TÜRK MİLLETİ OLABİLMEK… TÜRK MİLLETİ OLABİLMEK…
 Kemal Vanlı'nın ilginç analizini paylaşıyoruz..

BAHÇELİ O GÜCÜ KAZANDI... ARTIK İSTERSE HESAPLAŞABİLİR

Dikkat!!! Bu öyle bir yazı ki;
Cumhurbaşkanımız okuduğunda uykularının kaçmasına…
MHP Lideri Devlet Bahçeli okuduğunda derin düşüncelere dalmasına sebep olacaktır…

Çözüm süreci öncesi ve sonrasında devlet organlarının PKK ile masaya oturtulması… Bu suretle bir anlamda PKK’nın Kürtlerin hamisi ve resmi temsilcisi pozisyonuna taşınması…
Terör örgütü üyelerinin sınırlarımızda davul zurnalarla karşılanarak ülkeye sokulması…
FETÖ’nün 17-25 aralık operasyonları ile dönemin başbakanı Erdoğan, çocukları, bazı bakan ve bürokratlarında aralarında olduğu önemli isimlerin yolsuzluk yaptıkları, rüşvet aldıkları, para sıfırladıklarına yönelik görüntü, ses kaydı ve bilgilerin yer aldığı iddiaların ortaya saçılması gibi dönemlerde; hep en kritik sorgulamaları yapıyor… En sert sözleri söylüyor, en net suçlamaları yöneltiyor… En yalın tespitleri ile yine o gündem oluyordu…
Kim?
MHP lideri Devlet Bahçeli…
Kimi suçluyordu?
Eski Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı…
Ne ile suçluyordu?
Başta ihanet olmak üzere, hırsızlık, yolsuzluk ve daha bir çok ağır ithamla…

Diyordu ki; “Bunların hesabını sana sormazsam namerdim” 
Diyordu ki; “Kaçamayacak, yargılanacaksın” 

Sayın Bahçeli’nin, sayın Erdoğan’a karşı sert ve gündem oluşturan muhalefeti 2016 Ekimine kadar aralıksız 14 yıl sürdü…
Dile kolay, 14 yıl sert muhalefet…
2016 Ekimine gelindiğinde Bahçeli bir anda kendisinden beklenmeyen ve Türkiye’yi şok eden o çıkışı yaptı…
Ak Parti’nin başkanlık sistemiyle ilgili teklifini meclise getirmesini, meclis ve milletin kararına saygı göstereceklerini söyledi…
Ve o günden sonra sayın Bahçeli eski sert söylemlerinin aksine her geçen gün yumuşadı… Her geçen gün sayın Erdoğan çizgisine kaydı… 
Ve gün geldi, Erdoğan’ı eleştirenlere sert cevaplar verecek kadar ileri giderek, Ak Parti kurmaylarından da çok Erdoğancı olup çıktı…

Bahçeli’deki bu değişim, siyasi çevreler ve siyaseti takip eden vatandaşlar tarafından, partisi içindeki muhalif hareketi saf dışı etmek için bir manevra olarak yorumlandı…
Öyle de oldu… Yargının da Bahçeli’ye destek olan kararları ile muhalif hareket MHP’de yönetime gelemediği gibi kendilerini de kapının önünde buluverdiler…

Bu arada; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin bu çıkışlarını değerlendirmiş, OHAL içindeki ülkede başkanlık sistemini önce meclise, ardından da referanduma götürme kararı almıştı…
Ne kaybedebilirdi ki; zaten darbe girişimi ile başkanlık sistemi ihtimali ortadan kalkmıştı… Bahçeli bu desteği verirse sitemi geçirebilirdi…
O da bu fırsatı değerlendirdi ve süreci başlattı zaten…
Referandum süreci boyunca Bahçeli, gerek mecliste, gerek sahada Ak parti ve Erdoğan’a hiç beklemediği şaşırtıcı ve güçlü bir destek verdi… sistem değişikliğinin milimetrik bir oran ile kabul edilmesinde en kritik rolü oynadı… 

