MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, Başbakan Davutoğlu'nun ülkemizin güney sınırında bir tampon bölge oluşturulacağını açıklamasına "Bölgede tampon bölge oluşturulması gerektiğini Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli 6 yıl önce ifade etmişti" şeklinde cevap verdi.

Büyükataman'ın açıklaması şu şekilde:

AKP hükümetlerinin son 12 yılda ülkemizi getirdiği nokta, diğer tüm alanlarda olduğu gibi uçurumun kenarı olmuştur. Basiretten uzak sorumsuz dış politika stratejisi özellikle Ortadoğu bataklığında duvara toslamıştır. Güney komşularımızda meydana gelen trajik gelişmeler, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar ülkemizin huzur ve istikrarı üzerindeki tesir düzeyini artırdığını üzülerek görmekteyiz. Bu tehlikeli coğrafyada hükümetin sorumsuzca politikalarının sebep olduğu en ufak bir ihmal, en küçük bir kayıtsızlık ciddi badirelere yol açmaktadır. Aktif ve değişim yanlısı olduğu iddia edilen AKP dış politikası Türkiye’nin sırtındaki kamburlardan birisi haline gelmiştir. Derinlikten yoksun, ayakları yere basmayan dış politika yaklaşımları, imkan ve kaynak analizi yapılmadan ortaya konan stratejiler sıkıntıları daha da tırmandırmaktadır. Musul Konsolosluğu çalışanlarının 101 günlük esareti bunun en yakın ve en sıcak örneğidir.

AKP hükümetinin izlediği dış politika; belirsizliklerin arttığı, risklerin yoğunlaştığı bu dönemlerde, ülkemizi tehlikeli maceralara sürüklemekte, gücünü ve saygınlığını azaltmaktadır.  Dışişleri Bakanlığı yapan ve bugün artık Başbakan olan Sayın Davutoğlu’nun uluslararası siyaset sahnesinin üniversite kürsülerinden farklı olduğunun farkına varmasının zamanı gelmiştir.  Yıllardır bir türlü dikiş tutturamayan “Sıfır sorun retoriğinin” bizi getirdiği nokta ortadadır. AKP’nin dış politikada yola çıkarken iddiasında bulunduğu; dünya ile entegrasyon, uyum ve karşılıklı iş birliği yerini, “değerli yalnızlık” komikliğine bırakmıştır. Davutoğlu’nun danışmanları savunmak mecburiyetinde olduğumuz hak ve menfaatleri düşünmeyi bırakmış, bütün mesailerini Davutoğlu’nun saçmalıklarına kılıf aramaya, tumturaklı isimler koymaya harcamaya başlamışlardır. Bölgesel ve küresel aktörlerle düzeyli, dengeli, karşılıklı iyi niyet ve hürmete dayalı ilişkiler kurulamamıştır.Hayalparest ve maceracı özellikleriyle kurguladığı dış politika çelişkiler yumağı haline gelmiş ve çözülmeye çalışıldıkça daha da düğümlenmiştir.

 AKP hükümetleri ne yazık ki, kibirle yoğrulmuş olan siyasi gelenekleri nedeniyle MHP’nin dış politika konusundaki uyarılarına kulaklarını tıkamışlardır ve tıkamaya devam etmektedirler. Meclis kürsüsünden Musul Konsolosluğunun tehlikede olduğu uyarılarımızı dikkate almamışlardır. Sonuç 101 günlük esaret ve Türkiye’nin bölgedeki saygınlığının büyük zarar görmesi olmuştur.

Bugünlerde Suriye’deki çatışmalardan kaçanlara yardım etmeye yönelik olarak tampon bölge oluşturulmasını tartışmaktadırlar. Sayın Davutoğlu gazetecilere yaptığı açıklamada“Tampon bölge ve uçuşa yasak bölge bizim eskiden beri söylediğimiz bir şey. Tampon bölgeyi insani gerekçelerle söylüyoruz. Yani bir askeri tampon bölge değil. Öyle bir yer olsun ki, BM güvencesi altında insanlar oraya sığınabilsinler ve o insanlar bizim sınırımızdan içeriye bir baskı oluşturmasın. Türkiye’nin çevresinde 30 kilometrelik böyle bir tampon bölge olsaydı ve mültecileri biz orada ağırlamış olsaydık, Suriye halkı, ‘memleketimi terk ettim’ psikolojisine girmezdi. Suriye’nin geleceği ile ilgili ümidini kaybetmezdi.” açıklamasını yapmıştır.  Bu açıklamanın her bir satırı Türk dış politikasının acziyetini ortaya koyması bakımından üzüntü vericidir. Bölgede tampon bölge oluşturulması gerektiğini Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli 6 yıl önce ifade etmişti.

