MHP adına suç duyurusu dilekçesini bazı milletvekilleri ile adliyeye gelen MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman verdi.

Gazetecilere açıklamalarda bulunan Büyükataman, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında ifade ettiği şekilde savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını belirtti. Büyükataman, "Özü itibariyle Başbakan Erdoğan, hükümet görevlileri, görevini yerine getirmeyen ve hükümet tarafından 63 akil insan hakkında, işledikleri suçlar hakkında suç duyurusunda bulunduk" dedi.

Büyükataman'ın açıklaması şu şekilde

Devletimizin mücadele ettiği bölücü terör örgütünün 2012 yılında verdiği ciddi kayıplar, örgütün şehir yapılanmasına karşı emniyet güçlerinin özverili çalışmaları ve adli mercilerin yasaları uygulayarak verdiği tutuklama kararları, terör örgütünün dağılmaya ve çöküşe doğru gitmesine neden olmaya başlamış, milletimizi, 2013 yılının terör örgütü ile çok ciddi mücadele beklentisi ve örgütün bitirilmesi beklentisi içine sokmuştur.

Dünyadaki bütün emsali mücadelelerde, bu durumdaki terör örgütüne karşı amansız bir mücadele sürdürülerek, örgüt etkisiz hale getirilmekte ve örgütün devletin şartlarını kabulü ile son aşamaya varılmaktadır.

Ülkemizde ise, tam mağlup olmaya başlayan ve ciddi bir mücadele ile dağılacak terör örgütüne adeta hükümet eliyle can suyu verilmiştir. Taşeronu olduğu dış güçler, sıkıntıya giren örgüt için devreye girmiş ve sanki Türk Devleti mağlup olmuş gibi uygulamalar hükümet eliyle uygulamaya başlatılmıştır. Bir taraftan terörist başı ile doğrudan müzakereler başlatılırken, diğer yandan örgütün şehir yapılanması olan KCK mensupları yargı paketleri ile cezaevlerinden çıkarılmaya başlanmıştır.

Meydanlarda, terörist başının resimleri ve PKK bezleri önünde sürekli açıklamalar yapan BDP milletvekilleri devleti tehdit ederek PKK mensuplarına tek kurşun sıkılması ile iç savaş çıkacağını söylerken, diğer yandan devletin haber ajansının başını çektiği medya organları, Kandil dağında üst aramasından geçirilip bekletilmiş, adeta örselenmiş şekilde adı ile müsemma karayılanın devlete tehdit savuran açıklamalarını bildirme yarışına girmişlerdir.

Hükümet tarafından bir anda barış güvercini haline getirilen bebek katilinin hazırladığı açıklama, Diyarbakır meydanında milletvekillerine okutulmuş, kandan beslenen ve Marksist –Leninist bir düşünce sahibi bu kişinin, halka şirin gösterilmesi için önce Bülent Arınç tarafından İslami hassasiyeti övülmüş, ardından Diyarbakır meydanında bebek katilinin ilk kez İslami düşünce ve görüşleri açıklanmıştır. Diyarbakır meydanında bebek katilinin posterleri ve PKK bezleri ile Özerk bir Kürt bölgesinin hükümet eliyle tescili vardır. Diyarbakır meydanında Türk Devletinin bayrağı tahrik nedenidir. Devlet yoktur.
Hadiseler bununla bitmemiştir. "Önce teröristler silahsız sınır dışına çıkacak, meclisin bu olayla ilgisi yoktur. Komisyon kurulamaz" diyen Başbakan'a Karayılan cevap vermiş, "silahlarımızla çıkacağız. TBMM de komisyon kuracaksınız" demiştir. Örgütün sahipleri olan dış güçler de bu konuda destek vermiş, Başbakan ve hükümeti hem mecliste komisyon kurmuş ve hem de silahlı çıkışa izin vermiştir.

Zillet bununla da bitmemiştir. Karayılan, "mensuplarına askerin müdahale etmesi halinde her şeyin biteceğini hükümetin bu konuda güvence vermesini" istemiş, Başbakan, "askere ben ve Valiler gerekli talimatı vereceğiz" demiştir. Bu olayların hemen arkasından bölgede görevli binlerce asker geri çekilmiş, suçlular güruhu elini kolunu sallayarak zaferlerini kutlayarak, örgüte katılacak yeni katılımcıları ile sınırdan geçmeye başlamıştır. Bu geçişe hiçbir güvenlik görevlisi müdahale etmemektedir.

