İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı
 "Allah Yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.  Onlar hayattadırlar lâkin sizler hissetmezsiniz"

(Bakara, 154)

Gaziantep'te sağ görüşlülerin öldürülmesinin intikamını almak için, sigara alma bahanesiyle girdiği sol görüşlü bakkal sahibini  22 Mayıs 1979'da öldürme iddiasıyla idam cezasına çarptırılan 'ülkücü' Ahmet Kerse ,  1980 yılı Şubat ayında, polisler tarafından Kilis’te yakalanarak gözaltına alınıp bir ay süreyle işkence yapıldı. Çıkarıldığı 12 Eylül mahkemelerinde, bütün şahitlerin, aleyhine ifade vermedikleri için tutuklandıkları bir yargılamadan sonra, 8 Temmuz 1981 tarihinde idam cezasına mahkum edildi.    31 Ocak 1983'te infaz edildi. Adana 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin verdiği karar, askeri yargıtayca onaylanınca infaz; Gaziantep Cezaevi'nde gerçekleştirildi. İnfaz, onay kararının Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayınlandığı 28 Ocak gününden bir buçuk gün sonra gerçekleştirildi. 25 yaşında idam edilen Gaziantepli Ahmet Kerse, ODTÜ'nün Gaziantep Eğitim Enstitüsü 1. sınıf öğrencisiydi. 

ŞEHİT AHMET KERSE'NİN SON MEKTUBU

'Allah'ın eli! Bu davanın üzerinde… Tökezlemek, sürünmek, yakalanmak yok.'

"Hakime küfrettim. Hakim put! Vicdanı adaletin görkemli sarayından, sarayın mücerret bekçisinden, görünmez koruyucularından azade.. Kişiliği silik... Benim böylesi muğlak bir kişilikten ne alıp veremediğim var? 

Baktı önündeki yazılı müeyyidelere, kırdı kalemi. Küçük dilinin dönmesi ile çıkardığı kahkahayı duydum. Onun haline güldüm. Güya sinsi gülüyor. O kim, bilmem ne maddesi kim? Her şeyin vasıta olduğu bu dünyada, oluşlara basamaklık edenlere kızmaya hiç gerek yok. 

Doğru olan, gücün ve tedbirin kar etmediği yerde durup tevekkül etmek, her daim ona sığınmaktır. Karanlığı aydınlık bilmek, mutlu olmasını öğrenmektir. Her zaman ve mekanda Yüce Allah'a dayanmak biricik yol. Tabii yol bilene! 

Allah'a iyi bir kul olmalıyım. Bütün uğraşım, çabam bu yönde olmalı. Şayet nasipse şahadet şerbeti içmek, beni bu mertebeye getiren mazimle övünmeliyim. 

Şehid olmak her er kişiye nasip değil! Bil kıymetini! Bu büyük mertebeye ulaşmak için, Allah'ın sevgilisinden, Bedir harbine katılmak için izin isteyen sahabenin çırpınışları unutulur mu? 

Cennet müjdelenmiş. "Ağaçları altında ırmaklar akan" güzide köşeler... Hakikat bu! 

Geçici zevklerin süslediği ve hayal olarak hafızalarda silikleşen, anlık dürtülerin ürünü, anlık süprüntülerin ne ehemmiyeti, ne kıymeti vardır? 

Mutlak mutluluğa gark olmak varken, izafi saadetin çeşnisine kapılıp, kanmak, kandırılmak ne ayıp bir şey! Çok kötü bir hal. Hayır! kanmadım, kanmayacağım.! 

O gün yeniden dirilişimdir, pak ve saf halimle. O an ölmek değil, yaşamaktır. 

"Allah yolunda ölenleri ölü bilmeyiniz... Onlar diridirler!“, “...Onlara cennet müjdelenmiştir.“ 

Virajı dönmek ve has bahçesinin güllerini derlemek... Derleyeceğim renk renk gülleri sonra da koklayacağım doyasıya... 

Ben ilk değilim. Uzayan zincirin bir halkası olacağım. Ardım sıra bu zincirin bir halkası olabilmek için didinenler, çalışanlar çok. Heyecanlı bekleşen kalabalık var. 

Allah'ın eli! Bu davanın üzerinde… Tökezlemek, sürünmek, yakalanmak yok. 

Sinemiz demir, yüreğimiz çelik, kötülükleri boğmak, iyilikleri yaşatmak için hep mücadele, hep mücadele... Bir an olsun bile gaflet uykusunda kalmak yok. 

Gafleti sevmek, Şeytanın çelmelerine kanmak ölümdür. Gerçek Ölüm! Doğruyu insanlara duyurmak için savaşmak lazımdır... 

Anam köyde. Son günler sık sık rüyama girer oldu. Ağlamaz anam hep güler. Bir şehit anası olacak, keyfi bu yüzden. Heyecanı, gönlündeki haz ılıklığı bu sebepten... 

Titrer anam, elleri ile bazı kereler yüzünü örter. Ben idam sehpasına yürürken anam karalar bağlamaz. Bilir, inanır ki, oğul ölmedi, yaşıyor. Bu dünya hancıların konakladığı bir misafirhane. Buradan göç eden bir başka alemde, ebedi yurt evinde yaşar. Anam yeşil yemenisini hiç başından eksik etmez. Allah örtünün dediği için örtünür. Anam ülkü sahibi yiğitleri över. 

Babam da öyle.Babam süslü hayat yaşamak uğruna zillet, illete boyun eğen bel kıvıran, yılanlaşan insanları sevmez. Kötülerin baş düşmanıdır. İnsan Allah'a inanmadıkça, yüce ülküleri yakalamak için cehd ve gayret sarfetmedikçe o adama insan denmez. 

Hele halife hiç denmez. Her adam insan değil, her insan da halife değil! Bu biline!

Sabırsızım, içimde sevinç coşkusu, kulaklarımda Kur'an kıratı... Ben uçmak istiyorum, uzaklara, pak mekanlara, gül ekenlere, çiçek dikenlere uçmak... Bükülmeyeceğim, kırılmayacağım. Bu emanet olan "ben"i yüce yaradanıma helali ile teslim edeceğim. Ölsem bile ölmeyeceğim. Varın siz anlayın! 

Ben insanlara dayanmadım ki, yıkılayım, insancıklardan medet ummadım ki, zarara ziyana gireyim. Ezel ve ebed olan Yüce Mevla'ya gönül verdik. 

Onun içindir ki, bu dava sönmez, bitmez, çapulcuların çökmesinden, kaçmasından etkilenmez... ılay-ı kelimetullah! diyen diller lal olmaz. 

Allah diye inleyen güller solmaz. Tekbir getiren, tesbih eden güller solmaz. Susmayacak Hakk'ın dili!"
Ahmet Kerse...

 

Ruhu şad, mekanın Cennet olsun..

Editör: TE Bilisim