Gümüşhane merkeze 30 km mesafede şirin güzel bir köy Kabaköy. İstiklal Harbi Gazisi Şükrü Şenel ve adeta geçim gazilerinden biri oğlu Salih Şenel…

Onların yaşadıkları biri birine benzeyen, ekmeğini taştan çıkaran, yiğitler kervanının yolcuları hepsinin öyküsü farklı ama tema aynı.

Fakirlik, çaresizlik, imkansızlık, garibanlık ama bütün bunlara rağmen Türkün töresinde geleneklerinde inanç ve kültür değerlerinde ne varsa hayatlarını nakış nakış işlemiş taş ustası mahareti ile bir kültür medeniyet inşasına yönelmiş…

Bize ölümsüz değerleri model insanlar olarak ortaya koymuşlardır.

Kısıtlı tarım imkanı ile geçimi ayakta kalmayı adeta mucizeye dönüştürmüş, dağların zirvelerinde ekilen buğday ve yıllık tarlalarına yol uçurum kenarlarından geçer Zigana dağları…

Trafik kazalarında nice ocaklar battığı gibi bizim zirvedeki buğday tarlalarına giden patikalarda nice ölümcül kazalar, sakatlanmalar, dillere destan biten aşklar, yanan kor olan kavrulan yürekler, batan ocaklar…

Her dağın başındaki düzlükten bir kaç at katır yükü buğday başağı çile ile köy harmanlarına toplanır.

Bu uğraş günlerce sürer. Fakir harmanı, başağı az, buğdayı az ve hayvancılık için yine saman ekmeklik buğday satın almak gerekir.

Et bayramdan bayrama yenir. Bir hayvan hastalanır ya da kaza geçirirse emrivaki alınan etle karın doyurulur. Köyde yaşa ama etten yeterli sütten mahrum yaşa! Tereyağı, peynir dışarıdan satın almak zorundasın.

Yine evin ekmek ihtiyacını karşılamak için civar köylere kayısı, erik, armut, elma vb. meyveleri eşek, at, katır sırtına bağladığımız sandıklara doldurur götürür tahılla takas ederdik.

Sabah 05’te başlayan yolculuk en erken ikindi yakını Yağmurdere Köse Bayburt köylerine varırdık. Köyün çocukları tasla sahan, kıylı helke, sirpoç ile tahıl getirir kaplarına meyve doldururduk. Bu en az üç gün sürerdi.

Akşam misafir odalarında şansımıza ikram edilen yemekten yerdik. Bu yemek o köyün misafir odalarında karşılıksız verilir, hizmet kusuru çok ayıp sayılır, misafir adeta baş tacı edilirdi.

Çok özlerdim köyümü…

Kabaköy’ün dağını en son gören noktadan ileri giderken gurbet hüznü sarardı yüreğimi.

Çocuktuk 9 veya 10 yaşında annem aile bütçesine katkıyı çok severdi. Annemi mutlu etmek beni olağan üstü mutlu ederdi. İşte biz çocuk yaşta bu mücadeleyi verirken babalarımız önce köydeki iki aylık ot biçme, buğday hasadı ardından ver elini bitmeyen gurbet yolları…

Önce kalaycılık ardından taş duvar ustalığı… Aile çocuk eşten uzak bitmeyen gurbet günleri!

Bizde baba hasreti adeta kaderdi. Dedelerle büyüdük bir çoğumuz bu imkandan da mahrumdu. Babam ailenin büyüğü olduğu için kardeşlerinin eğitimi ile ilgilenmek destek verip okutmak zorundaydı.

CHP, İmam Hatip okullarını yeni açmıştı. Amcam eski Şişli İmam Hatip Lisesi emekli müdürünü o zaman Trabzon İmam Hatib’e öğrenci olarak yazdırmak için diğer yeğeni Şükrü Kural ile birlikte okula götürür…

Şükrü Kural amcanın bize bugün anlattığına göre okul müdürü sünger yatak ister fakirlik yeterli para yok bir yatak alsak birini sora alsak diye babam ricada bulunur.

Müdür kabul eder bir müddet amcam Hazmi Şenel ile Emekli Bağcılar Ulu Cami imamı Hafız Şükrü Kural amcamız aynı yatakta yatar.

