Zafer Partisi Ümraniye İlçe Teşkilatı şehit olan altı askerimiz için yürüyüş.. Zafer Partisi Ümraniye İlçe Teşkilatı şehit olan altı askerimiz için yürüyüş..
 OLİGARŞİNİN TUNÇ KANUNU VE ÜLKÜCÜ HAREKET  /  Hasan GÖMLEKSİZ (06.06.2018)

Biliyorum oligarşi deyince birileri hemen ayağa kalkacak. Takıntılıyız çünkü. Duygularımız kadar fikre değer vermiyoruz. Sosyolojik içeriğinden çok nedense 12 Eylül öncesi duvarlardaki yazılar geliyor aklımıza.

Ne yalan söyleyelim işin önem ve vahametine yeni vakıf oluyoruz.

Bu konunun idealist bir partide bile böylesine korkunç bir tahribata sebep olacağını hiç birimiz aklımızın ucundan geçiremezdik.

Yaşayınca anladık ve gördük ki, bu konuda herkesten önce ve herkesten çok kafa yorması ve önlem alması gerekenler biz idealistlermişiz demek ki.


Kimseyle bir alıp veremediğim yok. Birinci şoku yaşadık, ikinci şokta kapımızda olduğu için yazıyorum bunları. 
Bu konu enine boyuna öyle masaya yatırılmalı ki bir daha tekrar karşımıza çıkmamalı. Bütün derdim bu.

Adı ister Milliyetçi hareket, ister İYİ parti olsun. Ne olursa olsun 
Parti oligarşisine asla bigâne kalamayız. 
Milliyetçilik bir avuç partilinin değil, bir milletin kaderidir çünkü.

Milliyetçiler, millet ve milliyetçiliği ilgilendiren hiçbir şeyde 
Gözlerini kulaklarını kapatıp duyarsız kalamaz

İster kabul edin ister etmeyin, fütursuz bir oligarşinin pençesindeyiz. 
En tavandakinden en tabandakine kadar koltuğa oturan hiç kimse kalkmıyor.
Liyakatın değil, oligarşinin hüküm sürdüğü hiçbir yerde hiçbir fikir hedefine ulaşamaz.

Sosyologlar bu konuya dikkat çekeli yıllar geçmiş, ama biz hala bir asır öncesi mantıkla yaşamaya devam ediyoruz. 
Bu kafayla gidersek daha uzun yıllar da yaşayamaya devam edecek gibi gözüküyoruz.
En ideal, en iyi fikri bile felç eden bir sistemden bahsediyoruz. Bütün bağışıklık sistemlerimizi çökerten akıl ve izanı devre dışı bırakan çağ dışı bir sistemden bahsediyoruz.

Uzun uğraşlar sonunda şükür bir kısmından kurtulduk; Ama diğerlerini daha kaç yıl çekeceğimizi kimse bilmiyor. 
Düşünün kötü bir danışmanın bile hakkından gelemezken. Küresel oyun kurucuların, iktidar sahiplerinin hakkından nasıl geleceğiz? 
Her gün televizyon karşısında saçımızı başımızı yoluyoruz. 
Koskoca entelektüel bir hareketi her gün yetersiz zır cahillerle sigaya çekmek anlaşılır bir şey değil.

‘’Mühür kimdeyse Süleyman odur’’ Sözü birçok şeyde geçerli olabilir, ama Türk milliyetçiliğinde asla geçerli olamaz olmamalıdır.

Bir sosyolog olan Roberto Michels 
Alman parti ve sendikaları inceleyip Oligarşinin Tunç Kanunu diye bir kitap yazmış.

Kitabında lider, delege, milletvekili ve diğer seçilenlerin en demokratik sistemlerde bile, devlet ve örgüt imkânlarını ellerine geçirdikten sonra hızla tabanlarından nasıl uzaklaştıklarını, kendilerine nasıl yeni bir dünya kurduklarını, yeni ve yıkılmaz nasıl bir yapı oluşturduklarını uzun uzun anlatmış.
Tam gün mesai yapan maaşlı görevlilerden, görevde kaldıkça kökleşip uzmanlaşan kadrolardan. 
Eğitim ve ahlak seviyesinin rolünden, şahsi hırs ve benlik duygusundan, güç ve kuvveti kaybetmemek için geliştirilen reflekslerden uzun uzun bahsetmiş.
Seçilmişlerin seçmenler, vekillerin vekâlet verenler üzerinde nasıl egemenlik kurduklarını anlatmış.

Amacım ne Oligarşinin Tunç Kanununu anlatmak ne de savunmak değil elbette. Savunacağım biri de değil zaten. Amacım bu bataktan nasıl çıkacağımız, aksayan yönleri nasıl düzeltebileceğimiz üzerine biraz düşünmeye sevk etmek hepsi o kadar.

Alman parti ve sendikalarında ne kadar isabet kaydetmiş bilemem, ama bizde birçok konuda yüzde yüz isabet kaydettiği kesin.