Dahası… Gerek partisinde kontrolü yeniden sağlaması… Gerekse başkanlık sistemi kabul edilmesinden sonra, Bahçeli’nin Erdoğan’ın yörüngesindeki dönüşünü tamamlaması beklenirken öyle olmadı…
Bahçeli o yörüngede daha hızlı ve daha kararlı şekilde dönmeye… Erdoğan’ı sarıp sarmalamaya ve daha hararetle savunmaya başladı… 
Ve 2019’daki cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması neredeyse imkansız hale gelen Erdoğan için can simidi anlamına gelen kritik bir çıkış daha yaptı ve; “MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı sayın Erdoğan’dır” dedi…
Sayın Erdoğan, Bahçeli tarafından kendisine atılan bu ipe de sarıldı… İttifak kararı aldılar…

Yalnız dikkatlerden kaçan bir şey vardı…
Hani Bahçeli partisindeki muhalifleri bertaraf edip koltuğunu korumak için adeta sayın Erdoğan’a teslim olmuş gibi görünüyordu ya…
Daha sonra baraj altında kalmamak için yeni manevralarla daha çok teslim olup, partisini de adeta Ak parti çatısı altına sokmuş görüntü vardı ya…
O da değişti…

Artık Erdoğan tarafından teslim alınan bir Bahçeli yok… O denge de tam 180 derece değişti…
Bahçeli, her geçen gün Erdoğan ve Ak Parti’nin güvenini kazanarak… ve 2019 seçimleri için tüm stratejilerini kendi üzerine kurmalarını sağlayarak… Kontrolü tamamen eline aldı ve denklemi tersine çevirdi…
Şu durumda Bahçeli, tartışmasız şekilde hem Erdoğan hem de Ak Parti’yi domine edebilecek bir pozisyona yerleşti…

Çünkü Erdoğan bundan önceki seçimlerde olduğu gibi bunu da ne pahasına olursa olsun kazanmak istiyor…
Ve öyle bir noktaya gelindi ki, bunu kazanmak için tüm oyun Bahçeli’nin ittifak planına göre şekillendi… Yani sayın Erdoğan artık bu seçimi kazanma şansını yüksek tutmak istiyorsa Bahçeli’ye muhtaç…
Oysa Bahçeli için… Özellikle de ittifak yasası meclisten geçirilmişken… Ne Ak Parti’ye nede ittifakına hiç ihtiyacı yok… Pek ala başkaları ile de ittifak kurabilir…
O her ne kadar partisi tabanı ve ülke genelinde güven kaybetse de, siyaseten de olsa artık her siyasi denklemde değerli…
Hatta Ak Parti dışındaki denklemlerde çok daha değerli…

Şimdi kritik teori ve soru şu;
Ya Bahçeli fabrika ayarlarına geri dönerse?
Yani daha önce, Erdoğan’ı hainlik, ihanet, hırsızlık ve yolsuzlukla suçlayıp, “senden hesap soracağım, seni yargılatacağım” diyen Bahçeli o hesaplaşma için düğmeye basarsa…
Bahçeli şu birkaç yıllık süreci ilmek-ilmek öyle bir ördü ki; o sözlerini gerçekleştirmek için artık hiçbir engel kalmadı önünde…

Buyrun cevap verin; Seçimlere yakın bir zamanı da kollayarak Bahçeli aniden ittifaktan ayrılma kararı alırsa ne olur?
….

