MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Demokrasi ve Özgürlükler Adası açılışında bir konuşma gerçekleştirdi.

Bahçeli konuşmasında, Yassıada yalnızca denizin ortasında sivrilen bir kara parçasının adı olmadığını,  aynı zamanda milli hafızalara kazınmış, demokrasiyle vurulan paslı zincirlerin simgeleşmiş yeri olduğunu söyledi.

“AKLINDAN DARBE GEÇİREN HERKES KAYBETMİŞTİR”

Yassıada’da hukuka deli gömleği giydirildiğini vurgulayan Bahçeli,  “Şimdiye kadar bizim inancımız ve ilkesel beyanımız değişmemiştir. Demokrasi milliyetçiliğin ikiz kardeşidir. Biri olmadan diğerinin varlığı hayaldir. Aklından darbe geçiren, sandıkta bulamadığını sokaklarda, silahların muhitinde arayan herkes kaybetmiştir. Ezemeyecekleri, yenemeyecekleri milletimizin bileği değil soylu ve cesur yüreğidir.

“DEMOKRASİ DÜŞMANLARI BELİNİ DOĞRULTAMAYACAK”

Bu yürek oldukça, bu yüksek duruş varlığını korudukça hiçbir demokrasi düşmanı, hiçbir millet muhalifi tıbbi 15 Temmuz’da olduğu gibi, belini doğrultamayacak, başını kaldıramayacak, başını kaldırsa bile cezasını çekecektir. 27 Mayıs’ın 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın resmi açılışıyla geçmişin kötü anıları geleceğin kutlu hedefleriyle berhava edilecektir.” ifadelerini kullandı.

Bahçeli’nin konuşmasından satır başları;

Yakın siyasi tarihimizin sisli bir o kadar da sancılı döneminde, 60. yıldönümünde üzücü hatıraların bir nebze de olsa tamir ve tedavi eden anlamlı bir açılışa şahit olmaktan bahtiyarım. Yassıada yalnızca denizin ortasında sivrilen bir kara parçasının adı değildir, burası milli hafızalara kazınmış, alacakaranlık bir devrin, hukuk kisvesiyle demokrasiye vurulan paslı zincirin simgeleşmiş halidir. Hak ve hukuk ihlalleri yıllar içinde gönüllere kor gibi işlemiştir.

Tarihsel bir vaka olarak hafızalara yerleşmiştir. Yassıada hukuka deli gömleği giydirilmiştir. Adaletin fişi çekilmiştir. Burada irade ve egemenliğin yegane sahibi aziz milletimizin takdir ve tercihleri de hazin şekilde sorguya çekilmiştir. Yassıada’nın menfi isminin değiştirilmesi maksadıyla 2013 yılında önemli adım atılmıştır. Demokrasi ve Özgürlükler adası ismini verilmiştir.

27 Mayıs’ın 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın açılışında çatışmanın, çekişmenin sonu olmadığı bilinmelidir. 1950’li yıllara şerh düşen siyasi ve ideolojik kamplaşmalar, kahveleri, gönülleri ayıran katılaşmış ön yargılar milli birlik ve dayanışma ruhumuza fazlasıyla zarar vermiştir.

Türkiye sosyal ve ekonomik tribülanslara müteakiben sosyal çalkantılara kapılmıştır. Arkası önü planlanıp projelendiren demokrasi ve kanun dışı müdahaleler ülkemizin on yılını çalmış, huzur,barış ve güvenlik ortamında ağır hasarlar bırakmıştır. Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın bu ihtiyacı simgesel anlamda hizmet edeceği kanaat ve beklentimi vurgulamak istiyorum. Sosyal barış, siyasal uzlaşma, demokrasi kültürüne değerli katkılar yapacağını düşündüğüm bugünkü açılışa şahsımı davetinden dolayı da sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.

Adanın imar ve inşasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Demokrasi pek çok tanımının yanında tahammül sistemi, sabır ve saygı rejimidir. Sebebi ne olursa olsun, şartlar nasıl tezahür ederse etsin, milletin verdiği yetkiyi tekrardan alacak yine alacak milletin ta kendisidir. Sevsek de sevmesek de sandıktan çıkan sonuç zor, baskı, silah yolu, gayrimeşru araçlarla tahrip ve tasfiye edilirse acıklı olaylar yeşerip yaygınlaşacaktır.