Bunlar da yetmemiştir. Hükümet sözcüleri "biz hiçbir şey vermeden barışı sağladık daha ne istiyorsunuz" demekte iken, Karayılan "biz silahlarımızla sınırda bekleyeceğiz, önce anayasa değişikliğini daha sonra önder Öcalan dâhil hepimiz özgür olarak siyaset yapacağız, istediğimiz yere gideceğiz" diyerek Devleti tehdit etmektedir. Kısaca özetlenen gelişmelerde İki ciddi mesele mevcuttur:

Sonuç olarak; devletin anayasasında ve yasalarında hiçbir değişiklik yapılmadan, BEBEK KATİLLERİ, SIRTINDA SİLAHI İLE ÜLKE TOPRAKLARINDA BAŞBAKANIN TALİMATI İLE DOKUNULMAZ KİŞİLER HALİNE GETİRİLMİŞTİR.

Terörle mücadele ile görevli olan kamu görevlileri konusu suç olan emri yerine getirerek dilekçemizde yer alan suçları işlemişler ve işlemeye devam etmektedirler.

Yani hem Başbakan ve benzer talimatı veren hükümet mensupları anayasal suç işlermişler ve hem de konusu suç olan emri yerine getiren, suçluyu kayıran kamu görevlileri ile görevlendirilen 63 kişi suç işlemiş ve halen işlemeye devam etmektedirler.

30 yıldan beri Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik olarak kurulan Marksist örgütün, binlerce masum insanı katlettiği, kamu görevlilerini katlettiği, Devletin tesislerini yakıp yıktığı, anayasada değiştirilemez hükümler içinde yer alan her hükmün koruduğu değerlere saldırıldığı, hiç kimsenin itiraz etmediği bir gerçektir.

Bu örgüt mensuplarının cezasının müebbet hapis cezası olduğu yukarıda yer alan ceza kanunlarında yer almaktadır. Teröristlerin adeta ülkeyi baştan başa silahları ile adımlayarak sınır dışına çıkmasına seyirci kalmak suçtur. Bunlara dokunmayın diye talimat verenler anayasal suç işlemişlerdir. Bunları yakalamayan, elini kolunu sallayarak çıkmasına izin veren kamu görevlileri de suç işlemektedir.

Kamuoyu önünde açıkça cereyan eden süreçte anayasal suç işleyen, konusu suç olan emri uygulayan, suçluyu kayıran, görevini kötüye kullanan, kamu görevinin terki veya yapılmaması, kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme, terör örgütüne yardım ve yataklık eden kamu görevlileri ve diğer şüpheliler hakkında kamu davası açılması için MHP adına "tarihe not düşmek üzere" suç duyurunda bulunuyoruz.

İŞTE SUÇ DUYURUSU METNİ

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

ŞİKÂYETÇİ : Milliyetçi Hareket Partisi

ŞÜPHELİ : Aşağıda açıklanan suçları işleyen kişiler

KONUSU : Aşağıda tafsilatlı açıklaması yapılan Anayasa ve yasa maddelerini ihlal ederek suç işleyen şüpheliler hakkında gerekli kovuşturmanın başlatılarak gereğinin yapılması talebidir.

KONUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR:

Devletimizin mücadele ettiği bölücü terör örgütünün 2012 yılında verdiği ciddi kayıplar, örgütün şehir yapılanmasına karşı emniyet güçlerinin özverili çalışmaları ve adli mercilerin yasaları uygulayarak verdiği tutuklama kararları, terör örgütünün dağılmaya ve çöküşe doğru gitmesine  neden olmaya başlamış,  milletimizi, 2013 yılının terör örgütü ile çok ciddi mücadele  beklentisi ve örgütün bitirilmesi  beklentisi içine sokmuştur.

Dünyadaki bütün emsali mücadelelerde, bu durumdaki terör örgütüne karşı amansız bir mücadele sürdürülerek, örgüt etkisiz hale getirilmekte ve örgütün devletin şartlarını kabulü ile son aşamaya varılmaktadır.