Ne olmaz ki?
Bir defa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu an dahi zor olan seçilme şansı… tamamen ortadan kalkar…
Gündem değişir… Medya biraz daha cesaretlenir… Sayın Bahçeli’nin ne büyük bir strateji ürettiği ve siyasi rakibini, büyük bir plan ile nasıl kuşatıp saf dışı bıraktığı konuşulmaya başlar…
Kamuoyunda yer edinen Teslim olmuş Bahçeli… Tükürdüğünü yalayan Bahçeli şeklinde her gün daha kötüye giden imaj da bir anda değişir…
Teslim alan ve “sana hesap soracağım” sözü başta sözlerini yerine getirmek için harekete geçen  Bahçeli imajı an be an katlanarak büyür…

Dahası;
Bir anda ülkenin en önemli iki adamından biri olur…
Her ne kadar KHK çıkarma ve yönetme yetkisi pratikte sayın Erdoğan’da olsa da, bu çıkışından sonra Bahçeli’nin tavır ve söylemleri ülkede önemli ölçüde belirleyici olmaya başlar…
Medya da, kamuoyu da ağzından çıkacak sözlere odaklanır…
Dolayısı ile bürokrasi ve kolluk güçleri.. içlerindeki ülkücü unsurların da etkisi ile, büyük oranda dikkatlerini Bahçeli’ye yöneltir…
Bu durum, Erdoğan’ın henüz Cumhurbaşkanı iken yetki ve gücünü kullanmasını önemli ölçüde bloke eden psikolojik bir bariyer oluşturur…

Dahası…;
Bahçeli karşı tarafta hangi ittifaka girse adaylarının ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesi neredeyse kesinleşir…
MHP tek başına seçime girerse… Ki bu bence daha büyük bir ihtimal… Seçimde her ama her partiden oy alarak en çok oyu alan ilk 3 partiden biri olur… 
En çok oyu Ak parti ve İyi Parti kaybeder… İyi Parti bir ittifakın içinde olmazsa muhtemelen barajın altında kalır…
Ama yine de İyi partide bundan kimse ciddi bir rahatsızlık duymaz…

Dahası…;
Ülkücü hareket en az yüz yıl etkisini dinamik şekilde hissettirecek bir güven ve saygınlık kazanır…
MHP tekrar siyasetin ve halkın birleştirici ve domine edici gücü olurken… Aynı zamanda devlet ile özdeşleştirilen mistik algısı güçlenir…

Dahası..;
Bahçeli’nin bu siyasi hamlesi… Daha doğrusu bu siyasi plan ve manevrası… Dünya döndükçe Türk cumhuriyetlerinde hep konuşulur…
Hatta dünya siyaset bilimi, bu siyasi manevrayı, dünyadaki en büyük siyasi manevralardan biri olarak tarihe kaydeder…

Dahası…;
Bu ani manevra karşısında başta Erdoğan olmak üzere, Bahçeli’ye karşı sert çıkışlar yapmak da kolay olmaz…
Çünkü yakın gelecekte siyaset ve bürokraside hissedilecek en önemli etki ‘Bahçeli Etkisi’ olacak kanısı onlarda da hakim olur…
Bu ayrılık kararı sonrası, gerek medya, gerek sosyal medyadan Bahçeli’ye yapılacak her türlü saldırı ters teper…
Birilerinin elinde gerçek kozlar varsa dahi o gün o karar sonrası bunları gündeme taşımaları güçleşir… Çünkü artık inandırıcılığı kalmaz… taşısalar da o anki Bahçeli etkisinin önüne geçemezler…
O günlerde sayın Erdoğan çılgın bir KHK yayınlasa dahi bunu uygulayacak olan devlet unsurları, gözlerini Bahçeli’ye çevirir… KHK’nın etkisi de uygulamanın dozu da, onun tavrından etkilenir…

Dahası…; Ülke normalleşme yönünde büyük bir fırsat yakalar…
Dahası; Erdoğan’ın seçimi kaybedip muhalefet rolünü üstlenmesi, son 16 yıldır üstlendiği ülke yönetiminin denetlenmesi ve bir sağlamasının yapılması için de fırsat doğurur…
Eğer sayın Erdoğan anlattığı ve yansıttığı gibi ülkeyi dürüstçe yönetmiş… Devleti güçlendirmişse, muhtemelen ilk seçimlerde yeniden cumhurbaşkanı seçilmek için ciddi bir güç toplar…
Ama yok… Kendisine isnat edilen suçlamalar gerçekse… Ve seçimi kaybettiğinde medya ve bürokrasinin de özgürleşmesi ile bunlar ortaya saçılırsa… Yargılanır ve “bir daha muhtar dahi olamaz” sözü işte o gün gerçek olur…

