DEMOKRASİ NÖBETLERİNİN SONU...

Rubil GÖKDEMİR

FETÖ/PDY tarafından 15 Temmuz gecesi girişilen alçakça darbe teşebbüsünü bastırmak için; refleksini kaybetmiş kurumlar ve devlet krizi sebebiyle, istiklal ve istikbalimiz için en son çare olarak sığındığımız milletimiz tarafından, kent meydanlarında ortaya konulan şanlı direniş ve akabinde devam ettirilen demokrasi nöbetlerinin sonuna doğru geldiğimiz anlaşılıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı; siyasi tarihimizde müstesna yeri bulunan demokrasi nöbetlerini 7 Ağustos tarihinde YENİKAPI MİTİNGİ ile taçlandıracaklarını bugün açıkladı.

Bu hain darbe girişimi sebebiyle karşılaştığımız bir musibetten, gerçekten hayırlı bir sonuç çıkarmak için, demokratik esaslarla devleti yeniden ihya etmek ve demokratik uzlaşma kültürünü derinleştirmek istiyorsak; demokrasi nöbetlerini milat sayarak milletçe yeni bir hesaplaşma, helalleşme ve tefekkür sürecini yaşamamız gerekiyor:

- Demokrasi nöbetlerinin tek amacının; darbelere karşı milletin direniş göstermesi, "seçimle gelenin seçimle gitmesi" ve millet iradesiyle iktidar meşruiyetinin esas alınmasıyla sınırlı kalmaması gerekiyor.

- Bu hain darbe girişimi sebebiyle, 93 yıllık Cumhuriyetin temel projesi olan, özgür bireyleri esas alan vatandaşlık bilincinin artırılması hedefini sonuna kadar takip etmeliyiz. Vatandaşlık aidiyetini hukuk içinde artırmanın milli birliğimizi korumada temel faktör olduğunu kabul etmeliyiz. Bu anlamda "din- devlet", "devlet-birey" ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi ve hukuk önünde eşit ve ilmi telakkilerle teşekkül etmiş eğitim kurumlarıyla ortaya çıkacak hür bireyler olmadan demokrasiyi inşa edemeyeceğimizi unutmamalıyız.

- Sağcısı, solcusu, muhafazakarı ve liberali ile birlikte Cumhuriyetle hesaplaşma, rövanş alma gibi sloganlardan kurtularak, millet evlatlarının kanıyla yazılmış bu tarihi tecrübeden, ilmi esaslar ve vicdani ölçülerle yararlanmamız gerekiyor.

- Demokratik sistemin olmazsa olmazları arasında bulunan "din ve vicdan hürriyetinin" teminatı olacak bir anlayışla; laiklik ilkesinin bu milletin bütünlüğünü sağlamak için çok önemli bir sosyal ve hukuki yapı olduğunu ve bu ilkenin kötü uygulama biçimlerinin ise, aksine toplumsal fay hatları ürettiğini artık bütün kesimler anlamalıdır. Devletin bekası ve milletin birliği için laiklik ilkesinin vazgeçilmez olduğu tartışmasızdır.

-Cumhuriyetin kurucu felsefesi dediğimiz esasların, nihai olarak demokratik sistemin alt yapısını oluşturan temel ilkeler olduğunu, yeniden okuyarak anlamak, yorumlamak ve benimsemek durumundayız.

Milletin birliği ve toplumsal bütünlüğümüz için vatandaşlık bağı ve aidiyetini artıracak şekilde bürokratik mekanizmaları, hukuk ilkeleri, liyakat ve ehliyet ölçüleriyle kurmak ve işletmek durumundayız. Devlet dışı dini, siyasi ve diğer sosyal yapılanmalara bu anlamda imtiyaz tanınamaz, öncelik verilemez. Bizi millet olmaktan çıkarak, "kabileleşmeye" dönüş yolunu açacak statü ve hiyerarşilere devlet yapılanmasında yer verilmemesi gerektiğini 15 Temmuzun acı tecrübesiyle öğrenmiş bulunuyoruz.

- Demokrasinin sadece sandık sonuçlarından ibaret olmadığını, adil, eşit ve hukuki güvenceye sahip olmayan seçimlerin demokratik olmayan rejimlerde bile bulunduğunu, demokratik seçimlerin ise hukuk devleti ilkesiyle güçlendirilmiş ve hukuki güvence altına alınmış ve özgür bireylerin katıldığı mekanizmalar olduğunu unutmamalıyız. Bireylerden oluşmayan bir toplumsal yapının demokratik rejimi yozlaştırdığı, seçim kaygısı sebebiyle devlette ideolojik veya dini yapıların paralel otorite veya hiyerarşiler meydana getirdiğini unutmamalıyız.

- Temel hak ve hürriyetlerin korunması ve güçlendirilmesinin, devleti zaafa uğratmayacağı, aksine hür bireylerin girişimciliğini teşvik eden ve demokratik sistemin güvencesi, sigortası olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız.

- Demokrasinin olmazsa olmazlarından olan "güçler ayrılığı" prensibinin işlemesi ve güçlerin bir birini denetlemesinin darbe teşebbüsleri veya vesayet mekanizmalarının oluşmamasının da güvencesidir. Güçler ayrılığı, millet iradesinin hukuk içinde kullanılmasının teminatı, iktidarların meşruiyet kaynağı, muhalefetin ve birey haklarının ise güvencesidir.

Demokrasi nöbetlerinin siyasi tarihimize olumlu bir katkıda bulunmasını istiyorsak, yozlaşmış devlet sisteminin ürettiği darbe girişimlerine karşı oluşan şahsi iktidar ve korkularımız için sadece etten kaleler vazifesi görmesini istemiyorsak, bu süreci rasyonel analizlerle değerlendirmek zorundayız.

YSK resmen ilan etti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi YSK resmen ilan etti: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi

Çok şükürler olsun ki milletin akl-ı selimi ve feraseti, o kalabalıklardan nahoş olayların çıkmasına izin vermedi. Şimdi sıra aynı feraset ve akl-ı selimi göstermek zorunda olan siyasetin aktörlerindedir. Demokrasinin bir uzlaşma rejimi olduğunu aklımızda tutarak "uzlaşma kültürü" üretecek şekilde siyasi uslubumuzu yeniden belirlemeliyiz.

İçinde bulunduğumuz medeniyet dairesi içinde bulunan diğer millet ve devletlere rol modeli olmak istiyor ve 200 yıllık hedeflerimize ulaşmak istiyorsak, DEMOKRASİ NÖBETLERİNDEN zengin bir tecrübeyi üretmek zorundayız. Aksi halde inanıyorum ki, millet evlatlarının fedakarlığı ve döktüğü kanların üzerinden, bu tecrübeyi değerlendirmeyen ve kısa vadeli siyasi hesaplar peşinde olanları millet ve tarih affetmeyecektir.

DEVLETİN BEKASI ve MİLLETİN BİRLİĞİ İÇİN HUKUK VE DEMOKRASİ MECBURİYETTİR.

(Haberalp)


Editör: TE Bilisim