ABD’nin, “güvenli bölge” Önerisi Tuzak Olabilir mi?

Fahri Yağlı

 

ABD’nin, Zeytin Dalı Harekatı’ndan sonra gündeme getirdiği “güvenli bölge” önerisi tuzak olabilir mi?

ABD’nin PYD/YPG/SDG unsurlarını, Suriye’nin doğu/kuzeydoğu kesiminde iki yıldır kendi amaçlarını gerçekleştirmek için kullandığını biliyoruz

 

Türkiye’nin kararlılığının ABD’nin bu öneride bulunmasına neden olduğunu belirtmeliyiz

Türkiye’nin uzun süre ABD, Rusya ve BM’ye önerdiği ‘güvenli bölge’ tesis edilmesi konusu, o dönemde DEAŞ’tan ve Suriye’deki iç savaştan kaçan sivillerin Türkiye sınırları dışında kurulacak kamplarda iskan edilmesini ve sığınmacı akınının yaratacağı insani ve güvenlik sorunlarının uluslararası bir inisiyatif ile çözülmesini amaçlamaktaydı.”

 

”Zeytin Dalı Hareketi ile birlikte, ABD nin planları bozuldu mu?

Türkiye’nin Suriye savaşı başladığından beri ısrarla önerdiği “güvenli bölge” önerisinin ABD tarafından sürekli reddedildiğini hatırlayalım.
ABD’nin Zeytin Dalı Harekatı’nın başlamasından sonra önerdiği “güvenli bölge” kavramının son derece muğlaktır

 

Bu gün ABD güvenli bölge tezi  ile terör grubunu korumaya çalışıyor olabilir mi?”
Türkiye’nin sınıra müdahalesi ile birlikte PYD/YPG’nin etkinliğinin azalacağını düşünen ABD’nin Türkiye ile uzlaşı yolu aramaya başladığını düşünüyorum

“Böyle bir güvenli bölgenin yalnızca Fırat’ın batısında kalan Afrin ve Münbiç gibi bölgeleri mi, yoksa Fırat’ın doğusunda yer alan PYD/YPG kontrolündeki toprakları da kapsayıp kapsamayacağı tam olarak belli değildir.

 

Söz konusu bölge teröristlerden arındırılmış sınırlı bir alan olacaktır ki bu alanın ötesinde yine terörist bir yapılanmanın bulunmaya devam etmesi muhtemeldir.

Bu nedenle söz konusu planın kabul edilip uygulanması Türkiye’ye yönelik terör tehdidini tamamen ortadan kaldırmayacaktır.

 

ABD ile Türkiye arasında ilişkilerin yolunda gittiğini yazıp söylüyorum. Nitekim Afrin konusunda beklentilerin aksine ABD’nin Türkiye’nin askeri operasyonunu kolaylaştıran tutumuna dikkat çekmek istiyorum. Aynı şey şimdi Mümbiç için geçerli olup olmayacağını göreceğiz.

 

Beyaz Saray’ın açıklamalarına bakılırsa, oldukça riskli Kürt projesi için Ankara’yla ilişkilerini kurban etme niyetinde olmadığı gibi izledikleri yanlış politikalar ABD kamu oyun da tartışılıyor.

 

ABD’nin Rusya’ya kaptırdıkları Türkiye’yi kazanma yollarını aramaya başladığı doğru olabilir mi? O nedenle Washington’da, Pentagon’un Trump yönetimine attığı YPG/DSG kazığından kurtulmanın hesabı yapılıyor diye düşünüyorum.. Çelişkiler bu sebeple yaşanıyor.

 

Acaba, Washington’un asıl amacı İran’ın bölgedeki etkinliğini sonlandırmak olabilir mi?

” ABD, İran’ın nüfuzunda olduğunu düşündüğü Irak merkezi hükümeti ile Suriye’deki Rusya ve İran/Hizbullah destekli Suriye Ordusu arasındaki doğrudan kara bağlantısını kesmek ve böylece hem İran’ın bölgedeki etkinliğini sınırlamak hem de Rusya’nın Suriye özelinde giderek artmakta olan gücünü sınırlandırmak ya da en azından dengelemek istediğini biliyoruz.

 

Rusya ve İran’ın desteğiyle muhalif unsurları önemli oranda etkisizleştiren Suriye yönetimi, muhaliflerin arkasında duran ABD’nin ülke içerisindeki etkinliğini ciddi anlamda azaltmıştır. Rusya, ABD’nin kaybettiği, kendisinin askeri üslerinin varlığını sürdürdüğü ve Rusya merkezli bir nihai çözümün tarafları bir araya getirdiği bir Suriye planına sahip. Bunun dışındaki hususlarda esnektir. Ancak yaklaşık 2 yıldır bütün radikal muhalif silahlı örgütlerin biriktiği İdlib bir düğüm olmayı sürdürmektedir..

 

Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk

PKK-PYD konusunda Rusya’nın “Şam da sizin gibi bakıyor meseleye, onları da ikna edemiyoruz” dediklerini ,Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bizzat açıklamıştı. Öyle sanıyorum ki, ’Sochi Süreci’ PYD’nin artık asla dahil olamayacağı, ancak en etkin çözüm zemini olacaktır. Buna rağmen sınırımızın güneyinde bütünüyle askeri hareketliliğin en azından birkaç yıl süreceğini tahmin edebiliriz.