Peki Bahçeli böyle bir manevra yapar mı?
‘Yapar mı?’ sorusuna cevap vermeyi size bırakıp… müsaade ederseniz bu manevrayı yapması için kendimce 4 kuvvetli sebebi sıralayayım… 

Sebep 1 ; Bu manevra Bahçeli’nin çok önceden yaptığı ve adım-adım ilerlettiği bir plan olabilir… 
Yani; Ülkedeki tüm güçleri eline geçirmiş siyasi rakibine, hain olduğunu söylediği, hırsız olduğunu söylediği siyasi rakibine “sana muhtacım” izlenimi ile yaklaşıp… İlerleyen süreçte o rakibi kendine muhtaç bir pozisyona getirerek hesap sorma planı…
Ki bence bu en güçlü ihtimallerden biri…

Sebep 2; Bahçeli böyle bir manevra ile ülke ve devletin normalleşme sürecini tetikler… Özellikle başkanlık sistemi ile iyice ayyuka çıkan tek adam ve diktatörlük kaygılarını ortadan kaldıran adam olur…
Aynı zamanda büyük kitlelerce ülkeyi uçurumdan döndüren adam olarak kurtarıcı gözüyle bakılır… Böylece büyük sempati ve güç kazanır…
Bu da Bahçeli’yi bu manevra için zorlayan önemli bir sebep değil mi?

Sebep 3; Bahçeli bu manevrayı yaptığı an, siyasetin doğasında vazgeçilmez olanı başarmış… Yani; kendisinin güç ve etkinliğini, partisinin ise oyunu ciddi şekilde katlamış olur… 
Mesela Bahçeli’deki bu koz Erdoğan’ın elinde olsa bir dakika dahi düşünmez, uygun anı bulduğunda kim olursa olsun yollarını ayırırdı… 
Ki bunun örneklerini sayın Erdoğan’ın 16 yıllık iktidarı boyunca defalarca ama defalarca gördük değil mi?
Yani; aslında siyasetin doğası da Bahçeli’yi buna zorluyor…

Sebep 4; Ülkedeki şartlar da Bahçeli’yi buna zorlayabilir… Mesela anketler… 
Anketler kötü gelmeye başlar… Seçimi kaybedeceklerinin kesinleşmesi gerçeği ile yüzleşirlerse, Bahçeli kendisi ve partisini kaybedenler çuvalında tutmak istemez…
Ki Bahçeli ve MHP’sinin Erdoğan ve partisi üzerinde  en etkili olduğu günler bu günler zaten… 
Seçimi kazansalar dahi, ne Bahçeli ne de partisinin, Erdoğan için bugünkü değerlerinin devam edeceğini… Belki de kürsülerden azarlarla ayar verilecek duruma düşmeyeceklerini kim garanti edebilir?...
Dahası Bahçeli çok prestij kaybetti… Çok örselendi… Bu şekilde devam etmesi aynı zamanda siyasi bir intihar gibi…
Bundan sonra siyasette var olsa dahi, hep sayın Erdoğan’ın koltuğunun altında kalmak zorunda… Bu kendisi kadar MHP’nin ve dahi Ülkücü Hareketin 100 yılda onaramayacağı büyük bir güven kaybı anlamına da gelir…
Yani şartlar da Bahçeli’yi bu manevraya zorluyor…

Peki bu yazı Bahçeli’nin varsa böyle bir planı bozar mı?... Hayır bozmaz!!!
Aksine dışarıdan bir değerlendirme açısından cesaretlendirici dahi olabilir…