17 şehidin verildiği Aktütün saldırısı sonrası, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli sorumlu muhalefet anlayışı içinde terörle mücadelede bazı çözüm önerileri sunmuştu. 07.10.2008 tarihli TBMM Grup Toplantısında “Irak’ın kuzeyindeki Türkiye’ye sızmaların mutlaka önüne geçilmek üzere komşu ülke coğrafyasında bulunan ve önleyici tedbirler için Irak’ın kuzeyinden fiziken uygun arazilerden başlatılmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından “Güvenlik Bölgesi” oluşturulmalıdır.”demişti.

Açıklamanın yapıldığı günler, milli acı ve tepkinin en yoğun olduğu günlerdi. Bu açıklamayı herkes makul karşılamış, AKP iktidarı bile değerlendirmeye alabileceğine dair açıklamalar yapmıştı.

Dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek teklife olumlu yaklaştıklarını ifade ederken, yine dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da Cemil Çiçek'in açıklamasından iki gün sonra 9 Ekim 2008 tarihinde "Bu şekilde alınabilecek bir tedbirden ne silahlı kuvvetlerimiz ne de biz geri adım atarız. Yeter ki bu önlemlerde bunun önemli bir payı olsun. Bu bir tekliftir, taleptir. Bunu da biz silahlı kuvvetlerimizle değerlendirir, görüşür, hakikaten olması gereken bir şeyse bu adımı da atarız." şeklinde Sayın genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin önerisinin önemine dair açıklamalar yapıyordu.

Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk

Fakat aynı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 13 Ekim 2008 tarihinde "Burada tampon bölgeye gerek yok. Olması gereken yapılıyor. Ağzı olan konuşuyor. Bilen de bilmeyen de konuşuyor." şeklinde siyasi seviyeden yoksun bir hale geri dönüş yaptı.

Bunu niçin yaptı? Çünkü Kandil Dağı'nda PKK'yı koruyan ve yönlendiren ABD, Barzani ve Talabani tampon bölge oluşturulmasına yüzde yüz karşıydı.

Hayalperest basiretsiz dış politika yöneticileri bu öneriyi o dönemde dikkate almamışlardır. Yapılan açıklamadan anlaşılmaktadır ki, daha sonra tampon bölge oluşturma yönünde karar veren AKP hükümeti emir aldığı uluslararası odaklardan izin alamadığı için bunu gerçekleştirememiştir.  

AKP sınır komşularımızla sıfır sorun derken MHP uyarıyordu: “Yaptığınız ülkemizin başını belaya sokmaktır, adını sıfır sorun koyarak sorunlar yumağı haline getiriyorsunuz.” Zaman MHP’yi haklı çıkartmakta aceleci davranmıştır. AKP politikasının ülkemizi soktuğu buhran ve kan gölü her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.

Sayın Davutoğlu’nun stratejik derinlikli(!) politikaları neticesinde, sıfır sorundan sıfır komşuya doğru giden bu zihniyetin, küresel bağlantılar ve planlar dâhilinde ihtilafa düşmediği, kavga içine girmediği ülke neredeyse kalmamıştır.

Dış politikada batağa saplanan bu hükümetin tutar hiçbir tarafı yoktur. Hükümet, Türkmenlinde ateş altındaki soydaşlarımıza en ufak bir yardım yapmamaktadır. Sıfır sorun diye yola çıkanlar, kendi soydaşlarını kaderine terk ederlerse,  hiçbir yerde çözüm için onlara kimse söz hakkı tanımayacaktır.

Sınır kapısı açılmayacak açıklamasının ardından bir etnik grup için sınır kapısının açılması ve hemen ardından IŞİD tarafından rehin tutulan vatandaşlarımızın serbest bırakılması tesadüf müdür? "Rehineler için hiçbir pazarlık yapmadık, hiçbir şey vermedik." açıklaması bile nelerin verildiğini anlatır mahiyettedir.

Aynı cenahın açıklamaları ise birbirini tekzip eder mahiyettedir. “RTE: MİT operasyonla kurtardı. Davutoğlu: Temas kurduk. AKP’li Tayyar: CIA hamlesi. IŞİD: Türkiye devlet olarak bizi tanıdı. Basın: Operasyon yok, müzakere ve ikna var.” demektedir. Aziz milletimiz bu açıklamaların hangisine inanacak, hangisine itibar edecektir?

IŞİD ile AKP arasındaki temas trafiğinin, değişik zeminlerde yürütülen müzakerelerin iç yüzü elbette gizli saklı kalmayacaktır.

IŞİD’in tutsak aldığı 49 kardeşimizin haklı sevincini yaşıyoruz, ancak teröristlerin zalimliğini, bölgesel senaryoların AKP üzerinden adım adım icra edilmesini de unutmayacak ve unutturmayacağız.

Editör: TE Bilisim