Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler
 ÜLKÜCÜYÜM DİYEN HERKES BU MUHTEŞEM GELİŞİMİ, BU MUHTEŞEM DEĞİŞİMİ SELAMLAMAK VE ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLMEK ZORUNDA

Bütün erdemler bedel ödenerek öğrenilir. Ülkücüler de çok bedel ödedi hiçbir zafer hiçbir acı boşu boşuna değil.

Kim ne derse desin adamlar bizi bizden iyi tanıyor.
Biz ki tarihin şan sayfalarına sığmamışken 
Bir zurna, bir takunya, bir kutsal, bir tabu, bir düdük, bir bilge, bir postal, bir çıkar, bir şeyh, bir çetin, bir yalçın, bir hoca efendi, bir yılan… Biri gelip bizi teslim alıyor.

Uzun mücadele hayatımda Şunu çok iyi anladım ki
Ülkücülerin misyonu hep ülkücüler den çok başkalarını ilgilendiriyor.
Ülkücülerin kendi gücünün farkına varmasını hiç kimse, hatta kendisini yönetenler bile istemiyor.

Bir değil yüz Türkiye yönetecek birikim, güç ve kudrete sahip bu devasa gücün, kendi güç ve kudretinden bir haber, bu kadar etkisiz olmasını, küçücük bir sorun karşısında çakılıp kalmasını, değişmesini, dönüşmesini, yılmasını ve yıkılmasını, ama hepsinden önemlisi asli amaç ve gayelerinden uzaklaşarak, önüne gelenin gazı verdikçe kullandığı, kası çok aklı yok çocuklar gibi, kırkına kadar kurt, kırkından sonra at mantığıyla oynatılmasını asla kabullenemiyorum. 
Çünkü ben bir Türk milliyetçisi olarak hiçbir zaman böyle cacık bir dava için mücadele etmedim.

MHP Alparslan Türkeş’in ölümüne kadar hepimizin bildiği bir MHP iken, Alparslan Türkeş’ten sonra hiç birimizin anlayamadığı bir MHP haline nasıl geldi acaba?
Sanırım bu sorunun cevabı ömrünü vakfedenlerce el yordamıyla duygusal ve cahilce değil, her alanda işin hakkını verecek düzeyde, gerçekçi sorumlu çözümcü ve bilimsel bir değerlendirmeyle verilmesi gerekiyor.

Buyurun! MHP’nin neden nasıl ve niye bu hale düştüğünün cevabını bilmek ve çözümünü bulmak, bütün ülkücülerin boynunun borcudur.

Gel gelelim statüko, cıscıvlak sadece üç harf kalmasına rağmen hala direniyor. 
Adam, Referandumda tarih yazan, Türkiye’nin en bilinçli seçmenini, şaşılacak bir şekilde hala aptal yerine koymaya devam ediyor.
Ama çok şükür ülkücüler artık çakma liderlerin kerametine de, harflerin büyüsünü de, kapılmayacak kadar aydın ve cesur. 

O kadar büyük, bir hareketin neferiydim ki, keşke bu günleri görmeseydim. 
Son zamanlarda uzun yürüyüşlerde Tamer ağabeyle hep bunu konuşuyorduk. 
Uğrunda ömrümüzü harcadığımız davada savunduklarımızın tam tersi bir dünyayla karşılaşırsak ne yapacaktık. 

Kanımızı canımızı ruhumuzu heyecanımızı arkadaşlığımızı dostluğumuzu ülküdaşlığımızı iliklerimize kadar bin şiddetinde yüz bin şiddetinde vakumlarla öylesine somurarak, öylesine sömürerek emdiler, kör testereyle bağırta bağırta, öylesine acı çektirerek kestiler ki, ihtilal mihtilal, işkence mişkence vız gelip tırıs gitti yanında. 
Mamak’mış, kafesmiş, Dutlukır’mış, Zincidere’ymiş… Solda sıfır kaldı. 

Evren beş yüz bin ülkücüyü fişledi bunlar beş milyon.
Katmerli DEVLET ZEDE olmayan bir tek ülkücü aile kalmadı sayelerinde 
Ülkücüleri yönetemedi mi? Yoksa yönetmek mi istemedi? Bunu tam olarak kimse anlamadı. 

x-----------x-----------x 

Üstü küllenmiş, üstü örtülmüş, korkulan ve çekinilen konuların acı kırbacı, artık daha çok acıtıyor canımızı.
Fikri başka kendi başka, yolu başka yolcusu başka ülkücü insan tipi mızrak gibi artık çuvala sığmıyor. 