Ama ben bu yazıyı sayın Bahçeli’yi cesaretlendirmek için yazmadım…
Ben bu yazıyı özellikle yargı başta bürokrasi ayağı ve kamuoyu vicdanı için yazdım…
Gittikçe adalet çizgisinden çıkan yargı sistemine bağlı yaşanan olumsuzlukların da bir nebze önüne geçebilmek adına yazdım…
Kolluk güçleri ve diğer bürokratik unsurların, uygulamaları ve dahi sosyal medyadaki paylaşımlarına kadar siyaset gölgesinden çıkmaları gerektiğini hissettirebilmek için yazdım…
Çünkü sayın Erdoğan seçimi kaybedip muhalefet rolünde kalırsa, geriye dönük eski defterlerin açılması kaçınılmaz olduğu için… İttifak bozulmasa dahi Erdoğan’ın kazanıp kazanmayacağı belirsiz olduğu için yazdım…
15 Temmuz sonrası başlatılan temizlik hareketine benzer bir hareketin… Bu seçimler sonrası da başlaması… bürokrasi başta, devletin bütün birimlerinde, hak ve adaletten çıkmış… Görevini devlete bağlı değil de siyasete bağlı olarak yapan şahıslarla ilgili de bir temizlik hareketi kaçınılmaz olabileceği için yazdım…
O sebeple fırsat varken bütün devlet unsurlarının fabrika ayarlarına… Yani devlet ve millet yörüngesine dönmesi için yazdım…

Bu adaletsizlikler öylesine arttı ki, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan, “Bir ülkede halk bunalmış ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir” sözleriyle bir anlamda ülkede adaleti nasıl bir noktaya getirdiğinin de itirafını yaptı…
Evet; Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi; Ülkede halk bunalmış, ellerini semaya açarak adalet çığlığı atıyor…
Ne trajik bir durumdur ki; bu vahim tablonun sorumlusu bunu itiraf ederken de maalesef alkış alıyor…

Neyse işte;
Bahçeli’nin, ittifaktan neden ayrılabileceği yönünde kendimce  4 önemli sebep sıraladım… Bu kesin gerçekleşir demiyorum ama, böyle bir pozisyonda başta sayın Erdoğan olmak üzere hangi siyasetçi olsa, gündeme getirdiğim yolları ayırma manevrasını mutlaka yapardı diye düşünüyorum…

Ülkücü camiada… Gerek partisinde kalan gerekse ayrılıp yeni bir partiye dahil olanlar arasında önemli pozisyonlarda tanıdıklarım var…
Bunlardan hiç biri Bahçeli’nin bu değişimi hakkında net bir şey söyleyemiyor… Genel kanaatleri ise “liderimizin bir bildiği vardır o da yakında ortaya çıkar yönünde”… O beklenen çıkış gelmedikçe de hem umutlar azalıyor hem Bahçeli’ye duyulan güven…
Büyük çoğunluğu ittifakla seçime gidilmesi halinde, partisinden ayrılmayacağı ama ittifakın cumhurbaşkanı adayına da kesinlikle oy vermeyeceklerini söylüyor…
Bahçeli’ye inanç sadece partisi içinde değil kamuoyunda da gittikçe tükeniyor…

Devletin bekası hamasetini boş verelim şimdi…
Bahçeli bunu nasıl yaptı… Erdoğan ve partisini nasıl kendine mahkum hale getirdi bilmiyorum ama eline çok büyük bir güç geçirdi…
Gelişmelere bakınca da, ele geçirdiği gücünü kullanmaya başladığı hissediliyor…
Geriye elindeki büyük gücü kullanıp partisi ve kendini şaha kaldırıp kaldırmayacağı… Ülkesini normalleştirip-normalleştirmeyeceği… O bahsettiği hesaplaşmayı başlatıp-başlatmayacağı kaldı…
… 
Sizce yapar mı?

Kemal Vanlı

Editör: TE Bilisim