Lozan'ı çiğneyen bir “tarihi” tören Lozan'ı çiğneyen bir “tarihi” tören

Iraklılar dün sandık başındaydı. 40 milyon nüfuslu ülkede 24 milyondan fazla seçmen bulunuyor.

Kerkük kent merkezi ve kente bağlı ilçe, nahiye ve köylerde oy vermeye gelenler ise seçim merkezlerinin önünde kurulan kontrol noktalarında aramadan geçti. Saddam döneminden beri Kerkük'te "Türkmen" nüfusu azaltılmaya çalışılırken bir taraftan da ülke genelinde Türkmenler siyasi varlık olarak neredeyse yok sayılıyor. Irak yönetimi etnik kökene göre paylaşılırken, Türkmenlere bir hak tanınmadı. Türkmenler, seçime bir bütün olarak değil çeşitli partilere dağılmış olarak girmek durumunda kaldı. Türkiye, Irak Türkmen Cephesi'nin yönetimine müdahale ediyor ama bu girişimler Türkmen varlığına hiçbir fayda getirmiyor.

*

Bağdat'ta 1972-1974 arasında kâtip olarak görev yapan emekli büyükelçi Müfit Özdeş ile yıllardır telefonla görüşürüz. Hiç yüz yüze gelemedik ama iyi bir dostluğumuz var. Kapanma günlerinde anılarını yazmaya başladı ve "Harici Bir Hariciyecinin Not Defteri" adlı 690 sayfalık kitabı Kaynak Yayınları'ndan çıktı. "Harici" derken, "Dışişleri'ne yüzde 90 oranında hâkim olan cemiyetin dışında kalan" demek istiyor. Kitap bir otobiyografi olarak akıcı bir roman gibi okunuyor ama çok acı gerçekler içeriyor. Onlardan biri 1980'de idam edilen Türkmen liderlerle ilgili... Özet veriyorum:

"O yıllarda kuzeyde Barzani ve Talabani, İran ve İsrail desteğinde Irak Hükümetine karşı silahlı mücadeleye girişmişti. Türkmen nüfus Baasçı Araplar ile Barzani'nin adamları arasında sıkışmıştı. İngiliz belgelerinde, Türkiye'den ayrı tutmak için onlara Türkmen demenin uygun olacağı yazılıdır. Irak Türklerinin Türkmen Kardeşlik Ocağı diye bir dernekleri vardı. Başkanları Abdullah Abdurrahman yarbaylıktan emekli bir subaydı.

Türkmenler arasında değişik görüşler vardı. Barzani ailesinin Yahudilikten döndüğü, buna karşılık Talabani'nin annesinin Türkmen olduğu ileri sürülürdü. İzzettin Kocava, bu sebeple Talabani'nin yanında olunursa ileride bundan Irak Türklerinin de yararlanacağını savunurdu. Talabani'nin yanında kuzeydeki isyana da katılmıştı. Barzani ise Irak Türklerine, kuzeye hâkim olmasının önündeki en büyük engel olarak bakardı.

Irak Türkmenleri, Dışişleri Bakanlığı görev ve yetki alanındaydı. 12 Mart karmaşasında görev başka bir kuruma verildi ve bu karar, Irak Türklüğünün bugünkü durumunun başlangıcı oldu.

Ben, 1974 Eylül ayında Bağdat'tan ayrılmadan, Büyükelçinin de gafletiyle Abdullah Abdurrahman ve arkadaşları, Türkmen Kardeşlik Ocağı yönetiminden uzaklaştırıldı. Bir süre sonra derneğin başına getirilen Suphi Kemal Hassuna adlı ODTÜ mezunu kişi, Kardeşlik dergisine "Biz Türk değiliz, Türkmeniz. Türklerle alakamız yok, biz Iraklıyız" diye yazılar yazdı ve bu durum Irak Türk toplumunda tepkilere yol açtı.

Bu sürecin sonunda Saddam, 1980'in Ocak ayında, Türkmenlerin liderleri olan Abdullah Abdurrahman, Necdet Koçak, Rıza Demirci ve Adil Şerif'i "Türk casusluğu" suçlamasıyla idam ettirdi. Abdullah Abdurrahman tutuklamalar başlamadan önce Türk Büyükelçi ile görüşmek için haber göndermiş ama Büyükelçi, "Şimdi işim var, olmaz" demiş. Abdurrahman Bey, iki gün sonra tekrar gelince büyükelçi hazretleri, "Ona söyleyin, Türkiye'nin Irak'ta Türkmen meselesi diye bir meselesi yok" diyerek görüşmemiş. Abdurrahman Bey, bu cevap üzerine 'Arkadaşlarım beni yurt dışına kaçırmayı teklif etti ama reddettim. Arkamdan, kendisi kaçtı, Türkmenleri ateşe bıraktı dedirtmem' demiş ve gitmiş. Yani bile bile ölüme gitmiş."

*

Irak'taki seçim, dağınık Türkmenler için bir çözüm getirmeyecek. Türkiye, millî bir devlet gibi hareket ederek, "Irak'ta benim bir Türkmen meselem var" diyene kadar Türkmenler dayanabilecek mi?

Arslan Bulut / 11 Ekim 2021 Pazartesi

Editör: TE Bilisim