Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli
 MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, AK Partililerin, "Biz milleti kucaklayınca MHPrahatsız oluyor, terörle mücadele edince HDP rahatsız oluyor" dediğini hatırlattı. Daha sonra Mehmet Erdoğan, " 'Çözüm' adlı ihanet süreci boyunca milletle mi kucaklaştınız yoksa PKK'yla mı kucaklaştınız? İmralı'da milletle mi kucaklaştınız yoksa bebek katiliyle mi kucaklaştınız? Dolmabahçe'de milletle mi kucaklaştınız yoksa bir siyasi uzantıyla mı kucaklaştınız? Habur'da milletle mi kucaklaştınız, teröristlerle mi kucaklaştınız? Her şey bir yana, siz milletle Oslo'da, İmralı'da, Dolmabahçe'de veya Habur'da mı kucaklaşıyorsunuz?" diye sordu. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 50'inci birleşimi açıldı. Birleşimi
TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı yönetiyor. 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının TBMMGenel Kurulu'nda görüşülmesine devam ediliyor. Program uyarınca beşinci turda İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve bağlı kurum-kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubu adına konuşan 
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, "Bu geri kabul anlaşması çerçevesinde ülkemize gönderilecek olanlar arasında aranan, ülkemize giriş yasağı konan, terör faaliyetleri dolayısıyla yurt dışında olan kişilerin sahte kimliklerle ülkemize girişinin önüne nasıl geçeceksiniz? İstihbarat Teşkilatımız Suriye'den gelen mülteciler konusunda yaptığı hatayı bir daha yapmamak üzere herhangi bir çalışma yaptı mı? Güvenlik güçlerimiz yeni kriterler belirledi mi bu alımlar için?" diye sordu.

'AB DIŞINDA KAÇ ÜLKEYLE GERİ KABUL ANLAŞMASI YAPTIK?'

Güvenlik ve istihbarat konusundaki zafiyetlerin giderilmesi için bir an önce önlemler alınmasını isteyen Erdoğan, yoksa yaşanacak her türlü eylemin ve kamu düzenini bozacak eylemin sorumluluğu ve vebalinin iktidarın boynunda olduğunu ifade etti. "Sayın Cumhurbaşkanı saraya giderken Başbakanlığı cebine koydu, götürdü." diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Sayın Davutoğlu da Başbakanlık koltuğuna gelirken Dışişleri Bakanlığını cebine koyup getirdi. 
Sayın Davutoğlu'nun bir tek derdi var, siyaseten sokağa çıkıp bağırmak istiyor 'Ben vatandaşlarımın Avrupa'da serbest dolaşım hakkını aldım.' diye. Yoksa, Davutoğlu'nun bu gelecek mültecilerin Türkiye'ye ne kadar külfet getireceği konusunda bir derdi yok. Sayın Davutoğlu'nun bu mültecilerin Türkiye'ye yükleyeceği ekonomik külfetle de işi yok. Yani, sormak istiyorum, bizim Milliyetçi Hareket Partisiolarak seçim beyannamemizde ortaya koyduğumuz bütün vaatlerin toplamı 79 milyardı, buna çok dediniz; şimdi siz bu kadar kaynağı nereden buluyorsunuz? Bu kaynağın yarın kimin -fakirin fukaranın- hakkından gittiğini de iyi düşünün. Biz, AB dışında kaç ülkeyle geri kabul anlaşması yaptık? Bu çerçevede Türkiye'ye getirdiklerimizden ne kadarını geriye, kendi ülkelerine gönderebileceğiz, bunu da sormak istiyorum." 

"PKK İLE KUCAKLAŞILMASININ YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLÜYORUZ"

MİT'in İmralı'yla yaptığı görüşmelerin tamamının Almanya'da kitap olarak basıldığını hatırlatan Erdoğan, "Kürsüye gelen 
AKP sözcülerinin, Milliyetçi Hareket Partisinin terörün nasıl bitirileceği konusundaki fikirlerini hâlâ anlayamadığı ya da anlamak istemediği görülmektedir. Biz diyoruz ki devletin birliğine, dirliğine kasteden, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü hedef alan, ezanı susturmak, bayrağı indirmek isteyen her kim varsa teröristtir ve bunlarla müzakere değil, mücadele edilir. Bölgede yaşayan vatandaşlarımızın yaşam hakkını kısıtlayan bu terör belasının ortadan kaldırılması gerekir. Bölgede yaşayan vatandaşlarımızın görmek istediği devletin güvenlik şemsiyesinin temin edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bölgede yaşayan vatandaşlarımızın her birinin kucaklanması gerektiğini söylüyoruz, bunun yerine PKK'yla kucaklaşılmasının yanlış olduğunu söylüyoruz. Bunda anlaşılmayacak ne var? Bizi ya anlamak istemiyorsunuz ya da anlamazdan geliyorsunuz. Sayın Bostancı bu kürsüye her çıktığında 'Biz milleti kucaklayınca MHP rahatsız oluyor, terörle mücadele edince HDP rahatsız oluyor.' diyor. 'Çözüm' adlı ihanet süreci boyunca milletle mi kucaklaştınız yoksa PKK'yla mı kucaklaştınız? İmralı'da milletle mi kucaklaştınız yoksa bebek katiliyle mi kucaklaştınız? Dolmabahçe'de milletle mi kucaklaştınız yoksa bir siyasi uzantıyla mı kucaklaştınız? Habur'da milletle mi kucaklaştınız, teröristlerle mi kucaklaştınız? Her şey bir yana, siz milletle Oslo'da, İmralı'da, Dolmabahçe'de veya Habur'da mı kucaklaşıyorsunuz? Milletle kucaklaşmak için gizli saklı mekânlara ne ihtiyaç var? Ey Hükûmet, size sesleniyorum: Siz, bebek katili Abdullah Öcalan'ı muhatap aldınız. 