Ülkemizde ise, tam mağlup olmaya başlayan ve ciddi bir mücadele ile dağılacak terör örgütüne adeta hükümet eliyle can suyu verilmiştir. Taşeronu olduğu dış güçler, sıkıntıya giren örgüt için devreye girmiş ve sanki Türk Devleti mağlup olmuş gibi uygulamalar hükümet eliyle uygulamaya başlatılmıştır. Bir taraftan terörist başı ile doğrudan müzakereler başlatılırken, diğer yandan örgütün şehir yapılanması olan KCK mensupları yargı paketleri ile cezaevlerinden çıkarılmaya başlanmıştır.

Meydanlarda, terörist başının resimleri ve PKK bezleri önünde sürekli açıklamalar  yapan BDP milletvekilleri devleti tehdit ederek PKK mensuplarına tek kurşun sıkılması ile iç savaş çıkacağını söylerken, diğer yandan devletin haber ajansının başını çektiği medya organları, Kandil dağında üst aramasından geçirilip bekletilmiş, adeta örselenmiş şekilde adı ile müsemma karayılanın devlete tehdit savuran açıklamalarını bildirme yarışına girmişlerdir.

Hükümet tarafından bir anda barış güvercini haline getirilen bebek katilinin hazırladığı açıklama, Diyarbakır meydanında milletvekillerine okutulmuş,  kandan beslenen ve Marksist –Leninist bir düşünce sahibi bu kişinin,  halka şirin gösterilmesi için önce Bülent Arınç  tarafından İslami hassasiyeti övülmüş, ardından Diyarbakır meydanında bebek katilinin ilk kez İslami düşünce ve görüşleri açıklanmıştır. Diyarbakır meydanında bebek katilinin posterleri ve PKK bezleri ile Özerk bir kürt bölgesinin hükümet eliyle tescili vardır.   Diyarbakır meydanında Türk Devletinin bayrağı tahrik nedenidir. Devlet yoktur.

Hadiseler bununla bitmemiştir. “Önce teröristler silahsız sınır dışına çıkacak, meclisin bu olayla ilgisi yoktur. Komisyon kurulamaz” diyen Başbakan’a Karayılan cevap vermiş, “silahlarımızla çıkacağız. TBMM de komisyon kuracaksınız” demiştir. Örgütün sahipleri olan dış güçler de bu konuda destek vermiş, Başbakan ve hükümeti hem mecliste komisyon kurmuş ve hem de silahlı çıkışa izin vermiştir.

Zillet bununla da bitmemiştir. Karayılan, “mensuplarına askerin müdahale etmesi halinde her şeyin biteceğini hükümetin bu konuda güvence vermesini” istemiş, Başbakan, “askere ben ve Valiler gerekli talimatı vereceğiz” demiştir.  Bu olayların hemen arkasından bölgede görevli binlerce asker geri çekilmiş, suçlular güruhu elini kolunu sallayarak zaferlerini kutlayarak, örgüte katılacak yeni katılımcıları ile sınırdan geçmeye başlamıştır. Bu geçişe hiçbir güvenlik görevlisi müdahale etmemektedir.

Bunlar da yetmemiştir. Hükümet sözcüleri “biz hiçbir şey vermeden barışı sağladık daha ne istiyorsunuz” demekte iken, Karayılan “biz silahlarımızla sınırda bekleyeceğiz, önce anayasa değişikliğini daha sonra önder Öcalan dahil hepimiz özgür olarak siyaset yapacağız, istediğimiz yere gideceğiz” diyerek Devleti tehdit etmektedir. Kısaca özetlenen gelişmelerde İki ciddi mesele mevcuttur:

Birinci mesele, Devletin anayasasında ve yasalarında hiçbir değişiklik yapılmadan, BEBEK KATİLLERİ, SIRTINDA SİLAHI İLE ÜLKE TOPRAKLARINDA BAŞBAKANIN TALİMATI İLE DOKUNULMAZ KİŞİLER HALİNE GETİRİLMİŞTİR.

İkinci mesele ise, terörle mücadele ile görevli olan kamu görevlileri konusu suç olan emri yerine getirerek aşağıda yer alan suçları işlemişler ve işlemeye devam etmektedirler.

YANİ HEM BAŞBAKAN VE BENZER TALİMATI VEREN HÜKÜMET MENSUPLARI ANAYASAL SUÇ İŞLERMİŞLER VE HEM DE KONUSU SUÇ OLAN EMRİ YERİNE GETİREN, SUÇLUYU KAYIRAN KAMU GÖREVLİLERİ İLE GÖREVLENDİRİLEN 63 KİŞİ SUÇ İŞLEMİŞ VE HALEN İŞLEMEYE DEVAM EDİLMEKTEDİR.