Ah bir gerçek Türk milliyetçisi olsan, 
Atatürkçüyle Atatürkçü,
İslamcıyla İslamcı, 
Laikle laik, 
Türkçüyle Türkçü, 
muhafazakarla muhafazakar, 
çağdaşla çağdaş olma, tiyatrosuna ihtiyacın olmadığını artık bir anlasan! 

Türk milliyetçiliğinde bunlar yerli yerine oturalı neredeyse bir asır oldu; ama sen hala söktüğün taşları yerine koymakla meşgulsün. 

Oysa özgürlük, demokrasi, adalet, saygı, sevgi, sosyal adalet, paylaşım, insanlık, vefa, devlet, millet, cumhuriyet sayın sayabildiğinizce hangi parti, hangi cemaat ÜLKÜCÜLER KADAR, TÜRK MİLLİYETÇİLERİ KADAR, BEDELİNİ ÖDEYEREK ÖĞRENDİ Kİ BU ERDEMLERİ? 

Ülkücüler, bu gün bilinçli oy verme konusunda 1946 dan bu yana Cumhuriyet tarihinin 71 yıllık demokrasinin en büyük şerefinin sahibi. 
Bir Türk milliyetçisi olarak geleceğe artık daha güvenle baka biliyorum. 
İster MHP’de değişim sağlansın, 
ister yeni bir parti kurulsun, 
ARTIK HAREKETİN KAPTANI DA SAHİBİ DE BELLİ.

Tıpkı cumhuriyetle padişahın egemenliğinden milletin egemenliğine geçildiği gibi, 
bu referandumla da lider egemenliğinden ülkücülerin egemenliğine geçildi. 

Ülkücüyüm diyen herkes bu muhteşem gelişimi, bu muhteşem değişimi selamlamak ve önünde saygıyla eğilmek zorunda. Artık o bilgeler, kutsallar ağalar beyler kültler dönemi bitti. 

Artık her ülkücünün katkı sunabileceği, artık her ülkücünün katkısına ihtiyaç olan yeni bir dönemdeyiz. El uzaya giderken, biz el etek öpmede çakılıp kalamayız.

Dikkat ederseniz tarih hep tekerrür ediyor. Ayak uyduramayan bedelini ödüyor. Adı sanı, dini diyaneti, milleti, devleti, mezhebi, ideolojisi, partisi ne olursa olsun bedelini ödüyor. Tarih kimseyi ayırmıyor.

Artık MHP’mi, Ümit’ mi, Sinan’ mı, Koray’ mı, Sazak’ mı, yoksa Meral’ mi? Hepsi seni hesaba katmak zorunda Gidecekler paşa paşa kamuoyu yoklamalarını yaptıracaklar ve sen ne diyorsan sana uyacaklar.

Ülkücüler kimi lider görmek istiyorsa o lider olacak artık. Toplum mühendisleri, parti mühendisleri, ekipçiler, komitacılar, ağabeyler, ceketçiler, yağcılar, dalkavuklar cehennem olup çekip gidecek. Çok pislettiler, çok kirlettiler çünkü. 

Başbuğun sağlığında bir kez genel merkeze uğramayan mendeburlar, lider doktrin teşkilatı yeni keşfederek, bala üşüşen sinek gibi, Balgat’ı mesken tuttular. Ulan liderse Başbuğdan ala lider mi vardı. O günün yöneticileri bizdik hiç birinizi görmedik orada. 

Ölünceye kadar milletvekili, ölünceye kadar genel başkan yardımcısı ulur mu bir adam? Sizden başka o vazifeyi yapacak başka ülkücü yok mu? Geriden gelenler yılmadan yıkılmadan eşek gibi çalışmaya daha ne kadar devam edecekler. 
Ortaya bir tartı, ortaya bir ölçü, ortaya bir kıstas, koyunda anlayalım kaç paralık ülkücü olduğunuzu. Liyakatı katledip öyle bir çöreklendiniz ki, sülük gibi sümük gibi yapışıp kaldınız hareketin sırtına.

