BİRER BİRER DÖKÜLÜYORLAR!..

Efendim hepimizin bir ömür verdiği,
Tabelası başka partilerinki gibi dyo, marşal veya filli boyalarla değil,
Bir neslin göz yaşıyla, kanıyla hatta canıyla yazılmış MHP‘mizin önemli(!) simalarından biri bir açıklama yapmış...
(Benim de Hebererk vasıtasıyla haberim oldu...)

Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler

Bir sürü laf salatası yapsada bütün açıklama bana hakaret etme, meczup deme veya bana oşt deme hatta beni serhoş ilan etme üzerine kurulmuş...
Yani mahkemeye vererek hızını alamayanlar bu tür açıklamalarla şahsıma karşı zihinlerindeki pisliği boşaltmak istiyorlar...

Hatta öyle ileri gidiyorlar ki beni sağlığında Başbuğ‘umuzla ters düşmüş gibi gösterip, kendilerine haklılık kazandırma çabasına düşecek kadar alçalıyorlar...

Sanki sağlığında Başbuğ‘umuza kin kustukları ve adına da 
“Milliyetçi Çizgi„ dedikleri paçavrayı ben çıkardım!..
Sanki ülkücüler o günleri unuttu...

Açıklamayı yapan İsmet Büyükataman diye biri...
Bursada çeşmeyi kurutmuş, o yetmiyor gibi Ankara‘ya gelip gözünü göle dikmiş olan bir kurnaz!
Seceresi Bursa‘da herkesin dilinde!

Muhatabım sahipleri olduğu için bu tiplerin çemkirmelerine pek aldırmıyorum.
Ancak meşgul ettikleri makam açısından önemsedim...

Hatta şu edep dolu(!), terbiye dolu(!), estetik dolu (!) açıklaması kuytu yerlerde kayıp olmasın, bana hakaret bile olsa siz de okuyun istedim.
Cevap vermeye bile değmez bulduğum bu hezeyanları, siz de görün istedim.
Okuyun ve görün o canım yuvalarımızın hangi ellere kaldığını!..

Daha fazla uzatmadan beyefendinin(!) açıklamasını sizlerin dikkatine sunuyorum,

İhtiyaç duyuyorsanız onlar gibi ağzınızı bozmadan benim yerime gerekli cevabı siz verebilirsiniz.

İşte o açıklamadan bazı bölümler;

Ben de araya girip bazı cümlelerine parantez içinde müdahale edersem çok görmezsiniz herhalde!

Açıklama şu;
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

“ Hareketimizle gönül bağını aslında Başbuğumuzun Alparslan Türkeş’in sağlığında sorgulamaya başlayan Arif Şirin camiadan gözükmesinin kendisine sağladığı pirimden vazgeçmemek adına hep etrafta dolanmış ancak içeride kendisine yer bulamamıştır.

( Gerçi öyle bir derdim hiç olmadı ama, böylelerinin olduğu yerde benim yer bulamamam normal değil mi?)
Beyefendi (!) devam ediyor;

Birkaç adaylık teşebbüsünden de istediğini alamayınca iyice edep sınırlarının ötesine, ozanlık donuna girerek geçmiştir.

( Diyelim ki Ozanlık donuna girdim...
Ozanlık donuna girmek Rahşan‘ın donuna veya devletlülerin g*t cebine girmekten daha mı kötü acaba?)
Devamına bakalım efendim;

Ozan ifadesi ahlaksızlığın, kişisel kinlerin, ucube sözlerin limanı değildir. Köpeğin havlamasında dahi bir estetik bulunurken Arif Şirin’de bu estetik görülmemektedir.

( Kendi havlamasında ki estetiğe bakar mısınız!?))
Devamını okuyalım;

Bu açıdan Türkiye’de yaygın olan ozan ve aşıklık geleneğinden gelen hiç kimse bu zatı ozan olarak tanımlamamaktadır.
Geriye bu şahsın meczup olduğundan başka bir ihtimal kalmamaktadır.Bu meczubu muhatap almak mümkün dahi değildir.
Bizimkisi teşbihte hata olmasın afkuran ite hoşt demekten ibarettir.

