Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli
 Her seçimde açık oy-gizli tasnif uygulaması yapılan ve açıklanmayan temayül yoklamalarıyla; istişare (kurultay) ile değil, istiare ile belirlenen Milletvekili adayları listesi ortaya çıkıyor. İtiraz edene siyasi linç uygulanıyor. İtiraz edene kadavra muamelesi yapılıyor! 

MHP'li Ülküdaşım, AKP'li kardeşim; CHP'li, İYİ Partili, BBP'li, SP'li vb kardeşim bizi baş tacı ediyor. Haksızlığa ve vefasızlığa onlar bile isyan ediyor ama bir tek sizlere ve imtiyazlılarınıza kadir kıymet bildiremedik.  “Ne İsa’ya, Ne Musa’ya” yaranamadık.


Bindiğim bir ticari takside, partisinin ismini vermeyeceğim bölücü bir partili bile, bizim duruşumuza, yürüyüşümüze ve sadakatimize hayranlığını ifade ederken; dost düşman herkese model olurken; size kadir ve kıymet bildiremedik. Bize hep asansör taşıma, yük kaldırma ve imtiyazlılarınızı taşıma görevi verdiniz. 

En son babasını taşıdığımız milletvekilinin oğlunu da taşıdık... mahşerde taşınandan ve taşıtandan davacı olacağız! 

Milletvekilliği tek muradımız ise, Allah bu murada hiç bir zaman erdirmesin! 

En son, 1 Kasım seçimlerinde MHP Genel merkezi mescidinde Adaylık müracaatı yapmadan önce şöyle dua etmiştim ”Yarabbi Mahşer hesabımızı ağırlaştıracaksa nasip etme yarabbi’ ... asla hiç bir zaman kendi kararım ve nefsimle aday olmadım. Belediye başkanlığı adayı bulunamadı; milletvekili adaylığı partime katkı olsun anlayışı İleydi ve başvurma ısrarını yerine getirdik!

Bize yapılanı hazmedip, koltuğuna yapışan; yokluğumuzdan sokaklarda izlerim, terim, çilem, bedelim ve siyasi kadavram üzerinden ikbal arayanlar, size hakkımızı helal etmiyoruz!

Evet bu mu adaletiniz? Dİn, İdeoloji, töre ve doktrinin, Türk milliyetçilerinin, Ülkücü şehidin ve Başbuğun adaletini istiyoruz... elimiz iki cihanda yakanızda; dilimiz duada mizan mahşerde!

Kimler sırtımıza binmedi ki... Onların anası Milletvekili doğuruyor; bizim annemiz ise hamal mı doğuruyordu? buna itiraz etmek ve kurultay istemek, siyasi infaz nedeni oluyor; buna susmak ise dava adamlığı öyle mi!

Sırtımıza bindirmediğiniz adam kalmadı. Eminönü hamallarını da geçtik... siz hep taşınan, binen; biz ise hep taşıyan ve binilen (!) Sahi, siz Kadir gecesi mi doğdunuz? lider-teşkilat-doktrin bu mu?  adaletiniz bu mu?

Onların anneleri hep milletvekili doğuruyor; bizim annemiz de ölürken kahrından “yavrum bırak bu işlerin yakasını” diyor! anneme bile bizi savunamaz yapan vicdan terazisi arızalı vefasızlar! Genel başkan itimadına mazhar olmadan milletvekili olamamak hangi kitapta, törede, dinde, bilimde ve demokraside vardır? 

Buna itiraz etmek suç mu, günah mı? Baba mirası gibi hep ilk sıralardan milletvekili oluyorlar; çileyi, bedeli, gariban Ülkücüler çekiyor! İşte bu imtiyazlılar hep bunun için her şeye kafa sallıyor! Bizim annemiz de o Şeref’e layıktır! 

15 Temmuz hain kalkışmasına; dar ağaçlarında, idam sehpalarında, cunta rejimine evlatlarını şehit veren herkes  karşı çıkar bu her Ülkücünün namus şeref ve vicdan borcudur!

Sokaklarda yıllarca hareketi ve genel başkanı savunmayı, ibadet aşkı İle sürdürdük… Aç-susuz, sefil, çoğu kez yemek yemeye fırsat bile bulamadan dolandık… O zaman  yanımızda olması gerekenler, siyasi firardaydı! 

