Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, Bülent Arınç’ın geçen hafta sonu “Cumhurbaşkanı’nın Dolmabahçe görüşmesinden haberi vardı” çıkışının AKP içindeki Arınç’a yakın ekibin savaş ilanını tamamladığını ve önümüzdeki süreçte Ergenekon Davası benzeri bir Dolmabahçe Davası yaşayabileceğini yazdı.

Dünkü yazısında Erdoğan’ı işaret ederek, “Çözüm Süreci’nin sahiplerinin ipe dizilmesi lazım” diyen Türköne, “İmralı Günlükleri’nde Öcalan’ın, kısa günün kârı peşinde koşan kurnaz tüccar gibi ilk seçimler ve başkanlıkla meşgul muhatabını, parmağının ucuna takıp nasıl oynattığını izleyebilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Türköne’nin yazısından bir bölüm şöyle:

“Dolmabahçe mutabakatı (veya Erdoğan “mutabakat”ı kabul etmese de yapılmış ve sonuçları ilan edilmiş Dolmabahçe görüşmesi), bu hayatî meselenin nasıl basit siyasî çıkar hesapları ve başkanlık hayalleri için harcandığının kanıtı olarak tartışma gündemindeki yerini yeniden alıyor. Arınç, sözcülüğünü üstlendiği kesimler adına iktidar mücadelesinde ön fona Dolmabahçe Sarayı’nın ihtişamını, arkada ise Sur’un, Cizre’nin harabelerini yerleştiriyor. Devlet göz göre göre PKK’nın oyununa getirilmiş. Suçlu kim? Bülent Arınç bize suçlunun eşkalini eksiksiz ve canlı bir portre halinde veriyor.

Kılıçdaroğlu’nun Grup Toplantısı’nda, sadece  Diyarbakır’da Çözüm Süreci boyunca PKK’nın Sur’a silah yığınağını haber veren 400 ihbarın geldiğini, Vali’nin her seferinde “karışmayın” talimatı verdiğini boşuna gündeme getirmiyor. Dolmabahçe Mutabakatı’nın gündeme gelmesi, Saray için 17/25 Aralık’tan daha korkutucu bir tehlike. Su ısınıyor.

AK Parti iktidarının, geleneksel devlet aklı tarafından kabul görmesinin, hiç olmazsa tahammül gösterilmesinin en önemli sebebi Kürt meselesi idi. Türkiye’nin her köşesinden oy alabilen bir partinin iktidarda olması devletin tek parça halinde kalmasının da garantisiydi. Asker, yüksek bürokrasi ve yargı, uzun süre debelendikten sonra bu yüzden iktidarla uyum içine girdi. Toplumsal barış arayan aydınlar, medya ve  özel sektör bu yüzden destek verdi. Hiç yabana atmayalım: Özellikle 2009’dan sonra Kürt sorunu üzerindeki yasakların, engellerin yükü kalktı. Kürt sorunu Kürtçe sorunu olduğu ölçüde çözüldü. Etnik sorun hafifledi; geriye bu sorunun bakiyesi olarak PKK veya terör sorunu kaldı. Dolmabahçe mutabakatı işte bu terör sorununun, ele geçen en değerli fırsatta, doğrudan Saray’ın ince siyasî çıkar hesapları yüzünden nasıl eline yüzüne bulaştırdığının hafızalara kazınan somut kanıtı. İmralı Günlükleri’ni, Ezgi Başaran’ın tefrikasından da takip edebilirsiniz. Bu günlüklerde Öcalan’ın,  kısa günün kârı peşinde koşan kurnaz tüccar gibi ilk seçimle ve başkanlıkla meşgul muhatabını, parmağının ucuna takıp nasıl oynattığını izleyebilirsiniz. Unutmayın ki bugün Sur’da Cizre’de karşımıza çıkan ve giderek yayılma istidadı taşıyan felaket tablosu bir sonuç; ve bu sonuç Çözüm Süreci boyunca PKK’yı silah ve mühimmatıyla şehirlere yerleştiren, ihanet ölçüsündeki aymazlığın ve bilinçli hataların eseri.

BİZ OLALIM; BİR OLALIM. "MODERN VE GELENEĞİN ARASINDAKİ GERİLİMDEN," ANCAK BU YOLLA KURTULURUZ... BİZ OLALIM; BİR OLALIM. "MODERN VE GELENEĞİN ARASINDAKİ GERİLİMDEN," ANCAK BU YOLLA KURTULURUZ...

Şimdi bu hataların hesabı sorulacak ve işler yeniden yoluna sokulacak. Ergenekon veya Balyoz gibi geniş sanık kadrosu olan uzun soluklu bir dava, muhtemelen “Dolmabahçe davası” adıyla gündemdeki yerini alacak. Bugünün güvenlik bürokrasisi ve silah yığınağı yapan PKK’ya “dokunmayın” diyen valiler, yan yana sanık sandalyesinde oturacak. Devlet başka türlü düzen tutmaz.”

Editör: TE Bilisim