Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi’nin bacanağı, İsmailağa cemaati nin önde gelen isimlerinden Muhammed Keskin Hoca, hükümetin bazı uygulamaları ve son dönemde yaşananları sert sözlerle eleştirdi.

Keskin, Marifet Dergisi’nin bu ayki sayısında kaleme aldığı ‘Yeni Türkiye’ söylemine yüklendi. Şia ve Vehhabi çevrelerle yakınlaşırken, Anadolu’nun asli unsuru ehl-i sünnet-in üvey evlat muamelesi gördüğünü vurguladı.

'VAHİM BİR KADİRBİLMEZLİK'

Büyük projelere ecdadımızın adını verip onlara hakaret etmenin marifet sayıldığına dikkat çekerek, cemaatlerin maruz kaldığı baskıyı da şöyle dile getirdi: “Özellikle geçen yüzyılın ilk yarısında vaki olan ağır baskı ve zulüm devresinde İslam’ın taşıyıcı ayakları olan ve bugün halkın şuurunu nakış nakış işleyen tarikat ve cemaatlerin çeşitli bahanelerle dışlanması, baskıya ve ötekileştirmeye maruz bırakılıp emeklerinin yok sayılması ya da o buhranlı zamanlar atlatıldıktan sonra sadece işin siyasi tarafında boy gösterenlerce sahiplenilmesi vahim bir kadirbilmezlik olarak karşımıza çıkmaktadır.”

YSK resmen ilan etti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi YSK resmen ilan etti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi

Zaman'ın haberine göre Keskin’in yazısı özetle şöyle:

'ECDADIMIZ İSLAMA HİZMET ETTİKLERİ İÇİN SEVMEKTEYİZ'

Mevla Teala Hazretleri, hakka giden yolun sahabe-i kiramdan geçtiğini ilan etmiştir. İşte bu mübarek yol, ehl-i sünnet vel-cemaat büyüklerinin yoludur. Bu yolu, ashab-ı kiram ve tabiin-i izamdan sonra en güzel yaşayan ve yaşatanlar da ecdadımız Selçuklular ve Osmanlılardır. Evet! Kavmiyetçilik (ırkçılık) mel’un ve merduttur. İslam’da asla yeri yoktur. Fakat bu, ecdadımızı sevmeyeceğimiz, onlarla ve onları İslam’a hizmetleriyle iftihar etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Biz, ecdadımızı Türk oldukları için değil İslam’a ve Müslümanlara hizmet ettikleri için sevmekteyiz. Bu yüzden kimse bizi ırkçılıkla itham edemez, etmeye hakkı da yoktur.

'Şİİ VE VEHABİLERE İMKAN TANINIRKEN EHL-i SÜNNETE ÜVEY EVLAT MUAMELESİ YAPILIYOR'

Fakat günümüzde esef ve endişe ile müşahede etmekteyiz ki; bazı kimseler ihtiyaç duyduklarında Selçuklu ve Osmanlı isimlerini kullanmakta, onların torunları olduklarını iddia etmekte bununla birlikte ecdadın tarih boyunca İslam’ın salih inancını korumak adına mücadele ettiklerini sapık fırkalarla hemdem olmakla bir beis görmemektedirler.Daha da kötüsü; elinde devlet imkanlarını bulunduran bazı makam sahiplerinin ehl-i sünnet itikadının tarihi düşmanı Şii ve Vehhabi uzantılarına büyük imkan tanımaları, Anadolu’nun asli unsurları olan ehl-i sünnet Müslümanlarına ise üvey evlat muamelesi yapmalarıdır. Müslüman’a hayat hakkı tanımayan katı laiklerden kurtulalım derken ithal sapık fikirlerin istilasına maruz kalma tehlikesi bizleri derin endişelere sevk etmektedir. Devasa projelere ecdadın isimlerinin verilip onlara her türlü hakareti maharet sayan akımların vatanımızda cirit atmalarına göz yumulmasını tezat olarak kabul etmekteyiz.

'İRAN DEVRİMİNİ KUTLAMAYA GİDENLERİN BAKAN YAPILMASI AĞIRIMIZA GİDİYOR'

Her sene İran devrimini kutlamaya gidenlerin bakan yapılması, Selefi-Vehhabi olanların belediye başkanı yapılması, Şiiliği ehl-i beyt mezhebi yalanıyla memleketimize sokmaya çalışanların uzantılarının kutlu sahabi Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin (radıyallahu anh) başına belediye başkanı vasfıyla dikilmesi bu vatanın evlatları olarak ağırımıza gitmektedir.

'İSLAM ALİMİ SÜSÜ VERİLMİŞ ZEVATLAR EHL-İ SÜNNET İTİKADININ ALTINI OYUYOR'

Mustafa İslamoğlu ve Hayreddin Karaman gibi İslam alimi süsü verilmiş bazı zevat ehl-i sünnet itikadının altını oyarken onlarla aynı ağzı kullanan ve Sakal-ı Şerif’e (hâşâ) kıllar diyen, Kur’an surelerinin isimlerini alaya alan ve en rezil bir ifadeyle Kainatın Efendisi’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) gurur-kibir isnad eden idarecilerin ortaya çıkması ve daha yüksek makam sahipleri tarafından himaye edilmeleri de samimi Müslümanları kahretmektedir.

'YABANCILARA HAK VAR, MÜSLÜMANLARA YOK'

Adalet ve demokrasi denilerek ecnebi vakıflarının mülkleri iade edilirken (ki Müslüman olsun ecnebi olsun elbette hak, sahibine verilmelidir) Müslümanların bahusus Efendi Hazretleri’nin ihvanının küpelerini, bileziklerini ve cüzdanlarını infak etmek suretiyle cami ve medrese olsun diye inşa ettikleri külliyelerinin hiçbir mazeret olmaksızın (ama kasıtlı ama ihmal yoluyla) hâlâ iade edilmemesi mülkün temeli olan adalet hususunda soru işaretleri akla getirmektedir.

'DİNî VE MİLLî HASSASİYETLER ZAYIFLATILMAYA ÇALIŞILIYOR'

Hülasa; dinî ve millî hassasiyetlerin zayıfladığı ve zayıflatılmaya çalışıldığı şu ortamda Yeni Türkiye’nin kimin Türkiye’si olacağı hususunda ciddi endişeler taşımaktayız. Sultanımız Efendi Hazretleri’nin hatm-i şeriflerde yaptığı şu dua ile bitirelim: Ya Rabbi! Ümmet-i Muhammed’in kalplerini Kur’an’a çevir. Ümmet-i Muhammedi Rasûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnet-i seniyye merkezinde cem eyle... Âmîn...

Zaman

Editör: TE Bilisim