TÜRK MİLLETİ OLABİLMEK… TÜRK MİLLETİ OLABİLMEK…
"AKP mağduru olan vatandaşlarımız kaderleriyle baş başa bırakılarak çaresizliğin pençesine itilmiştir. Bireysel kredi borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısı 2002 yılında 164 bin 674 iken, bu sayı 2013’de 644 bin 920 kişiye çıkmış, bu yılın 9 ayında 506 bin 77 kişiyi bulmuştur. Tablo felakettir. Kredi kartını ödemeyenlerin bunalımı saklanamayacak düzeylerdedir. 2002 yılında 357 bin 916 kardeşimiz kredi kartının borcunu karşılayamazken, 2013 yılında bu rakam 915 bin 691’e ulaşmış, bu yılın 9 ayında ise 792 bin 896 kişiyi bulmuştur. Bireysel kredi ve kredi kartı borcu olanların toplam sayısı da 2 milyon 792 bin 780’e çıkmıştır.

Kişi başına düşen borç miktarı 2002 yılında 3 bin 402 dolardan, bu yılın ikinci çeyreğinde 7 bin 882 dolara fırlamıştır. Yani doğan her körpe yavru gözlerini borçla açmaktadır. 2002 yılında vatandaşımızın cebindeki her 100 liranın 7 lirası, bugün ise neredeyse 60 lirası borçtur. Diğer yandan dünyada petrolün varil fiyatı beş ay içinde yüzde 40 düşmesine rağmen, benzin ve motorinde komik indirimler yapılması vatandaşlarımızla alay etmek, 77 milyona zulmetmek demektir. Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüş, cari açığı 4 ile 5 milyar dolar indirmektedir. Yine petrol fiyatlarındaki her yüzde 10’luk gerileme enflasyonda yaklaşık yüzde 0,5’lik azalmaya neden olmaktadır. Dün ülkemize gelen Rusya Devlet Başkanı Putin’in, 1 Ocak’tan itibaren doğal gazın satış fiyatında yüzde 6’lık bir indirime gideceklerini açıklaması iyimser bir gelişme olsa da, bunun neyin karşılığında olduğu ve vatandaşlarımızın tüketimine ne şekilde yansıyacağı ileriki tarihlerde daha net görülecektir.

Petrol fiyatının ucuzlamasından dolayı yaklaşık 90 milyar dolarlık bir zarara uğrayan Rusya’nın, yeşeren sosyal ve ekonomik açmazları hafifletmek için Batı’nın ambargo ve yaptırımlarını Türkiye üzerinden etkisizleştirme niyeti dikkatlerimizden kaçmamıştır. Erdoğan ve Putin’in Suriye konusunda görüş ayrılıkları olsa da, bu ikilinin mizaçlarındaki benzerlik ortak paydaları olarak ön plana çıkmaktadır.

Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişki ve hacmin iki ülkenin yararına gelişmesi için bölgesel ve jeopolitik risklerin de hesaba katılması gerekmektedir. Kırım’daki zulüm ve eziyet bitmeden Rusya’nın inandırıcılığı bize göre olmayacaktır. Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğal gazın toplam faturasında indirime gitmesi, ekonomik parametre ve hedeflerden ziyade siyasi ve bölgesel konulara endekslidir. Ve bu kapsamda AKP’nin el altından ülkemize yeni külfetler getirmesi kaygılarımızın başında gelmektedir. Başbakan ve Hükümeti, petrolün satış fiyatını olması gerektiği gibi düşürmeyerek muhtemel vergi geliri kaybından doğacak alternatif maliyeti vatandaşlarımızın sırtına yüklemektedir. Sanal büyümeyi ayakta tutmak için milletimiz perişanlığa mahkum edilmektedir. Ekonomik büyümenin çarşıya, pazara, mutfağa ve iş bulmaya bir katkısı yoktur. Erdoğan hala Galataport ihalesiyle uğraşmakta, yargıyı ihanetle suçlamakta, Oferlerin eline avucuna bakmaktadır.

AKP’nin ekonomi politikaları neticesinde, kazanan yabancı para babaları, çıkar odaklarıdır. Büyüyen ekonomi değil, faiz ve rant lobisidir. Büyüyen çiftçi, esnaf, memur, işçi ve emekli değil; fırsatçılardır, vurgunculardır, ekonomik sömürü düzenin baş aktörleridir. Erdoğan’ın küresel servet ve sermaye sahiplerinin avukatlığına soyunması, hukuku işleten yargı mensuplarına ihanet iftirası atması bir telaş ve korkunun mahsulüdür. Ya Galaport ihalesinde yüklü bir komisyon alınmış ve bunun geri verilmesi Erdoğan’ı kara kara düşündürmektedir. Ya da Erdoğan bu ihale karşılığında kişisel ve ailesiyle ilgili başka bir söz almıştır. Zira konuyla ilgili tepkisinin yüksek dozu başka türlü izah edilemeyecektir."

Devlet BAHÇELİ
Editör: TE Bilisim