Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir! Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir!


Av.Rubil GÖKDEMİR

Medeni ve gelişmiş dünyanın bir parçası olan bütün devletlerde toplumsal barışı sağlamanın en köklü ve önemli kurumu olan hukuki mekanizmalar ve mevzuata göre kurulmuş mahkemelerin vermiş oldukları kararların hukuki denetimini yerine getirmek ve uygulama birliğini sağlamak üzere görev ve yetkilendirilmiş yüksek mahkemelerin varlığı kaçınılmazdır.

Ülkemizde de adli yargı alanında çalışan mahkemelerin vermiş oldukları kararların yasalara uygunluğunu denetleyen, yani temyiz mahkemesi olarak görev yapan ve mahkemelerce verilen farklı kararlar arasındaki çelişkiyi içtihat yoluyla gidermek görevi de, yüksek mahkeme olarak YARGITAY'a verilmiştir.

Bu görevin yerine getirilmesi kapsamında bazı önemli İHTİLAF ve kararlar vardır ki, hukuki mevzuat doğrultusunda hak ve adalet duygusunun tesis edilmesi ve toplumsal barışın korunması bakımından hayati öneme sahiptirler.

Ülkemizde Yargıtay'a verilen bu hukuki denetim görevinin iş yoğunluğu sebebiyle yerine getirilmesi genellikle en kısa altı ay, en uzun olarak da bir kaç yılı bulabilmektedir. Ancak her hukukçu arkadaşımın da bilebileceği gibi, Yargıtay'da bulunan bazı dosyalarının önemi veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, "öne alma talep dilekçesi" verilerek ihtilafın bir an önce giderilmesi uygulaması bulunmaktadır.

Bu kısa hukuki bilgiyi sizlerle paylaştıktan sonra, ülkemizde siyasi ve sosyal barışın tesisi veya tam tersine kaosa yol açma potansiyeli taşıyan MHP kurultayı ile ilgili iki farklı mahkeme kararına konu ihtilafı dikkatlerinize sunmak isterim.

Kamuoyunun yakından takip ettiği ve hepinizin bildiği üzere; 548 imza ile MHP'de Tüzük Kurultayı toplama talepli Ankara 12.Sulh Hukuk Mahkemesi'ne açılan dava ve mahkemece yapılan incelemede 17 delegenin bu niteliklerini kaybettiği, Kurultay isteyen geçerli üst kurul delege sayısının 531 olarak tespit edildiği, bu sayının kanunen yeterli sayı olan 1/5 oranından fazla olduğu, talebi yerine getirmeyen MHP Genel Merkezi yerine "Çağrı Heyeti" vasıtasıyla Kurultay'ın toplanmasına 08.04.2016 tarihinde karar verilmiştir.

Bu karardan sonra başlayan tartışmalar ise; Sulh Hukuk Mahkemesinin görev ve yetkili mahkeme olup olmadığı, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmeden uygulanıp uygulanamayacağı, ihtiyat-i tedbir kararı istenecekse, bu talep nereye yöneltilecektir noktasında olmuştur.

Okuyanlar bilirler ki, yukarıdaki sorulara dair hukuki görüşüm; Siyasi Partiler Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu hükümlerine göre Sulh Hukuk Mahkemesi doğru ve hukuki bir karar vermiştir.

MHP Genel Merkezini temsil eden avukatlar; Çağrı Heyetinin kurultay hazırlıklarına başlaması üzerine, kararın temyiz yolu ile hukuki denetimini yapmak üzere, Yargıtay'a başvurmuş ve bu taleple birlikte dosya 03.05.2016 tarihi itibariyle, Yargıtay 18.Hukuk Dairesi'nin kayıtlarına intikal etmiştir.

MHP Avukatlarının bu başvuruları dışında ayrıca, imza vermemiş değişik İl ve ilçelerdeki üst kurul delegeleri MENFİ TESPİT DAVASI adı altında Asliye Hukuk Mahkemelerine davalar açarak, bu dosyalar kapsamında, Kurultayın durdurulması için İHTİYATİ TEDBİR kararı verilmesi talebinde bulunmuşlardır. Bu taleplerin iki adedinin TOSYA ve GEMEREK ilçelerinde kabul edildiği ve Tüzük Kurultayı yapma kararının kesinleşmesine kadar, Çağrı Heyetinin iş ve işlemlerin durdurulmasına karar verilmiştir.

Bu kararların menfi tespit davasının mahiyetine uygun olmadığı, daha da ötesinde Yargıtay'a ait hukuki denetim yapma görevinin hukuk kuralları ihlal edilerek, yani "kamu düzenine" ilişkin kurallar çiğnenerek verildiğini, dolayısıyla "yok hükmünde" bir mahkeme kararı olduğunu Siyasetcafe'de çıkan yazılarımda ifade etmiştim.

Yukarıda özet halinde verdiğim bilgiler ve hukuki yorumlarıma rağmen, Ankara 12.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararına karşı verilmiş olan ve hukuka aykırı olduğunu düşündüğüm TOSYA ve GEMEREK Asliye Hukuk Mahkemelerinin şeklen vermiş olduğu mahkeme kararlarının ortada olması sebebiyle, hukuken bir kaosa yol açabilecek şekilde siyasal, toplumsal barışı tehdit edebilecek bir durumla karşı karşıyayız.

Kaldı ki, MHP Genel merkezinin anılan kararların uygulanması talebiyle Valilik,Emniyet ve jandarmaya yazı yazması sonucu, Kurultay için 15 Mayısta Ankara'ya gelecek binlerce kişinin karşı karşıya gelmesi tehlikesi göz önünde bulundurulursa, karşılaşacağımız tehlikenin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. MHP tabanı ve Ülkücüler polis ve jandarmayla muhatap kılınmış, karşı karşıya kalması gelmesi durumuna düşürülmüştür.

MHP Genel Merkezinin emniyet ve jandarmaya yazdığı yazıların gereğinin hükümet tarafından yerine getirilmesi durumunda, tartışmanın bir partinin iç işi olmaktan çıkacağı ve büyük bir siyasi tartışmaya ve demokratik meşruiyet problemine dönüşeceği ortadadır.

Siyasal, sosyal bir kaosun ortaya çıkmaması ve kamu düzenini sarsacak asayiş problemlerinin ortaya çıkmasını önlemenin tek yolu ise; YARGITAY 18.HUKUK DAİRESİ'nin kapsam ve konusu çok basit olan bu dosyayı bir an önce inceleyerek, hukuki belirsizliği ortadan kaldırmasıyla olacaktır.

Milyonlarca insanı ilgilendiren, ülkenin siyasi hayatında çok köklü olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurmaya elverişli basit bir ihtilaf hususunda hukuk düzenini ve hukuki istikrarı koruma görevi bulunan YARGITAY'ın da, bu görevini "dosyayı öne alarak" yerine getireceğine inanıyoruz. Aksi halde düşünmek ve öngörmek istemediğimiz sonuçlar sebebiyle hep birlikte tarih ve millet önünde sorumlu oluruz.

İzah ettiğimiz sebeplerle YARGITAY'ı yüksek mahkeme sıfatıyla ve hukuk düzenini korumak üzere göreve davet ediyoruz. 
Karşılaştığımız bu zor durumdan DEMOKRATİK rejimi güçlendirecek şekilde, barışcıl ve hukuki bir çözümle çıkmamız için YARGITAY 18.HUKUK DAİRESİ Başkan ve üyelerinin bir günlük mesai harcaması yeterli olduğundan, YARGITAY'I TARİHİ GÖREVİNİ YAPMAYA DAVET EDİYORUZ.

Editör: TE Bilisim