Tevfik Fikret ’in ‘’ Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin ’’ 
Mısralarının geçtiği ‘’Han-i Yağma ‘’şiirinin adını her kes bilmeye bilir, ama bu meşhur satırları sanırım bilmeyen yoktur.

Joker gibi 
Geldi bu yazınında başköşesine oturdu işte.
Oligarşi: Beyler! 
İster sağ olsun 
İster sol 
İsterse Türkçü Turancı bir fikir fark etmez. 
Kısaca, aksırıncaya tıksırıncaya kadar yemenin, oturdukları koltuktan kalkmamalarının adıdır.
Bakmayın siz vatan millet nutuklarına, mesele siyaset kadar aynı zamanda bir ahlak meselesidir.
Yüz yıldır kokan ahlaksızlığın üzerinde, yüz yıldır parmak oynatılmıyorsa eğer, o ülkede erdemli bir siyasetten bahsedilemez.

Avrupa bu işi çözeli yıllar olmuş. 
Onlarda geçmiş bu yollardan, onlarda yaşamış bu sorunları. 
Roberto Michels onlar için yazmış zaten bu kanununu. 
Ama adamlar sorunu çözmek ya da en aza indirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlar. 
Şu anda Avrupa’da bu konuya ait ciddi bir sorun yok. Milleti devleti düşünmek aklı kullanmak böyle bir şey işte.

Ama biz hala adını bile anmıyoruz.
Tıpkı matbaa gibi
Biliyorsunuz matbaayı 200 yıl sonra aldık. Bakalım oligarşi hakkındaki adımlarımızı kaç yıl sonra atacağız.

Parti oligarşisi deyip geçmeyin beyler! 
Partilerin bir devletteki önemini düşününce ne kadar önemli bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayacaksınız. Sadece kendimizin ve çocuklarımızın değil, koskoca bir ülkenin kaderinden bahsediyoruz çünkü.

İstediğimiz kadar uyaralım kapı duvar.
İstediğimiz kadar anlatalım kapı duvar.
İstediğimiz kadar itiraz edelim kapı duvar.

Peki!
Ciltler dolusu kitapları makaleleri mi var? Hayır. 
Yürüyünce arkalarından dağlar mı yürüyor? Hayır.
Hitabet, Bilgi, belagat, erdem, liyakat sahipleri mi? Hayır.
Yazar, çizer, sanatçı, fikir adamları mı? Hayır.

Peki! Niye kalkmıyorlar? Peki! Niye kaldıramıyoruz o zaman o koltuktan? 
İktidarın altın anahtarı Oligarşinin Tunç Kanunu ellerinde de ondan.

Bir zincirin halkaları gibi, bir şirketin maaşlı elamanları gibi 
Aynı kaderin, aynı yolun yolcuları gibi, öyle kök salmışlar ki, söküp atmak mümkün değil.


Her şey iktidarla alakalı, iktidarda oldukları müddetçe her şeyin kralı onlar. 
Bakmayın siz nimetini paylaştıkları parti için kırk takla attıklarına, bakmayın siz akıl almaz dalkavukluklarına. 
Siz onları birde gözden düştüklerinde görün, bir anda bizim gibi idealist olacaklarına ve hatta bizden daha çok eleştireceklerine şüpheniz olmasın. 
İşte böylesine derin, işte böylesine sorunlu, bir ahlak ve sistem problemiyle karşı karşıyayız.

Az kitap 
Az tefekkür 
Az fikir 
Az gelişmişlik 
Az demokrasi… 
Bol lider 
Bol doktrin(!) 
Bol teşkilat(!) 
Bol kutsal 
Bol hamaset
Bol algı 
Bol cehalet… 
Dert bir değil ki 
Bin.


Roberto Michels ‘in kulakları çınlasın. 
Gelsin de birde bizde görsün Oligarşinin Tunç Kanunu. 
Tunç değil tunç üzeri tunç mübarek! Aşana aşk olsun.

Naçizane fikrimdir. Bu memlekette din gibi, milliyetçiliği de doğru anlayıp doğru anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur. 
Particiliği ondanda zor.

Biri bitmeden biri başlayan oligarşiye rağmen, her alanda her türlü olumsuzluğa rağmen 
Hala bıkıp usanmadan Türk milliyetçiliğinin çağdaş kodları için uğraşan, okuyan, düşünen, yazan Türk milliyetçileri Tanrı sizi korusun. 
İşimiz zor, ama imkânsız değil.

Ulu Tanrının izniyle, 
Büyük önderin dediği gibi, damarlarımızda dolaşan asil kan, onu besleyen binlerce yıllık kültür, ilim ve irfan olduğu müddetçe kim ne yaparsa yapsın Türk milliyetçiliği Türk milliyetçiliğine yakışır bir şekilde yaşamaya her zaman devam edecektir.


Editör: TE Bilisim