YSK resmen ilan etti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi YSK resmen ilan etti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi
 1 Kasım akşamından başlayarak ülkücüler inandıkları üzerinden; "anlam" krizi oluşturacak kadar derin bir "tutunamayanlar" psikolojisi yaşadılar. Aile içi ilişkilerden tutun da toplumsal statülerine kadar sorgulanan ülkücüler; kendilerini izah etmede, yenilmişlik duygusundan kurtulma da çeşitli zorlukları yaşamaya devam ediyorlar...Derin bir inanmışlıkla, yüksek fedakarlık duygusu bir arada düşünüldüğünde; karşılaşılan "hal'in" hazmedilmesi daha da zor olmaktadır. Hiç kimse bu psikolojinin yaşanmasını, tepki gösterilmesini anlamsız ve sebepsiz bulma lüksüne sahip değildir.


Bu yenilmişlik duygusu ve fetret sürecinden çıkılma da öncelikli olarak herkese; ülkücülerin "anlamlar" dünyasındaki bu kaymayı onaracak şekilde serinkanlı görevler düşmektedir. Bu sürecin sağlıklı şekilde atlatılması, hatta kazançlı çıkılabilmesi için, her arkadaşımızın "akli", "duygusal" ve ikna edici yorumlara ihtiyacını giderecek şekilde sağlıklı istişare kanallarının açılmasına gerek bulunmaktadır.

Bu aşamada hiç yapılmaması gereken ise; konunun "kişiler" esas alınarak, meseleyi kör döğüşüne dönüştürmemek, "yeni fay hatları" üretmemektir. Meselenin fikri düzeyde konuşulması, anlamlı izah ve yorumlara kavuşturulması için yüksek bir enerji ve heyecanla arkadaşlarımızla bir araya gelmek zorundayız..İnanç ve fikir dünyamızı tamir ve tahkim anlamında; ilmi bir serinkanlıkla, geleceğe dair tasavvurlarımızı "ümide" dönüştürecek toparlanma faaliyetleri bir an önce başlatılmalıdır...Arkadaşlarımızın bu dönemde "yüksek bir dayanışma" ihtiyacını karşılayacak şekilde "liderliğin", öncü bir bir rol oynayarak, tabandaki arkadaşlarımızın duygularına "bigane" kalmadığı samimi bir şekilde ortaya konulmalıdır.Aksi halde, bireysel planda yaşanan "yenilmişlik" duygusu, arkadaşlarımızda direnememe, çözülme ve "aidiyet" duygusunu kaybetme tehlikesini ortaya çıkaracaktır... Mesailerini, istikballerini ve hatta ömürlerini bu mücadeleye vakfetmiş arkadaşlarımızın bu gayretlerinin "boşa gitmiş" olduğu inancını ortadan kaldıracak, mücadelemizi anlamlandıracak yeni bir siyaset dilini hızlı bir şekilde inşa etmek zorundayız..

Bu noktadan bakınca, mevcut yönetime muhalet edenlerin, adaylık iddiası ile ortaya çıkanların da, bu kanaatlerimizin muhatabı olduğunu, meseleye "kişisel" plandan bakmayarak, karşılaştığımız siyasi ve psikolojik sonuçlar hakkında inşa edici ve pozitif bir katkıyı ortaya koymak mecburiyetleri bulunmaktadır... Bu süreci sağlıklı bir şekilde değerlendirdiğimizde, buradan sağlıklı, verimli ve enerjik sonuçlar elde etme ihtimalinin yüksek olacağını unutmamalıyız..

Hiç kimsenin unutmaması ve ihmal etmemesi gereken bir hususa da bu vesileyle vurgu yapmalıyım: MHP ve Ülkücü Hareket'e dair meselelerin aylardır çok canlı bir şekilde kamuoyunda konuşuluyor ve konuşulmaya devam edecek olması, davamıza olan ümidin ve ihtiyacın devam ettiğine dair canlı örneği göstermektedir..Hayatiyet ve ihtiyaç olma niteliğini kaybetmiş bir fikriyat ve hareketin geleceği milyonlarca insanın "derununda" tartışılıyor, merak ediliyorsa, ümitvar olmamız için bu sebep bile yeterlidir. Kamuoyu ve millet vicdanında bu kadar alaka gören hareketimizin, bu alakayı yeni bir "yüksek enerjiye" çevirme şansını heba etmeyecek şekilde hepimize çok daha büyük görevler düştüğüne inanarak, bu süreci sağlıklı bir biçimde değerlendirebilmeliyiz..

Sonunu da şu şekilde bağlasak:
" İnanın ki; bu samimi çabalar "delege imza sayısından" ve "kişisel" tartışmalardan daha anlamlı ve hareketimiz için daha verimli, hayırlı sonuçlar doğuracaktır. Rubil Gökdemir

Editör: TE Bilisim