ASKERİN, POLİSİN OPERASYON TALEPLERİNE ONAY VERMEDİNİZ

Askeri kışlasına, polisi karakoluna hapsettiniz. Alanı, PKK'nın şehir yapılanması KCK'ya teslim ettiniz, onun sözde öz yönetim güçlerine bıraktınız. Operasyon yetkisini valilere verdiniz. Askerin, polisin operasyon taleplerine onay vermediniz. Savcılar çalışmadı, hâkimler vermesi gereken hükmü vermedi. İnsanlarımızı, teröristlerin kurduğu mahkemeleri muhatap almaya kendi ellerinizle ittiniz. Öyle ki PKK geldi, şehrin ortasında vergi diye haraç topladı, sesiniz çıkmadı. Biz sesimizi çıkarttık, morg bekçiliği ile suçlandık. Yüksek sesle uyardık, 'Yanlış yapıyorsunuz.' dedik, kandan beslenenler olarak suçlandık. Varsın olsun! Tarih kimin kandan beslendiğini, kimin morg bekçisi olduğunu tane tane yazacaktır, hem de kalın harflerle yazacaktır." diye konuştu. 

"HER İKİ CİHANDA İKİ ELİMİZ DE YAKANIZ DA OLACAKTIR"

"Gelelim bugüne. Bizim dediklerimiz yanlışsa, bugün başta 
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli olmak üzere, Milliyetçi Hareket Partisinin bütün sözcülerinin ifade ettikleri yanlışsa, Oslo, Kandil, Ankara arasındaki görüşmeler ülkemize ne kazandırmıştır?" diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Olaylar neden bugünkü noktaya gelmiştir? 'Biz hata yaptık, bu hatamızdan dolayı Türk milletinden özür diliyoruz.' diyeceğiniz yerde, hâlâ 'Çözüm sürecini biz bitirmedik, biz kandırıldık.' diyerek 'çözüm' denen çözülme sürecini savunmak ne demektir? Görüyoruz ki yine çözüm masalları anlatılmaya başlandı, yine çözüm masasından bahsedilmeye başlandı. Bazı arkadaşlar, PKK ağzıyla 'Silahlar sussun da burada da, başka yerde de yine görüşülür.' demeye başladı. Yazıktır! Günahtır! Allah aşkına, bu çözülme süreci boyunca döşenen bombaların, sizin görmezden gelmeniz sonucu şehirlere yerleşen cani teröristlerin şehit ettiği askerlerden hiç mi ders almadınız? GATA'yı dolduran gazilerimizden hiç mi ders almadınız? Tüm bunlar 'çözüm' diye adlandırdığınız melanet çözüm sürecinin sonuçlarını görmeniz için yeterli değil mi? 'Terörle müzakere değil mücadele edilmelidir.' gerçeğini sırf Milliyetçi Hareket Partisi söyledi diye mi anlamak istemiyorsunuz? Ancak AKP iktidarı terörle mücadeleyi nereye kadar sürdürecek? Bu konuda da güvenlik güçlerimizin kafasında ciddi soru işaretleri var. Evet, Türk milletinin öz evladı kahraman güvenlik güçlerimiz Hükûmete güvenemez hâle geldiyse aynaya bakın, belki hatalarınızla yüzleşirsiniz. SayınBakan, her şeye rağmen terörle mücadeleyi destekliyoruz. Lakin son aylarda yapılan şey terörle mücadele değil de şartlar olgunlaşsın diye, millet ölümü görüp sıtmaya razı olsun diye, yeni bir ihanet sürecinin zemini oluşsun diyeyse, biliniz ki her iki cihanda iki elimiz de iki yakanızda olacaktır!"
Editör: TE Bilisim