B- Konunun Hukuki Metinler Işığında Değerlendirilmesi:

I- İlgili Hükümler

A. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

Başlangıç

Üçüncü ve Dördüncü Paragraflar:

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

Cumhuriyetin nitelikleri

MADDE 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Egemenlik

MADDE6.

MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

Kanun önünde eşitlik

MADDE 10/1: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü

MADDE 11: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.

Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması

MADDE 14: Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.

Kişi hürriyeti ve güvenliği

MADDE 19/2: Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence

MADDE 129/1: Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Kanunsuz emir

MADDE 137: Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.

Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.

Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

Mahkemelerin bağımsızlığı

MADDE 138/1: Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

MADDE 138/4: Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

B. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Kanunun hükmü ve amirin emri

MADDE 24: (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.

(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

Faillik

MADDE 37: (1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.

Yardım etme

MADDE 39: (1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.

Kasten öldürme

MADDE 81: (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. (AĞIR CEZA MAHK.)

Nitelikli haller

MADDE 82: (1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak, (EKLENMİŞ İBARE RGT: 08.07.2005 RG NO: 25869 KANUN NO: 5377/9) ya da yakalanmamak amacıyla,

(EKLENMİŞ BENT RGT: 08.07.2005 RGNO: 25869 KANUN NO: 5377/9) 

i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,

j) Kan gütme saikiyle,

k) Töre saikiyle,

İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. (AĞIR CEZA MAHK.)

Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi

MADDE 174: (1) Yetkili makamlardan gerekli izni almaksızın, patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi imal, ithal veya ihraç eden, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakleden, muhafaza eden, satan, satın alan veya işleyen kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yetkili makamların izni olmaksızın, bu fıkra kapsamına giren maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden kişi de aynı ceza ile cezalandırılır. (ASLİYE CEZA MAHK.)

(2) Bu fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Önemsiz tür ve miktarda patlayıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, kullanılış amacı gözetilerek, bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (SULH CEZA MAHK.)

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

MADDE 220: (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

 (6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.

 (7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.

(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Etkin pişmanlık

MADDE 221: (1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.

(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.

 (6) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.

Görevi kötüye kullanma

MADDE 257: (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kamu görevinin terki veya yapılmaması

MADDE 260: (1) Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması halinde cezaya hükmolunmaz.

Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi

MADDE 279: (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, adli kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme

MADDE 281: (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Suçluyu kayırma

MADDE 283: (1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme

MADDE 284: (1) Hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olan bir suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu suçların kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak

MADDE 302: (1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan

MADDE 313: (1) Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı bir isyana tahrik eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde, tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Silahlı örgüt

MADDE 314: (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

Silah sağlama

MADDE 315: (1) Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silah temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Suç için anlaşma

MADDE 316: (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez.

Eski ATO Başkanvekili Mehmet Aypek koruması tarafından öldürüldü Eski ATO Başkanvekili Mehmet Aypek koruması tarafından öldürüldü

Askerleri itaatsizliğe teşvik

MADDE 319: (1) Askerleri veya askeri idareye bağlı olarak görev yapan diğer kişileri kanunlara karşı itaatsizliğe veya yeminlerini bozmaya veya askeri disiplini veya askerlik hizmetine ilişkin görevlerini ihlale yönelten ve tahrik edenler ile kanunlara, yeminlere veya disiplin veya diğer görevlere aykırı hareketleri askerler önünde öven veya iyi gördüğünü söyleyen kimselere, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, aleni olarak işlenmişse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, savaş zamanında işlenmiş ise ceza bir katı oranında artırılır.

C. 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun

Madde 12: (1) Her kim bu Kanunun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermileri ülkeye sokar veya sokmaya kalkışır veya bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları 29/6/2004 tarihli ve 5201 sayılı Harp Araç ve Gereçleri ile Silah, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Kanun hükümleri dışında ülkede yapar veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan ateşli silahları veya mermileri bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar veya taşımaya bilerek aracılık eder, satar veya satmaya aracılık ederse veya bu amaçla bulundurursa beş yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada yazılı suçları üçüncü fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin birlikte işlemeleri halinde, failler hakkında sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

(3) Birinci fıkradaki fiillerin, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek cezalar bir kat artırılır.

