MHP Genel Başkan Yardımcısı Kenan Tanrıkulu AKP’ye “meyden tartıcıları” benzetmesi yaparak, AKP’nin dış borç ve IMF konusunda halka yalan söylediğini belirtti.

Tanrıkulu’nun açıklaması şu şekilde:

Son zamanlarda Başbakan’ın olayları ‘Medyen Tartısı’yla tarttığını görmekteyiz.

Medyen, Akabe Körfezi'nin doğusundan Sina Yarımadası'nın bir bölümüne kadar uzanan ve Kızıldeniz kıyısındaki bölgeye tarihte verilen addır. Medyenliler tarihte büyük oranda ticaretle uğraşmış bir kavimdir. Bu kavmin en önemli özelliği pek çok farklı yöntem kullanarak ticarette hile yapmaları ve ölçüye tartıya riayet etmemeleridir. Altını satarken bir kısmını çalarak tam diye satmışlar, alırken ise tartarak almışlardır.

Oysa; Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette insanların işlerinde “ölçü ve tartıya riayet etmesi, ölçü ve tartıyı hak olarak kullanması” önerilmektedir. 

IMF konusuyla Medyen Tartısının dahi topuzunu kaçıranlara, Kur’an-ı  Kerim’deki Hud ve Araf Ayetlerini hatırlatmak istiyoruz.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi Türkiye’nin IMF’ye borcu 23,5 milyar dolar değil, 22 milyar dolardır.

Kendisinin binbir güçlükle Başbakan olduğu 59. Hükümet’in kuruluşunda yani 2003’ün Mart sonunda IMF’ye borç 21 milyar 965 milyon dolardır.

ABD’nin Irak’a müdahalesine destek olmayı çok isteyen 59’uncu Hükümet Başbakanı’na; o dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz’in teskere oylamasından sonra “Teskere kabul edilseydi, Türkiye daha çok kazanabilecekti” söyleminin ardından, IMF ile 19’uncu Stand By anlaşmasının bizzat kendi Bakanları ve bürokratları tarafından imzalandığını hatırlatmak isteriz. Bu anlaşmayla 6,7 SDR, yani 10 milyar dolar Türkiye’yi IMF’ye borçlandıran kendisidir ve 14 Mayıs 2013’te IMF’ye ödenen son borç taksiti kendi yaratmış olduğu borcun taksitidir.

Şimdi Başbakan ABD’ye Suriye konusu için gittiğini açıklamıştır. Orada vereceği gizli sözlerle umuyoruz ki, güzel ülkemiz birkaç milyar dolar karşılığı bir bataklığa sürüklenmez.

Bizden önceki dönemin IMF’ye borcunu biz kapattık ‘Medyen Tartısı’ zihniyetiyle vatandaşımızı kandırabileceklerini zannedenler, bir yandan 2002 yılından bu yana Cumhuriyet tarihimizin birçok değerini 38 milyar dolar karşılığında haraç-mezat özelleştirirken, öte yandan ülkemizi ne kadar borçlandırdıklarını da dile getirmeleri gerekiyor.

Elde ettikleri bu yüksek rakamlarla 10 yıldır ülkemizde yeni istihdam alanları açamayıp, işsizliğin yükselmesine seyirci kalanlar, Şubat 2013 istihdam oranını yani yüzde 10,5’i nasıl açıklayacaklar.

2002 yılında toplam 129,5 milyar dolar olan dış borç, 2012 yılı sonunda 337 milyar dolara çıkmıştır.

Kamunun 2002 yılında 155.2 milyar TL olan iç borç stoku, yüzde 163 oranında net 253 milyar lira büyüyerek 2012 sonunda 408.3 milyar liraya yükselmiştir.

Özel sektörün 2002 yılında 43 milyar dolar olan dış borcu, 2012 sonunda 226 milyar dolara yükselmiştir. Özel sektörün borcu devleti bağlamaz yönünde açıklama yapanlar unutmamalı ki, bu borçlar ödenmediğinde ülke riski artacak, diğer yandan bu borcun ödenmesi için uluslararası tahkim kurallarına göre Hazine’nin devreye girmesi gerekecektir.

Dış borç istatistiklerinde uluslararası standart, büyüklüklerin ABD Doları cinsinden ifade edilmesidir. Bu durum, dış borç büyüklüklerinin çapraz kurlarda gerçekleşen hareketlerden etkilenmesine yol açmaktadır. Eylül 2012-Aralık 2012 döneminde dış borç stoku, döviz kuru değişikliklerinden dolayı yaklaşık 1,8 milyar dolar artmıştır.

Kısacası iktidar özel sektörümüzün ensesinde boza pişirmekte, onları kur riskiyle savunmasız bir biçimde karşı karşıya bırakmaktadır.

Hazine garantili dış borç stoku 2002 yılından bu yana artarak, 2012 yılı sonu itibarıyla 9,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Yine 2002 yılında hane halkımızın 2.2 milyar TL olan tüketici kredileri borcu 206 milyar TL’ye çıkmış, 4 milyar TL olan kredi kartı borcu ise 73 milyar TL’ye çıkmıştır.

Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler

Cari açık Mart ayında düşüş gösterdi diye siyaset yapanlar, önümüzdeki dönem büyüme rakamlarını aşağıya doğru revize edeceklerle aynı kişilerdir. Çünkü Türkiye ekonomisi AKP döneminde ne kadar hızlı büyüdüyse, o kadar çok cari açık vermiştir. Merkez Bankası tarafından son açıklanan Mart ayı ödemeler dengesi verileri ve sanayi üretimi rakamlarına baktığımızda Türkiye’nin yılın ilk çeyreğinde yüzde 1’in biraz üzerinde, oldukça düşük bir oranda büyüyeceği ortaya çıkmaktadır. Şimdi ekonomi yavaşladığı halde cari açığın kritik seviyesi devam etmektedir.

Diğer yandan cari açığın finansman tarafı incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin doğrudan yatırımlarının Mart ayında 597 milyon dolar gerileyerek, Eylül 2012’den bu yana aylık bazda kaydedilen en düşük seviyeye gerilemiştir. Böylece, söz konusu yatırımlar yılın ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 55,2 düşüşle 2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.

Şubat ayında artan 12 ay birikimli cari açık, Mart ayında düşüş göstermesi, yılın ilk çeyreğinde iç talep şartlarında beklenen toparlanmanın gerçekleşmediğini de bizlere göstermektedir.

Bu aralar ‘medyen tartıcılarının’ milletimizi yanılttığı bir başka konu ise; Merkez Bankası’nın uluslararası rezervleridir.  27 milyar dolar ile devir aldık dedikleri Merkez Bankası uluslararası rezervlerinin kısa vadeli dış borçlarımızı karışlama oranı 2002 yılında yüzde 169 iken, 2012 yılında bu oran, cari açık rakamını da hesaba kattığımızda yüzde 80’lere kadar inmiştir. Konuya bu açıdan baktığımızda, 2002 yılındaki yüzde 169’luk karşılama oranına ulaşabilmek için; ya Merkez Bankası’nın rezervlerinin 253 milyar dolar olması gerekmekte, ya da kısa vadeli dış borç rakamı ile cari açık rakamı toplamının 77 milyar dolar olması gerekmektedir.

Ortada ekonomik yönden yeni uygulamalarla başarı değil, 57’nci Hükümet’in her türlü siyasî riski alarak, daha da önemlisi vatandaşına doğruları söyleyerek uygulamaya koyduğu ‘Ekonomik Program’ın meyveleri bulunmaktadır.

Editör: TE Bilisim