"Türk edebiyatı" yerine "Türkçe edebiyat" dediğimizde nereye varacağımız çok açık.

Millî hassasiyeti zayıflatmanın en kolay yolu "masum" görüntülü tercihlerdir.

Edebiyatları beş para etmezlerin, propaganda bombardımanıyla el üstünde tutulduğu bir ülkedeyiz. İçlerinde "Türk""kin" yuvalayanlar "Türkçe edebiyat"ta ısrarlılar. Sözün nereye varacağını ve kimlere yarayacağını düşünmeden baskın propagandanın tesiriyle "Türkçe edebiyat diyelim. Ne olacak ki..." moduna giren "gafiller" de "kinciler" kadar tehlikelidir!

İrvin Cemil Schick, Türkiye'de doğmuş. Uzun yıllar yurt dışında matematik dersi vermiş, sonra "vatan"a dönmüş. Harward'da Annemarie Schimmel gibi bir otoriteden tasavvuf tarihi dersi almış. Osmanlı tarihi ve sanatı üzerine de çalışmaları var. Yahudi asıllı. "Türk-Türkçe" tartışmalarına giriyor:

udiler vb. var. Türkçe yazdıkları için Türk olmadıkları gibi yazdıkları da "Türk edebiyatı" olmuyor. / Hattâ bırakın 'Türkçe edebiyat' demeyi, belki 'Türkiye Türkçesi edebiyatı' demek en doğrusu olur, bilmiyorum. Ne de olsa Azerî edebiyatı, Türkmen edebiyatı, Almanyalı Türklerin Türkçe edebiyatı vb. de var. / 1970'li yıllarda 'Türk mü, Türkiyeli mi?' tartışması vardı, şimdiyse 'Türk edebiyatı mı, Türkçe edebiyat mı?' tartışması. Bir arpa boyu yol gidemedik yani. Ben illâ ki 'Türk edebiyatı' denmeli diyenleri açıkçası anlayamıyorum. Her halükârda 'Türk edebiyatı' tabirinin isteseler de istemeseler de, milliyetçi ve dışlayıcı bir çağrışım yaptığı gerçeğiyle yüzleşmeleri gerekiyor. Kendilerine böyle duygular isnad etmiyorum, ama tercihleri bu yönde. Bunu inkâr etmek mümkün görünmüyor bana."  ("Niçin 'Türkçe' edebiyat?", T24, 8 Aralık 2020).

İrvin Çemil! Seni akıllı, mantıklı bilirdim, Her satırın dökülüyor! "Niyetin" kötü!

İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet! İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet!

Hatıralarını topladığı "Bir Dinazorun Anıları" kitabı çok tartışılan, etnikçiliği kendi ideolojilerinin ayrılmaz parçası gören sol liberal kesimin pek itibar ettiği, Türkçenin ustalarından Falih Rıfkı Atay'ın üvey kızı Prof. Dr. Mîna Urgan'ın (1915-2000), ayrıntıl çalışması İngiliz Edebiyatı Tarihi'ne baktım (Yapı Kredi Yayınları, 2003). "İngilizce edebiyat" geçiyor. Ama şöyle:

"Ülkenin [Britanya'nın] birçok yerinde kurulan manastırlar hem Hıristiyanlığı, hem de Roma kültürünü yayan birer bilim merkezi halini aldı...  Jarrow ve Whitby manastırları bunların arasında ayrıca ünlüdür. O zamana kadar sözlü olarak babadan oğula, kuşaktan kuşağa geçen Eski İngilizce edebiyatı ilkin bu manastırlarda kaydedildi." (s. 18).

"Eski İngilizce edebiyatı" tamlaması kuruluş itibarıyla tartışılabilir. Gramerle ilgili mesele. O ayrı. Burada Romalılar gelmişler, dinlerini yayarken İngilizlere nüfuz etmişler ve bir "İngilizce" edebiyat doğmuş; İngilizlerin daha kendi kültürleri oluşmamış.  İfadede kasıt arayamayız. 1833 sayfalık eserde "İngilizce edebiyatı" üç yerde daha geçer:

"Eski İngilizce edebiyatında adı bilinen başka bir şair de Cynewulf'dur." (s. 36), "Eski İngilizce edebiyatın en ilginç örneklerinden olan 'Riddles' yani bilmeceler..." (s. 39), "Dünyanın tüm edebiyatları gibi şiirle başlayan Eski İngilizce edebiyatı..." (s. 40) Sonra hep "İngiliz edebiyatı" geçiyor.

Türkçe düşünüp Türkçe yazıyorlar. Kendilerini ne hissederlerse etsinler, yazdıkları "Türk edebiyatı"na dâhildir. Bunu düşünemeyecek kadar aptal değiller; ama, dediğim gibi, niyetleri başka!

Arslan TEKİN

Editör: TE Bilisim