(4) Ateşli silahın tüfek veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tabanca veya bu fıkrada sayılanların benzerleri olması ya da bu niteliği taşımayan ateşli silahlar veya her türlü mermilerin miktar bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezalar yarı oranında artırılarak hükmolunur.

(5) Dördüncü fıkrada niteliği belirtilen ateşli silahlar ile benzerlerinin miktar bakımından vahim olması halinde birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarda yazılı cezalar bir kat artırılarak hükmolunur.

Madde 13: (1) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

(2) Ateşli silahın, bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silah veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

(3) Bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş günden yüz güne kadar adli para cezasıdır.

(4) Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adli para cezasıdır.

(5) Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.

D. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu

Terör suçları

MADDE 3: 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.

Terör amacı ile işlenilen suçlar

MADDE 4/1-a: Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:

a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.

Ek Madde 2: Terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyonlarda "teslim ol" emrine itaat edilmemesi veya silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde kolluk görevlileri, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve orantıda, doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanmaya yetkilidirler.

Nitelikli Hal

Madde 8/A: Bu Kanun kapsamına giren suçların kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

E. 1481 Sayılı Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun

MADDE 1: Polis ve jandarma, diğer kanun ve tüzüklerde yazılı yetkileri saklı kalmak üzere, aşağıda yazılı hallerde de silah kullanmaya yetkilidirler:

B) (A) bendindeki yetkiler saklı kalmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis veya hapis cezasını gerektiren suçlardan bir veya birkaçını işlemekten sanık veya hükümlü olup da haklarında tevkif veya yakalama müzekkeresi çıkarılan ve silahlı dolaşarak emniyet ve asayişi tek başına veya toplu olarak fiilen tehdit ve ihlal ettikleri anlaşılanlardan, teslim olmaları için İçişleri Bakanlığınca tesbit edilen tarihte başlamak üzere 10 günden az ve 30 günden çok olmamak şartiyle verilecek mühlet ile ad, san ve eylemleri de belirtilerek sanık veya hükümlünün dolaştığı bölgelerde mutat vasıtalarla ve uygun görülen yayın organlariyle radyo ve televizyonla da ilan edilenlerin belirtilen süre sonuna kadar adli makamlara, zabıtaya veya herhangi bir resmi mercie teslim olmamaları hallerinde.

MADDE 2: Birinci maddenin (B) bendinde sayılan hallerde:

a. Sanık veya hükümlünün teslim olması için yapılan (Teslim ol) ihtarından sonra,

b. Polis veya jandarmaya karşı silah kullanmaya filhal teşebbüs etmeleri halinde ise ihtara lüzum olmaksızın,

Silah kullanılır.

Müsademe sırasında; sanık veya hükümlüye müsademede veya kaçmada yardımcı olanlar haklarında da birinci fıkra hükmü uygulanır.

F. 2559 Sayılı Polis Vazife Ve Selahiyet Kanunu

MADDE 2: Polisin genel emniyetle ilgili görevleri iki kısımdır.

B) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak,

Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanmasından sorumlu olan polis; amirinden aldığı emri, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir. Ancak, amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazılı olarak yenilerse, emir yerine getirilir. Bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. Yerine getirenler sorumluluktan kurtulamaz.

Aşağıda yazılı hallerde:

I - Can, ırz veya mal emniyetini korumak için,

II- Devletin şahsiyetine karşı işlenen cürümlerin faillerini yakalamak veya delillerini tespit etmek için,

III- Devlet kuvvetleri aleyhine, yalnız veya toplu olarak taarruz veya mukavemette bulunanları yakalamak veya bunların taarruz veya mukavemetlerini def etmek için,

IV - Hükümete karşı, şiddet kullanan veya gösteren veya mukavemet edenlerin yakalanması, taarruz veya mukavemet edenlerin def edilmesi için,

V-Zabıtaca muhafaza altına alınan şahıslara, bina veya tesislere, meskun veya gayrimeskun yerlere vaki olacak münferit veya toplu tecavüzleri def etmek için,

VI - Ağır cezalı bir suçun sanığı olarak yakalandıktan sonra zabıta kuvvetlerinin elinden kaçmakta olan şahısların yakalanması için,

