Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü” Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü”
 İstanbul’un Fethi’nin yıldönümünün kutlandığı şu günlerde birçok kimsenin hatırlamadığı belki de unuttuğu bir yaşadığımız gerçek bir hikâye anlatayım. Aklımda kaldığı kadarını anlatıyorum, o gün orada olan arkadaşlarım; varsa eksik yâda yanlış hatırladığım, beni düzeltebilirler.

Öğrencilik yıllarımız; yani 12 Eylül Darbesi’nin öncesi yıllar, bizler İstanbul’da çeşitli Fakültelerde okuyan öğrencileriz. İstanbul Ülkü Ocakları başkanı, Mustafa Verkaya ben de onunla ve bazı arkadaşlarla birlikte Yönetim Kurulu üyesiyim.

O günlerde; zamanın Hürriyet gazetesi, her zamanki gibi şimdi hatırlayamadığım bir konuda Ülkücüler ve Ülkü Ocakları aleyhinde yayın yapmıştı. Biz de ocak olarak bir yürüyüş tertip ederek, gazetenin o zamanki Cağaloğlu’nda bulunan binası önüne gelerek protesto edecektik.

Yürüyüş Aksaray’da başlayıp, Cağaloğlu’nda gazetenin önünde basın bildirisi okunarak son bulacaktı. Bu şekilde korteji oluşturarak yürüyüşe başladık. Kortejin başında Başkan, ben ve bazı yönetici arkadaşlar omuz omuza yürüyoruz. Herhangi bir provokasyona meydan vermemek için yürüyüş kollarını sürekli kontrol ediyoruz.

Beyazıt’ı geçtikten sonra ben Başkan ve birkaç arkadaş, aramızda gizlice anlaşarak, gazetenin önüne gitmeyeceğimizi, kortejin yönünü Ayasofya’ya çevireceğimizi kararlaştırdık. Bunu Ayasofya’nın önüne gelinceye kadar kimseye söylemeyeceğimizi kararlaştırarak yürüyüş kolunun önüne geçip yönlendirmeye başladık.

Çemberlitaş’ı geçip Gazeteye dönmemiz gerekiyordu, biz öyle yapmayınca güvenlik tedbiri alan polisler şüphelendi, şefleri yanımıza yaklaşarak telaşla, neden gazeteye doğru dönmediğimizi sorunca biz de Yerebatan sarayının oradan sola dönerek gazetenin önüne gideceğimizi söyledik.

Polis hem yürüyüş kolunun etrafında hem de gazetenin önünde geniş güvenlik önlemleri almıştı. Biz bir kazaya meydan vermemek için hiç kimseye söylemeden, Yerebatan, Gülhane Parkı ve Ayasofya yol ağzına kadar geldik, tam orada ön sıradaki arkadaşlara sessizce gazeteye gitmeyeceğimizi, Ayasofya’ya gireceğimizi, orada iki rekât namaz kılacağımızı sonra dağılacağımızı söyledik.

Tam o üç yol ağzına geldiğimizde Verkaya, en önden yüksek sesle korteje hitaben Ayasofya’ya gireceğimizi söyledi, birden ön taraf hep bir ağızdan tekbir sesleri ile Ayasofya’ya yöneldik. Yürüyüş kolu sanki bu anı bekliyormuş gibi hep birden tekbir nidaları ile Nizami bir şekilde zorla Ayasofya’ya girdik.

Güvenlik tedbiri alan polisler ne yapacağını şaşırmış, bizi engellemeye çalıştılar ancak nafile, hepimiz Ayasofya’ya girmiştik.

Başkan Verkaya kısa bir konuşma yaptı, hatırladığım kadarı ile geçen günlerde hakka yürüyen Urfalı Ali Bağmancı isimli arkadaşımız; imamlık yaparak ve Fetih suresini okuyarak hep birlikte Allah Rızası için iki rekât Mescid Namazı kıldık.

Bir de baktım, bize engel olmak isteyen polislerin çoğu arka saflarda onlarda namaza durmuşlar, bizimle birlikte namaz kılıyorlar.

Daha sonra; Ali Bağmancı hakkında savcılık adli soruşturma açtı, gözaltına aldılar, ( Gözaltına alınmayı bugünkü gözaltılar ile karıştırmayın. O günleri yaşayanlar bilir. ) kendisine Kadırga Karakolunda ağır eziyetler ve işkenceler yaptılar. Bütün bu zulüm ve işkenceler günahlarına kefaret olmuştur inşallah.

Darbe yapan ABD çocukları, Ülkücüleri neden ezdi zannediyorsunuz, nedeni bu ve benzeri hikâyelerde saklı. Bizim için bugün de değişen bir şey yok, biz hala aynı ruh haleti içerisindeyiz, ama görünen o ki çokları değişmiş Kemalist olmuş.

Biz böyle ülkücülerdik.

Ali Seydi Çakırel
01 Haziran 2020, 19:17

Editör: TE Bilisim