O savaş ki, araç, gereç, personel kıtlığını bugün tasavvur etmek bile zordur.
Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu. Fakat bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak, bu savaşın sonucuna bağlıydı.
30 Ağustos bu haleti ruhiyenin eseridir.
Böyle bir dramı, hem yazarı, hem de baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu.
O anılar Ata'yı hem çoşturuyor, hem de hüzünlendiriyordu.
Anlatımını şöyle sürdürdü:
"İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır."
Bu alçakgönüllükle bu konunun kapanacağını sanıyorduk.
Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti: "Ama yenilseydik, sorumluluk ortak olmayacak, yalnız bana ait olacaktı."
Bu itiraf karşısında gözyaşlarımı tutamadım.
Tarihin, zaferleri kendine mal eden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanları hatırladım.
Bir de bu büyük deha'yı düşündüm. Gece bu hüzünle bitti.
Ordinaryüs Prof. Dr. SADİ IRMAK 'IN anılarından (eski Başbakan)
KENAN ÖZEK
Editör: TE Bilisim