VII - İşlenmekte olan bir suçun işlenmesine veya devamına mani olmak için,

VIII - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda, zabıta tarafından suç delillerinin tespiti veya suç faillerinin yakalanması maksadıyla yapılacak aramalar için,

IX - Kanunsuz toplantı veya kanunsuz yürüyüşleri dağıtmak veya suçlularını yakalamak için,

X - Yangın, su baskını, yer sarsıntısı gibi afetlerde olay yerinde görevlilerce alınması gereken tedbirler için,

XI - Umuma açık yerlerde yapılan her türlü toplantı veya yürüyüşlerde veya törenlerde bozulan düzeni sağlamak için,

XII - Herhangi bir sebeple tıkanmış olan yolların trafiğe açılması için,

XIII - Yukarıdaki maddeler dışında diğer kanunlarda istisnai olarak zabıtanın sözlü emirle yapmaya mecbur tutulduğu haller için, Yetkili amir tarafından verilecek sözlü emirler derhal yerine getirilir. Bu emirlerin yazılı olarak verilmesi istenilemez. Bu hallerde emrin yerine getirilmesinden doğabilecek sorumluluk emri verene aittir.

Madde 25: Polis teşkilatı bulunmayan yerlerde il, ilçe ve bucak jandarma komutanları ile jandarma karakol komutanları bu kanunda yazılı vazifeleri yapar ve yetkileri kullanırlar.

G.   2803 Sayılı Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanunu

Jandarmanın genel olarak görevleri:

Madde 7: Jandarmanın sorumluluk alanlarında genel olarak görevleri şunlardır.

a) Mülki görevleri;

Emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak.

b) Adli görevleri;

İşlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmek.

c) Askeri görevleri;

Askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığınca verilen görevleri yapmak.

d) Diğer görevleri;

Yukarıda belirtilen görevler dışında kalan ve diğer kanun ve nizam hükümlerinin icrası ile bunlara dayalı emir ve kararlarla Jandarmaya verilen görevleri yapmak.

Silah Kullanma Yetkisi

Madde 11: Jandarma, kendisine verilen görevlerin ifası sırasında hizmet özelliğine uygun ve görevin gereği olarak kanunlarda öngörülen silah kullanma yetkisine sahiptir.

H.   5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu

Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemler

MADDE 90: (1) Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:

a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.

b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.

(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde; Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.

Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi

MADDE 160: (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri

MADDE 161: (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adli görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.

(2) Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

(3) Cumhuriyet savcısı, adli kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hallerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.

(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.

(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk amir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları yargılama usulü uygulanır.

KONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yukarıda maddelerine yer verdiğimiz Anayasa ve kanunlarda yer alan hükümler son derece nettir. Herkes, bu hukuk kurallarına uymak zorundadır. Bu zorunluluk, hukuk devletinin bir vazgeçilmezidir.

Son zamanlarda, “barış süreci” adı altında gerçekleşen baş döndürücü gelişmeler, beraberinde değişik bir af yöntemini gündeme getirdi. Bu nev’i şahsına münhasır usul, esas itibariyle hukukun herhangi bir yerinde yazılı da değildir.

Kimse itiraf etmese veya edemese de ortada hukuk kurallarının tatbiki noktasında bir sorun olduğunu tespit etme zarureti vardır.  Çünkü bir hukuk devletinde çözüm ve çareler, hukuki alt yapı ve yasal dayanak oluşturulmak suretiyle bulunmalıdır.

Ceza kanunlarının herkese eşit uygulanması ve bu yolla adalete ulaşılması gerektiği tartışmasızdır.

Bir suç işlenmişse, devlet bu suçu ve faillerini takip etmek, yakalamak, adalet önüne çıkarıp yargılanmalarını sağlamak zorundadır. Yargı, dürüst yargılanma hakkı kapsamında göreceği davalarla suçu ve suçluyu bulmalıdır. Hukuk devleti işleyişini bu şekilde sürdürür ve hiçbir güce boyun eğmez.