Taban Ümit Özdağ’ı istiyor; ama Ümit Özdağ CİA’ cı.
Taban Sinan Oğan’ ı istiyor; ama Sinan Oğan KGB’ci.
Taban Koray Aydın’ı istiyor, ama Koray Aydın yüce divancı
Taban Meral Akşener’i istiyor, ama Meral Akşener DYP den geldi. Geçeceksiniz artık bunları.
Taban kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. 
Siz nesiniz? 
Hangi ülkücülüğünüzü, hangi liderliğinizi, hangi yiğitliğinizi, hangi bozkurtluğunuzu gösterdiniz de taban anlamadı taban duymadı sizi?

Boş laflara bu tabanın artık karnı tok! Meydansa meydan işte orada, yüreğinden atan varsa çıkar ortaya. Ülkücü hareket artık muhalefet değil iktidar istiyor. 

Ülkücüleri artık ‘’Senin çok önemli misyonun var.’’ Palavralarıyla kandırmanın, devlet- beka kıskacında kanını canını istikbalini eme eme kullanmanın devri bitti. Ey Türk titre ve kendine dön denilmiyor muydu? İşte ülkücüler nihayet titredi ve kendine, yani asli misyonuna döndü.

Elbette çok önemli bir misyonumuz var, ama bütün Türkiye bilsin ki o misyon artık ölmek değil bu devleti yönetmektir. 
Vatan için ölmek mi yoksa yaşamak mı gerek tartışmalarına girecek değilim. Hinliğine bir mugalata oyunu olarak söylenmiyorsa eğer bezim için ikisi de aynı yere çıkar. Tarihte olduğu gibi yeri gelince ÇANAKKALE’DE ÖLMEK, yeri gelince ANKARA’DA YAŞAMAK GEREK.

Bu gün ülkeyi yönetenlere bir bakın. Dün refahçı, dün selametçi, dün İslamcı, dün milli görüşçüydüler; ama bu gün sağcısı solcusu, dinlisi dinsizi, milliyetçisi komünisti hepimizi onlar yönetiyorlar. Dünyanın sayılı ekonomilerinden birini, dünyanın sayılı ordularından birini, dünyanın sayılı devletlerinden birini Türkiye Cumhuriyetini yönetiyorlar. 
ÖZAL’ da aynıydı. 
Yani yönetmezseniz yönetilirsiniz beyler. 
Bu nedenle Türk milliyetçileri aklına başına almak zorunda.

Formül gayet basit: Mimarı ve merkezi Türk milliyetçileri olmak kaydıyla pergelin diğer ucunu açabildiğimiz kadar açıp en kısa sürede iktidara gelmek zorundayız. 

Türk milletinin buna her zamanınkinden daha çok ihtiyacı var. Çünkü kurtuluş savaşında olduğu gibi ayrışan kutuplaşan dağılan ve ümitsizliğe düşen toplumu TÜRK MİLLİYETÇİLERİNDEN BAŞKA HİÇ KİMSE BİR ARAYA GETİREMEZ. 
Hedef kitlesi bütün Türkiye olmayan bir parti Türk milliyetçisi olamaz. 

MHP’ ye tavsiyem hiç hız kesmeyin. Ülkücülerin sızmalarına karşı olağan üstü önlemlere, olağan üstü önlemler eklemeye devam edin; çünkü ne olur ne olmaz, her an ülkücülerin içindeki ülkücülük damarı tekrar depreşebilir. 

Muhaliflere gelince 
Beklemek isteyen bekleyebilir. 
Parti kurmak isteyen kurabilir.

Her şey bilginize, becerinize, tecrübenize, organizenize, tabanla olan istişarenize, gözleminize, ön görünüze, uzak görüşlülüğünüze cesaret ve kararlılığınıza kalmış, zaten lideri lider yapanda böyle zamanlarda ki kararlar ve bu kararların isabetidir.

Hiç birinin hiç bir mahsuru yok.
Dün korkum vardı, ama bu gün yok. 

Çünkü demokrasinin yüz akı, bilincin yıldızı öyle bir hakemin, öyle bir tabanın tartısındasınız ki, artık isteseniz de istemeseniz de ona layık olmak zorundasınız.

Hadi bakalım bundan sonra koç gibi ülkücüler dururken, çakmalarını çakın da görelim. 
Yirmi yıllık kaşarları, içi geçmiş dinazorları, çapsızları, ruhsuzları, ilkesizleri, ülküsüzleri, dayayın da görelim.

HASAN GÖMLEKSİZ. 08 / HAZİRAN / 2017

Editör: TE Bilisim