 

“ABD bu nedenlerle operasyona sıcak yaklaşmamakta ve gerek bu örgütü korumak gerekse Türkiye’nin güvenlik kaygılarını karşılayarak kendisi adına çok önemli bir rolü olan NATO müttefikini kaybetmemek için son kertede ‘güvenli bölge’ önerisini yeniden gündeme taşımıştır.

 

ABD, eğer teklifinde samimiyse, bu durumun yalnızca Fırat’ın batısıyla sınırlı kalmaması gerekmekte olup, bu tür önerilerde teröristlerin ve terör örgütlerinin, Türkiye’nin güney ve güneydoğu sınırlarına yönelik tehditlerinin tamamen ortadan kaldırılması amaçlanmalıdır.

 

Mevcut şekliyle bu önerinin kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi Türkiye’ye komşu iki, hatta İran dahil üç ülkenin bu kapsamda egemenlik alanlarında huzur ve güvenliği temin edecek istikrarlı yönetimlere kavuşması önem ve öncelik verilecek dış politika yaklaşımları olmalıdır ki, zaten Türk dış politikası da bu yönde bir irade beyanında bulunmaktadır.”

 

“ABD’nin bölgede en temel politikası, Rusya ve İran’ın etkinliğini kontrol etmek, sınırlamak. İran’ın, bir bütün olarak Irak ve Suriye’de artmakta olan etkisini sınırlandırmak için Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kuzeyinde, İran’ı çevreleyecek bir üs yapılanması kurarak, anılan ülkenin İsrail ve bölgedeki bir diğer Amerikan ortağı olan Suudi Arabistan’a yönelik tehdidinin azaltılmasıdır.

 

ABD’nin kullandığı en etkili araç, şu anda hiç şüphesiz PYD/YPG’dir. Bu nedenle sahadaki politikanın temel planlayıcısı ve uygulayıcısı olarak anılan örgütün, askeri ve operasyonel kapasitesinin gelişiminde de önemli bir payı bulunan Pentagon Trump’a göre ısrarcı gözüküyor.

Trump, Pentagon’un yönlendirmesi ile, PYD/YPG ile çalışma konusunda son derece istekliyken, bölgedeki önemli bir NATO müttefiki olan Türkiye’yi kaybetmek istemeyen Beyaz Saray ile Dışişleri Bakanlığı ise genel olarak Türkiye’ye daha yakın gözükmektedir.

 

Bu çerçevede sadece taktiksel düzeydeki söz konusu ayrılığın, bölgedeki Amerikan çıkarları mevcut haliyle sürdükçe gelecekte de devam edeceği söylenebilir.
Bu bizim taktiksel bulduğumuz ve süreceğini düşündüğümüz çelişkili açıklamaları, son günlerde Amerikan toplumunun derin yapısal sorunları ile ilişkilendirenler sayıca artmıştır.

 

Bununla birlikte Amerikan devlet yapısı, çok iyi kurumsallaşmış oldukça sağlam bir temel üstünde denge sağlamaktadır. Amerikan devlet yönetimini, birbirinden ayrışmış farklılıkların yönlendirdiğini düşünmek fazla iyi niyetlilik olacaktır.Şu bilinmelidir ki, ABD yetkilileri, bu tür taktiksel uygulamalara her zaman kolayca başvurmaktadırlar.”

 

Amerika’nın Suriye’de çok yönlü izlediği strateji ile başarısızlığa mahkûm. Görünen o ki ABD  YPG seçiminde ısrarına devam ederse kaybedecek” 

 

Türkiye Kamu oyununun bütünlük içinde hareket etmesi son derece önemlidir. Siyasilerin bu konuda iç siyasal beklentileri bir kenara bırakıp ötekileştirici söylemlerden kaçınmaları daha iyi olacaktır.

 

Bütün bunlara, Türkiye’deki Suriyeliler’ in planlı biçimde temizlenmiş alanlara iskânı da eşlik ederse, bir kâbusun içinden muazzam bir başarıyla çıkmış olacağız.

 Diplomasi alanını boş bırakmamalı, Avrupa ülkelerine bu adımlarımızın Batı’ya sel gibi akan mülteciler sorununu en aza indireceğini somut rakamlarla anlatıp siyasi desteklerini açıklamalarını istemeliyiz.

Dünyada yaşayan ezilen ve yok edilmeye çalışılan mazlum milletler için,” Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin” Türk Devleti Var oldukça Dünya Barış ve Huzura ulaşacaktır.
Fahri Yağlı

 

Kaynaklar

Prof. Dr. Betül Karagöz Yerdelen

Doç. Dr. Yalçın Sarıkaya,

Yrd. Doç. Dr. Selim Kurt

Yrd. Doç. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu

İSTANBUL (AA)

 http://www.haber7.com/amerika/haber/2537507-abd-medyasindan-pyd-itirafi/?detay=

http://kafkassam.com


Editör: TE Bilisim