Osmanlı’nın Kürtleştirdiği  Türkler! Osmanlı’nın Kürtleştirdiği Türkler!
Dünya, küresel düzeyde iş yapabilen şirketlerin çıkarlarına göre yönetiliyor. Hükûmetlerin birinci vazifesi, sanki kendi milletlerinin bağımsızlığını korumak değil küresel şirketleri daha da büyütmek. Küresel şirketler, ekonomide, kültürde, sağlıkta, hukukta ve bütün alanlarda kural koyucu haline geliyor.
Durum böyle olunca, yerel düzeyde veya ülke çapında alınan kararlar akıl dışı olsa da uygulanıyor! Meselâ Türkiye'de çiftçiye buğday, pancar üretmediği için verilen doğrudan desteğin anlamı nedir? IMF, 57'nci Hükûmet döneminde kredi musluklarının açılması için Türkiye'ye "15 gün içinde 15 yasa çıkarın" diye baskı yaptı. Milletvekilleri göz yaşartacak derecede fedakârlık göstererek "geceli gündüzlü" çalıştı ve yasaları çıkardı; buğday ve pancar tarımı sınırlandırıldı. Ekim yapmayan çiftçiye AB fonlarından gönderilen para dağıtıldı. Çiftçi, çalışmadan kazanmaya alıştırıldı!
Erdoğan döneminde de ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un dayatmasıyla 15 gün içinde şeker fabrikaları satılıp savıldı!
Ege'de zeytin ağaçları katlediliyor. Kaz Dağları, Tokat, Ordu, Trabzon, Rize Artvin, ormanları yok ediliyor…
Baba Bush, Turgut Özal'dan Amerikan filmlerine her türlü sınırlamayı kaldırmasını istemiş, o da bu ricanın gereğini yerine getirmişti! Sinemalar, Türk sinemasına kapatılınca yapımcılar televizyon dizilerine yöneldi de oradan bir ihracat kapısı buldu!
*
Aşı konusuna gelince… Dünya Sağlık Örgütü'nün, önce kuş gribi sonra domuz gribini pandemi olarak ilan etmek için uğraştığı sırada, Türkiye'nin aşı üretme kapasitesine sahip Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü'nü kapatması, ardından da korona virüs pandemisi ilan edilince, dışarıdan aşı ithal etmesi, bilinçli olarak hazırlanmış bir sürecin sonucu değil midir?
Türkiye'de kapanma uygulanıyor, turistleri görerek denize giren Türk'e ceza yazılıyor! Bunun mantığı nedir? Veya Dışişleri Bakanı, Almanya'dan turist gelsin diye, "Turistin görebileceği herkesi Mayıs sonuna kadar aşılayacağız" diyebiliyor!
Bir takipçim, Millî Eğitim Bakanlığı'nın Türkiye-Çin ilişkileri çerçevesinde, orta öğretim kurumlarında "Hayalimdeki Çin Resim Yarışması" düzenlemesiyle ilgili resmî yazıyı göndererek, "Arslan abi, bu ne?" diye sordu. "Kardeşim artık böyle saçmalıklar o kadar çoğaldı ki hangi birine yetişelim?" cevabını verdim.
Gereksiz yere alkol yasağı ilan ediliyor. Ramazan ayında, yasak başlamadan önce rekor düzeyde alkollü içki satılıyor! "Sigaraya yasak yok" diye açıklama yapılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında, türbede ellerini arkada bağlayarak yürüdü diye inceleme başlatılıyor!
Bir siyasi partinin anayasa önerisi konuşulurken "programcı alaycı bir şekilde gülümsedi" diye kıyamet kopuyor! Ben ise bu duruma acı bir gülümsemeyle bakıyorum!
Ülkenin bağımsızlığı, milletin geleceği söz konusu; "insanın yazılımını hackleyeceğiz" iddiasındaki şirketler, "yediden yetmişe bütün nüfusa aşı" diye insana kendi yazılımlarını yüklüyor, bu konuda tek kelime eden yok! Çizgi film tartışmasıyla meşguller!
*
Bir habere yayın yasağı konuluyor, "yayın yasağı konuldu diye haber yapmak" da yasaklanıyor! Suyun başındakileri hukuken tehdit edebilecek, yargılanmalarını gerektirecek bütün haberlere yayın yasağı konuluyor!
Bu da hukuk sisteminin nasıl çalıştırıldığını gösteriyor.
Bütün bunlar, bilinçli olarak yapılıyor. Ülkenin tarımı, hayvancılığı, ormanları bilinçli olarak yok ediliyor! Türk Ordusu FETÖ ablukasına alınmıştı. Sonra, Sevr'in şartlarından biri olan askerî liseleri kapatmak uygulamasına geçildi! Merkez Bankası'nın boşaltılmasının amacı da rejimi tamamen değiştirecek son darbeye zemin oluşturmaktır.
Ülkenin direnç mekanizmalarının bir bir kırılması, Türk Milleti'ne açılmış büyük bir savaşın muharebeleridir. Tabii, insanlığa karşı da savaş açılmıştır. Türk Milleti, bu şartlarda insanlığı korursa kendisini de korumuş olur!

Editör: TE Bilisim