Eşitlik ve adalet ilkeleri, tüm bireyler ve toplum için aynı olmalıdır. Özellikle egemenliğin sahibi olan millet ve milleti oluşturan bireyler, adalet ve eşitlik ilkelerinin varlığını gördüklerinde hukuk düzeninin işleyişine inanırlar. Ülke ve milletin menfaatleri korunurken, egemenliğin kullanıcısı değil sahibi olan milletin iradesini ve iyiliğini mutlak şekilde gözetmek gerekir. Bu iyilik, işlenen suçların görmezden gelinmesi değil, ya yargılama suretiyle sağlanmalıdır. Toplum barışı, kişi hak ve hürriyetlerinin korunması adına düzeni sağlayan hukuk kurallarının herkese eşit uygulanması yoluyla korunabilir.

Bir tarafta, soruna kalıcı çözüm bulmak adına çıkarılan kanunlar, salıverilen tutuklular, adalet önüne çıkarılmayan failler, diğer tarafta yıllarca süren soruşturma ve davalarda tutuklu olanlar, eşit ve adalete uygun işlemeyen kanunlar olduğu takdirde, hukuk devletinin iyi işlediğinden bahsetmek güçleşir. Hukuk devleti, sorunlara kalıcı çözüm bulmak ve suç işleyenlerin adaletle yüzleşmesini sağlamak noktasında, bağlı olduğu hukuk kurallarını, ilke ve esaslarını gözardı edemez. Hukuk kuralları ve dolayısıyla ceza normları, herkese eşit uygulanmak zorundadır. Hiçbir gerekçe, suç işleyenin gözardı edilmesine izin vermez. Aksi halde, “hukuk devleti” ilkesi ve hukuk düzeni zedelenir.

Suçlu ile müzakere ve anlaşmanın hukuka aykırı olduğu, Anayasa ve yasalarda dayanağının bulunmadığı, “hukuk devleti” ilkesinin ise yasal dayanaktan yoksun olan yetki kullanımına izin vermeyeceği, çatışan iki devlet ve taraf olmadıkça uluslararası sözleşmelerin tatbik edilemeyeceği tartışmasızdır. Mesele iç hukuka ait olduğunda, kaçırılan kamu görevlilerinin teslimi aşaması, milleti temsil eden bazı milletvekillerinin terör örgütü lideri ve mensupları ile yaptığı görüşmelerin yasal dayanağı, yine “barış süreci” adı altında suç işlediği iddiası ile aranan şüpheli veya sanıkların Ülkeyi terk etmelerine izin verilmesi Anayasamızın yukarıya alınan  “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”  Hükmünün açık bir ihlalidir.

Yukarıda kısaca sırası ile belirtilen Anayasa ve yasa maddeleri incelendiğinde; 30 yıldan beriDevletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik olarak kurulan Marksist örgütün, binlerce masum insanı katlettiği, kamu görevlilerini katlettiği, Devletin tesislerini yakıp yıktığı, anayasada değiştirilemez hükümler içinde yer alan her hükmün koruduğu değerlere saldırıldığı, hiç kimsenin itiraz etmediği bir gerçektir.

Bu örgüt mensuplarının cezasının müebbet hapis cezası olduğu yukarıda yer alan ceza kanunlarında yer almaktadır. Teröristlerin adeta ülkeyi baştan başa silahları ile adımlayarak sınır dışına çıkmasına seyirci kalmak suçtur. BUNLARA DOKUNMAYIN DİYE TALİMAT VERENLER ANAYASAL SUÇ İŞLEMİŞLERDİR.  BUNLARI YAKALAMAYAN, ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK ÇIKMASINA İZİN VEREN KAMU GÖREVLİLERİ DE SUÇ İŞLEMEKTEDİR.

Müebbet hapis cezası alan ya da alacak olan teröristlerin ülke topraklarında Başbakanının sözlü talimatıyla silahlarıyla gezmesi, elini kolunu sallayarak sınırdan geçmesinin temini suçtur. Konusu suç olan bu sözlü talimata uyan bütün kamu görevlileri suç işlemiştir. Devam eden süreçte suç işlenmeye devam edecektir.

NETİCE VE TALEP:

Yukarıda kısaca arz edilen ve kamuoyu önünde açıkça cereyan eden süreçte anayasal suç işleyen, konusu suç olan emri uygulayan, suçluyu kayıran, görevini kötüye kullanan, kamu görevinin terki veya yapılmaması, kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme, terör örgütüne yardım ve yataklık eden kamu görevlileri ve diğer şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını saygıyla arz ve talep ederiz.

İsmet BÜYÜKATAMAN

MHP Genel Sekreteri

Editör: TE Bilisim