Söz, düşünce ve fikirlerin ahlaki ve hukuki bir nizam içinde rekabetin yerine zulüm ve zorbalığın öne çıkması, iç ve dış mihrakların teşekkül eden yıkım kervanına dahil olması tek kelimeyle felakettir. 1940’lı yıllara hakim olan dayatmacı anlayış Türkiye’yi dar ölçekli kaymak tabaka, bir avuç seçkin zümre milletin öz be öz evlatları yönettikçe çevreden merkeze sosyolojik akımlar güçlendikçe güç merkezleri elbette rahatsız olacaktır. Koyun otlatan çobanımızla, üniversite hocamız, iş adamımızın oyu da iradesi de birdir aynıdır.

Eşit, gizli genel oy ilkesi demokrasinin can damarıdır. Bundan taviz imhaya açık onaydır. Akademik ve siyasi hayatta mühim yeri olan merhum profesör Rıfkı Salim Burçak, ‘ne şekilde tecelli ederse etsin bu yüce milletin iradesine saygılı olmadıkça bu ülkede istikrarlı demokrasi kuramaz ve medeni milletler topluluğun üyesi haline gelemeyiz’ demiştir. Bireysel hak ve özgürlüklerin evrensel insan hakkı, demokrasinin ana direği olduğu benimseniyorsa o halde sandıktan çıkacak sonuca riayet ve hürmet de herkes için bir görev halini alacaktır. Millet iradesine çevrilmiş silahlar demokrasinin inkar ve infaz hükmüdür. Cuntacı eğilimler, darbeci emeller on yıllar boyunca hem demokrasiyi kötürüm bırakmış, özgürlükleri sekteye uğratmıştır. Yassıada demokrasi ve özgürlükleri sanık sandalyesine oturtmuştur. Maalesef demokrasi tarihimiz aynı zamanda darbeler tarihidir. Hala darbeye umut bağlayanların mevcudiyeti ise tedavisi olmayan ihanet virüsüne delalettir.

Merhum Koçi Bey her yanlış kararın zulüm olduğunu söylemişti. Darbe yanlış bir karardır ve zulümdür. Darbelerin çizeceği rotası, yol haritası milletin hakkını, hukukunu savunacak bir tasavvur ve tahayyül ufku olmayacaktır. Yassıada demokrasi ayıplarının, hukuk cinayetlerinin mihrakı unvanıyla anılmıştır. Bu kötü sicilin temizlenmesi, geçmişle yüzleşme tecrübesi önemlidir. Uçurumdan dönen Türkiye’dir. Darbecilerin bugüne kadar dikkate almadıkları bir gerçek varsa o da şudur ezemeyecekleri milletimizin soylu yüreğidir. Şimdiye kadar bizim inancımız ve ilkesel beyanımız değişmemiştir.

Demokrasi milliyetçiliğin ikiz kardeşidir. Biri olmadan diğerinin varlığı hayaldir. Aklından darbe geçiren, sandıkta bulamadığını sokaklarda, silahların muhitinde arayan herkes kaybetmiştir. Ezemeyecekleri, yenemeyecekleri milletimizin bileği değil soylu ve cesur yüreğidir. Bu yürek oldukça, bu yüksek duruş varlığını korudukça hiçbir demokrasi düşmanı, hiçbir millet muhalifi tıbbi 15 Temmuz’da olduğu gibi, belini doğrultamayacak, başını kaldıramayacak, başını kaldırsa bile cezasını çekecektir. Türk milleti karamsarlığı itekleye itekleye, milli uyanışı dürte dürte zirveye çoktan tırmanmıştır.

Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk

Güvenlik, özgürlük dengesi sağlam kurulduktan sonra 21. yüzyıl Allah’ın izniyle Türk asrı olacaktır. Demokrasi fantezi değil fazilet, özgürlük ise faraziye değil insan olmanın farikasıdır. Biz aklın üstüne, altına, yanına, yöresine değil meselelere bizatihi Türk aklıyla bakarız. Sonuna kadar da bakmayı sürdüreceğiz. Dünden ders alarak geleceğin muhteşem ve muazzez günlerine inanıyorum ki, şartlara körü körüne boyun eğmeyen Cumhur İttifakı ile başarılacaktır. Geleceğin gücü Türkiye’dir, mazlumların haykıran sesi, kesilmeyen sesi büyük Türk Milletidir. Sayın Cumhurbaşkanı. Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nı hayırlı olmasını temenni ediyorum. Merhum Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun, var olun Cenab-ı Allah’a emanet olun efendim.

Editör: TE Bilisim