Babam diğer yatak parasını inşaatta çalışıp kazanır. Yatak alır okula götürür. Öğrenciler yatağa kavuşur…

Adanmışlık fedakarlık herhalde budur…

O yıllarda insan ömrü çok kısaydı. Altmışına varmadan teşhis koyulamayan kendi kendini teselli hastalığı ortalığın derdinden insanlar çok erken yaşta dünyaya veda ederdi. Mesela biz köyün hekimi babaannemi ben 5 yaşındayken kaybettik.

Aile modeli adeta mektepti. Ên küçük sarsılmaz kalemiz yuvamızdı.

Dayanışma olağan üstü çile diz boyu… Annem yalnız ve biz beş kardeşiz dedemle birlikteyiz.

Babam önce kalaycılığı dedemle yaptı daha sonra inşaat ustalığı için İstanbul’a geldi. Geçim zor!

Yine ben ilkokul dörtte iken Almanya’ya işçi olarak gitmek için yapılan sınavı kazandı. İş ve İşçi Bulma Kurumundan gelen mektubu rahmetli Mahmut Şenel amcamın getirişini çok iyi hatırlıyorum. Adeta bayram ettik, çok sevindik.

Babamı hüzünle yolculadık gurbete…

Almanya’dan bazen iki bazen üç yılda bir izine gelirdi. Evin ihtiyaçları için para gönderir ama ailenin ihtiyaçları güç karşılanırdı çünkü babam yardımcı olmak zorunda olduğu o kadar fakir ihtiyaç sahibi vardı ki onlara da yardım etmek zorundaydı.

Bazen öküz inek binek parası verir geri almazdı… Biz çoğundan haberdar bile olmazdık. Eli gönlü zengin ama gelir bir yurt dışı işçisinin aylığıydı…

DEM Partili belediyenin ilk toplantısında İstiklal Marşı krizi! DEM Partili belediyenin ilk toplantısında İstiklal Marşı krizi!

Ailesi komşusu akrabasına adanmış bir yiğit model insan, herkes dua eder, baş tacı ederdi.

Fakir gariban babasıydı. Almanya’da kendini koruyan hatta sarsılan aileleri birleştiren barıştıran hemşeri akraba ve Mümin sorumluluğuna sahipti.

Bulundukları şehirde Türk işçileri cemiyetleri kurup önce camiler satın alıp ezan okutan Müslüman Türklük misyonun farkında olan bir misyonun fedakar cefakar vefakar kuşağı olarak bu gün oralarda okunan ezanlara katkıları öldüğü gün bize itirafla hayırla yaad ediliyor…

Onlar hep ülkelerinin devlet ve milletinin yanında şuurunda bir hayatı sürdürüp iz bırakarak birer birer aramızdan ayrılıyorlar.

İşte babam son yolculardan biri onu Kasım ayında Hakk’a uğurladık. Allah rahmet eylesin… Almanya’da gerektiğinde cami hocası, Türklerin kardeşi, büyüğü, örnek model öncü bir insandı. Ardından müthiş bir iz rahmet taziye trafiği…

Almanya’dan İstanbul’dan, Gümüşhane merkezden insan seli cenazesine aktı. Çok samimi geri dönüşler aldık. Kağıthane, Şirintepe Mevlana Cami gıyabında program yaparak helallik diledikleri tarafımıza ulaştırdı. Keza Sanayi mahallesi bulunduğum Ümraniye Dudullu’da tanıdık eş dost çok samimi rahmet ve memnuniyet dileklerini ardından Yasinler Fatiha’lar okuyarak ilettiler.

Gümüşhane Kemaliye Camiinde cenaze günü kulağıma söylenen ifadeler bizi ziyadesi ile memnun etti.

Evet sade samimi riyasız tevazu içinde örnek bir Mümin, bizim için rol model, hayat gerçek isimsiz kahraman inanç kültür elçisi olarak derin silinmez izler bırakarak aniden etrafa çile vermeden uçtu gitti.

Son anlarında gazi dedemin rüyasında kendini çağırdığını ölüm vaktinin geldiğini annem gibi haber verip itiraf ederek helalleşip hakka yürüdü.

Cenazesini yıkarken ona ne kadar muhabbet duydum o an üzerime sıçrayan suları onun kokusu var diye bir kaç gün üstümden çıkarmadım.

Nur içinde yat babacığım…

Nur içinde yat anneciğim…

Kabriniz nurla dolsun, mekanınız cennet olsun.

Allah tüm geçmişlerimize rahmet eylesin

Rûhlarına Fatiha!

SABRİ ŞENEL 25.02.2019

Editör: TE Bilisim