Defalarca suikast, bombalama, araç yakılması, taşlanma, tehdit, şantaj vb. badirelere muhatap kalarak hep ölümle burun buruna geldik. Köşklerinde koltuk kapma takla seansları yapanlar çok rahattı! Şahsıma hangi baskı, tehdit, şantaj ve karalama yaparlarsa yapsınlar, çocuğunun süt parasını partisine veren Ülkücünün iradesini çöpe atıp, paraşütle koltuk dağıtanlara hayır! Ülkücülerin vicdanı şahsıma yapılan vefasızlığı asla kabul etmez. Hak, adalet ve insanlık buysa, sokakların mahşeri vicdanı kanar… 

Kurultay isteği sırtımıza bindirilen siyasi kenelere isyandır! Bugün bize fani koltukları İle sallayan, atan-tutan genç yönetici kardeşlerim, bütün olanları içlerine sindiriyorlarsa, yarın benzer haksızlıkta hiç kimseyi yanlarında bulamazlar! 

1999’da İstanbul’da MHP adına rekor kırdık. 2014’de gariban Ülkücünün gururu olduk. Silindik, çizildik, dolgu muamelesi gördük; defalarca alt sıralardan ilk sıralara asansör olduk! 

Fısıltı servisi ile aday olduğumuzu, listeye giremediğimizi yayarak itibar suikasti yapmaya çalışanları Allah’a havale ediyoruz. Adaylık başvurusu yapmadık!  En büyük rütbe bizim inanç dünyamızda NEFERLİKTİR! 

Hiç kimsenin ceketine ya da eteğine tutunup, siyasi ikbal peşinde koşmadık. İkbal tekliflerini elimizin tersi ile ittik. İtaat, biat ve sadakati ölümlüye değil ama öncelikle ölümsüz davaya gösterdik! 

Kişiler fani! Masum, saf ve Yaradılıştan gelen hareketle, millet lehine eksik gedik hatırlatmamızı, siyasi linç ipim haline getirdiler. Mütevazi ilçe delegeliğini çok görenlere, ilçelere girişimize yasak koyanlaea madara olmadık! 

Türk’ün töresinde büyüğe saygı, küçüğe sevgi ve insana muhabbet vardır… bu lidere sadakat kadar, inanç, kültür, doktrin ve ideolojik mecburiyettir. ihlal ederek oluşturulan gelenek, elbet bir gün ters teper! 

MHP Aday listelerini görerek, tarafıma üzüntülerini belirtenlerle yaşadığım yoğun iletişim trafiğinden dolayı tüm dostlara teşekkür ederiz. Allah o güzel gönüllerden mahrum etmesin! Şahsiyet, karakter sahibi; erdemli İnsan; lideri dahil, muhatabın hoşuna gitmese de kim olursa olsun, yanlışın karşısında doğrunun yanında Elif gibi dik durabilen insandır! Taklacı utansın! 

Türk milletinin üzerimize yükleyeceği her sorumluluğu, her görevi; şerefle taşır gereğini yaparız. tarihe not düşecek rol model olurduk… mahrum edenlerden milletim adına davacıyız! 

Dünyanın en çok özgürlük ve insan haklarından yoksun milleti Türklerdir. Türk’ün varlık ve beka davası iddiasındaki bir partiyseniz eğer, parti içi demokrasi ve adaletin öncülüğünü dünyaya göstermek zorundasınızdır. 

Devasa seçim bölgesinde gösterdiğimiz fedakarlığa, dost-düşman, çiçek-böcek kurtlar-kuşlar herkes şahittir! Başbuğun ve şehitlerin davası için olan bu gayretimiz en büyük rütbe ve şereftir! Çirkini-güzeli, iyisi-kötüsü ile onlar bizim çocuklarımız… onları kardeş kavgasına tutuşturup, pişkin pişkin başkalarının emeği ve alınteri üzerinden ebedi imtiyaz iddiasında bulunanlar utansın!

Spor müsabakalarında bile kural hatası ve şike söylentileri, kaos, kargaşa ve kriz çıkarırken; ilkesiz-kuralsız liderlerin iki dudağı arasından ülkenin kaderi ile oynanır mı? Değer ve kurumlar esastır. Askeri bürokratik vesayet rejiminden, sivil siyasi vesayet rejimine evirilen düzenin sancıları ve kurtuluş vaat eden referandumlara rağmen siyasetin dizaynı tepeden 12 Eylül cunta yasalarına göre yapılıyor! 

