ifade ettiğini tekrar tekrar düşünsünler. Hukuka sahip çıksınlar ve yargıyı yargıya bıraksınlar. Ben gelişmeleri endişeyle izliyorum. Ve aklı selimin hakim olmasını diliyorum.”

Editör: TE Bilisim