Akp’ye oy ver (!) Fevzi KÜÇÜKKAHVECİ kaleminden.. Akp’ye oy ver (!) Fevzi KÜÇÜKKAHVECİ kaleminden..
 Tatvan, Ahlat, Adilcevaz’a dair yaşadıklarım gitmeden önce hayal ettiklerimden çok daha farklıydı. Doğu’daki kültürel zenginliği, iklimi, doğayı, oraların misafirperverliğe farklı tanımlar kazandıracak nitelikte insanını, gülümseyen yüzlerini, “hoşgeldiniz” derkenki içtenliklerini anlatmaya nasıl ve nereden başlasam bilemiyorum. Çoğunlukla bu denli iyi niyetli, yardımsever insanın varlığından sebep, yüzümde bir gülümsemeyle gezsem de terör belasına kurban edilen bunca güzelliği, bunca tarihi öylece kaderine terketmiş olmamızı anımsadıkça hüzünlendim.

İşin duygusal boyutu bir yana İYİ Parti olarak ilk kez çıktığımız bu gezide bu denli iyi karşılanmak hepimizi oldukça mutlu etti, içimizi umutla doldurdu.



Herkes sofrasına bir tabak daha koymak derdindeydi bizim için, misafirleri için. Bir yerden bir yere gitmek istediğinizde herkesin arabası sizin arabanızdı, dükkanına “hayırlı işler” diye girdiğiniz her esnaf zorla önünüze çay ve ünlü Adilcevaz cevizi koyuyordu, sokaktan geçen çocuklar bile durdurup “hoşgeldiniz abla” diyordu.


Öte yandan bütün bu güzelliklerin içinde saklı bir hüzün vardı; dokunduğumuz herkesin bir derdi bir tasası vardı ısrarla sorunca anlatabildikleri. İş yoktu, bunca doğal güzellik içinde turizm yoktu, olan fabrikalar kapanmış, tarım bitirilmiş, hayvancılık yok edilmişti. Taş üstüne taş koyan olmamıştı yıllardır. Dertlerini dinleyen yoktu ve hepsinden kötüsü kendilerini unutulmuş hatta dışlanmış hissediyorlardı.


Genel Başkanımızın oraya gelmesi, orada ev tutması, “ben sizi dinlemeye” geldim demesi çok mutlu etti onları. Tüm Türkiye gibi onların da bizden çok büyük beklentileri vardı ülkenin normalleşmesi, düzelmesi için.


Meydandaki kahvede oturup oranın halkıyla sohbet eden Meral Akşener’i telefonuyla çeken iki gençle konuştum, tam arkamda oturuyorlardı. Batıdaki akranlarından farklı değillerdi, en büyük dertleri geleceğe güvensizlik ve işsizlikti. Göç etmek zorunda kalmak istemiyorlardı, memleketlerini seviyor ve faydalı olmak istiyorlardı.


Konuştuğum tüm gençlerin dertleri aynıydı. Öte yandan, asıl ilgi çekici olan hepsinin dünyayla entegre olma dereceleri de aynıydı. Aynı haber kanallarını takip ediyor, aynı komik videoları izliyor, aynı oyunları oynayıp, aynı yazılımları kullanıyorlar ve teknolojiyi inanılmaz yakından takip ediyorlardı. O iki gençten birinin bana telefonundan izletip güldüğü kısa video, daha geçen gün İstanbul’daki arkadaşımın izlettiği videonun birebir aynısıydı.


Benim İYİ Parti’nin kurucu üyesi olduğumdan beri gençlere ve gençlerin ne istediğine, onların beklentilerine dair gözlemlerim Ahlat’da da aynı doğrultudaydı.


Gençler her şeyden önce aslında ülke gündemini takip ediyorlar ve bütün “apolitik” suçlamalarına rağmen her şeyin fazlasıyla farkındalar. Bizim parti ve tüzük programımız emin olun en çok gençler tarafından didik didik edildi, sorgulandı. Bugün kurucu üyelerimizin tek tek neler söylediğini, Twitter’da neler paylaştığını en çok onlar takip ediyor.


Bu ülkede umuda en çok ihtiyacı olan gençler. Onlar çocukları ve torunları için endişelenenlerden farklı olarak önce kendi gelecekleri için endişeleniyorlar. Onlara ulaşmak çok kolay; ayağı yere basan politikalar üretmek, olumlu ve gençlere yönelik bir dil kullanmak, partinin genç ve siyasete çok bulaşmamış yüzleriyle etkileşime sokmak, suçlamadan ve yargılamadan dertlerini dinlemek yeterli. Çünkü zaten teknolojinin içine doğmuş bu nesil dünyayla beraber gelişen ve ilerleyen, bilgiye kolayca ulaşabilen, her şeyi sorgulayabilen bir nesildir.


Bundan sonrası için hep beraber çalışıp, hepsine dokunmayı görev bileceğiz. Ta ki Doğunun ve Batının çocuklarının arasındaki fırsat eşitsizliğini yok edene kadar…

Elif Gökdemir 




Editör: TE Bilisim