Ülkücü-Milliyetçi hareketin mensubu, MHP’nin şerefli hizmetkar üyesiyim. Emir ve talimatla yaşayan; düşünmeyen fabrika ürünü, aynı kalıplardan çıkan meta robot değiliz  Allah akıl nimeti verdi! 

Hem siyasi kadavra yapıyor hem de kadavramıza atış yapıyor!.. ölü kardeşinin etini yiyen siyasi vampirler, insan Allahtan korkar, kuldan utanır… sizden çok makama saygımız var! 

Özetle; seven dostlarımız hakkımızda soru soruyor… etkili, yetkili, muktedir ve imtiyazlı ise  iftira, isnat ve dedikoduyu sıralıyor… Yazıklar olsun!

Ömrümüz hareketin liderini savunmakla geçti… fakat hiçbir zaman ahlak ve edep dışı hiç laf etmedik! İstanbul’da siyasetin lider taklacıları, her söze ve eyleme kafa sallayanlar ve siyasi infaz görevi yapanları dışında; ağzı İle kuş tutsa  da bu barikatları aşabilecek bir helal süt emmiş vatan evladı var mı? Maalesef yok! Acı olan da bu!

Sizin delegelik, başkanlık, milletvekilliği, koltuk ve dünyalık veren liderleriniz varsa; bizim de liderlerinizin hükmünün üstünde hükmü olan Allah’ımız var! Seher vaktinde ona yöneldik! Verenler emeğini terini, kanını-canını veriyordu. Kimse bilmese bunu Allah bilir dedik. Ömrümüz boyunca defalarca suikasta uğradık; bombalandık, tehdit edildik… bir tek şehadet kısmet olmadı. Elbette “sabahların sahibine” yönelecektik!

Partilerden geçinenlerin hükmünü mahşeri vicdan verecek! Eşimizle, dostumuzla yaka yakaya geldik; hastaneden kovulduk;  Camide hakarete uğradık; cenazeden kovulduk… tüm bunlar davayı ve liderini savunduk ve kurultay istedik diye başımıza geldi. Hain ilan edildik! 

Beyler muhalif zamanlarında  ileri geri ahkam keserken, biz onları muhalif il delegesi olarak yazdık… oysa onlar bize ilçeleri yasakladı! şimdi ise milletvekili oluyorlar…

 Allah’ın adaletine inanıyoruz… yanlışları ifade ediyoruz. Muktedirler Allahtan korkmadan bizi karalıyor; iftira atıyor. Güçlerinin arkasına sığınan siyasi haysiyet cellatları hakkımızda ferman kesiyor! iki elim iki cihanda yakalarındadır! Binlerce yıllık Türk’ün ocağı, otağı, doğal savunma kalesi, şehitlerin, başbuğun emaneti olan davada…  sanki babalarının çiftliği!  konuşanı sil, imha et, karala, iftira et, tehdit et ve yok et! 

Başbuğun ve Ülkücü şehitlerin emaneti Ülkücü milliyetçi hareket; hangi haksızlığa uğrasak da; itilsek ve çizilsek de; hatta evladımız yaşındaki gençler üzerimize salınsa da Allah bir!

İki dudak arasından hazırlanan listeler Allah’ın emri midir? İtiraz etmek yanlış bulmak günah mı? hangi ayet, hadis, bilim, ilke ve ülkü bunu emrediyor? 

Çocuklarınız bile sizi savunamayacak! Sadece huzurunda eğdir Yarabbi! Resul’üne layığı İle gerçek ümmet ihsan et!
  Türk milletine hizmetkar kıl ulu Allahım!

Kula kul olmayı; üç kuruşluk menfaat için fırıldak olmayı bize nasip etme Yarabbi!

Siyaset kurumu; insan öğütme değirmenlerini durdurmadıkça; herkesin siyasi rütbelerine göre haklı olmaktan çıkarak millet her adayını bizzat belirlemedikçe, itaati ve biati ile çağın modern köleliği olmaya devam eder!

Sabri Şenel

Editör: TE Bilisim