( Ömrünü meczuplara finoluk yapmakla geçirenler, 
kendileri de meczuplaştığı için hesaplarına gelmeyen herkesi meczup gözüyle görmeye başlarlar!.. Şekil A'da görüldüğü gibi!)
Devamına bakalım, diyor ki;

Bahsi geçen meczup ağababaları gibi, kutusuna bozuk para atanlar gibi Halk TV’ye çıkıp zırvalarına devam etmiştir.

( İşte böyle!.. Babası birden fazla yani çok babalı olanlar başkalarını da kendileri gibi sanırlar) 
Neyse yine şöyle devam ediyor;;

Halk TV’nin ne olduğu kimin olduğu bellidir. Bu meczubu afkurtan da ortaya çıkmıştır. Dilerse Roj TV’ye çıksın, dilerse PKK’nın desteklediği yürüyüşe katılsın. Orası bizim meselemiz değildir. Meczuba söylenecek çok söz vardır ancak söze yazık etmemek için uzatmıyoruz.
Ve bu meczup şeref bahsinden, yüzünü kızartacak, başını öne eğecek bu polemikten çıkamayarak, bizatihi kazdığı şerefsizlik kuyusuna çırpına çırpına düşecektir.

(Görüyor musunuz?.. Kendi düştükleri kuyuya bizi de çekmeye uğraşıyorlar... Sanki şerefsiz kelimesini ben mahkemeye verdim)
Devam edelim;

Meydanın boş olduğu yanlışına kapılan şeref yoksunları, şeref kaybıyla bölücülüğün yörüngesine tutunan şahsiyet fukaraları, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in infialiyle yollarını şaşırmışlardır.

( Burda da bu şeref ve kişilik milyoneri(!) zavallının, kendilerine olan infiali yani tepkiyi bana imiş gibi gösterme gayreti var...)
Yine devam ediyor bakın ne diyor;

Ozan dili sert olur diyen ahmaklar şunu bilmelidir ki; tezekten terazinin dirhemini malzeme olarak kullanan bu meczup heccav değil olsa olsa debbağ olur.

(İşte bunlar güya siyasetçi olacak!..
Şu kullandığı kavramlardan da anlıyorum ki benim gölgemde çok yatmış bu!
Hem yatmış hemde bak kalkmış bana ozan diyen herkesi ahmaklıkla suçluyorlar..)
Şİmdi de şu şecaat arzederken sirkatini açığa vurmaya dikkat eder misiniz!;

Son olarak 90’lı yılların ünlü eserlerinden Ülkü Aker’in sözlerini yazdığı “Akşamcı Arif” isimli eser tam olarak bu meczubu anlatmaktadır. Dilerse çevirip çevirip dinleyip kendini bulabilir.

( Esas akşamcı olanlar, hangi yıl, hangi kişinin, hangi akşamcı şarkısını yazdığını nasıl da biliyorlar ama...
Yazık bunları bildikleri kadar ülkücülüğü bilselerdi biz bu durumlara düşer miydik?)

Velhasılkelam devlet şereftir, şerefsizler ne bilir„

diyerekte bitirmiş bu müthiş (!) açıklamasını...
Herhalde bu açıklamayla sahibinin gözüne girerek liste dışı kalmamayı garanti etmiştir diye düşünüyorum. 
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Eveeet... 
Okudunuz mu bilmiyorum bu çok şerefli(!) arkadaşın yazdıklarını.
Ama ben okudunuz diye düşünüyor kararı size bırakıyorum.

Bu zatı ne tanırım ne de bilirim.
Bunları ben söylesem küfürbaz oluyorum, ağzı bozuk oluyorum...
Ama bunlar söyleyince ağızlarından bal akıyor!.. 
Dedim ya bunlar ne söylerse mübah... Ben şerefsiz deyince günah!..

Halbuki benim için iki cümlelik işi olan bir zavallı... 
Ancak evlad-ı ıyalini düşünerek onların üzülmesini istemediğimden daha fazla bir şey demek içimden gelmiyor.

Ama şu kadarını hatırlatayım!
Hani demiş ya adam;
Hakim Bey ben işte böylelerinin!..

Şimdi anladınız mı benim o destanı bir şerefsiz için değil,
her şerefsiz için yazdığımı?

Yaaa bak nasıl birer birer dökülüyorlar!

Ozan Arif
04 Temmuz 2017
Samsun.

Editör: TE Bilisim