BİZ OLALIM; BİR OLALIM. "MODERN VE GELENEĞİN ARASINDAKİ GERİLİMDEN," ANCAK BU YOLLA KURTULURUZ... BİZ OLALIM; BİR OLALIM. "MODERN VE GELENEĞİN ARASINDAKİ GERİLİMDEN," ANCAK BU YOLLA KURTULURUZ...
Osmanlı’nın son dönemi, cumhuriyetin kuruluş yılları ve bugün; huzurumuz, birliğimiz, bütünlüğümüz çoğu kez dini kesimler üzerinden bozulmuş, ülkemiz sürekli karıştırılmıştır. Dün Ermeni-Rum azınlıklar, İslami tarikat ve cemaatler operasyon alanı olmuştu. Ermenileri, katliamcı, işbirlikçi tekke ve zaviyeleri mandacı müstemlekeci yaptılar. 12 Eylül’de komünizmle mücadele gerekçesiyle o yapılara sızdılar. Daha sonra FETÖ’yle 15 Temmuz’da çok acı yaşattılar. Sahi sıra şimdi hangi grupta ya da kimdedir?

Devletin imtiyazlı tarikatı ve cemaati olur mu?

Devletin görevi bu yapılar konusunda milleti uyandırmak, uyarmak ve gerekli tedbirleri almaktır. Hiç devletin imtiyazlı tarikatı ve cemaati olur mu? Hukuk devleti, bütün dini gruplara eşit uzaklıkta olmalıdır. Devlet kurumları hiçbir dini grup, tarikat ve cemaatin arka bahçesi değildir. Devlet, ülkeyi her türlü hukuki güvenceye almakla mükelleftir. Bugün mevcut İktidara yanaşanlar yarın başka bir İktidar döneminde postu oraya sererler. Bunu yıllarca üzülerek iç çekerek izledik. Devlet ve milletin geleceği için hep hayıflandık. Gerçekten samimi anlamda her türlü dini gruplara (gayrimüslimler dahil) saygımız sonsuzdur. Samimi Musevi’nin havrasına, Hıristiyan’ın kilisesine imkanları yoksa sırtımızda taş taşırız. Türk milletinin tarihte kurduğu tüm devletler, bugünkü inanç özgürlüğünün güvencesi olması gereken laiklikten daha ileri derecede inanç özgürlüğü vermiştir. Osmanlılar bunu abartarak ülkeyi komple gayrimüslim tebaanın imtiyazlı özgürlük alanı haline getirmiştir. İslam dini zaten inanç özgürlüğü dinidir. Yıllarca kapı komşusu olarak her türlü din ve inanç mensubu baş tacı edilmiştir. O dönemde böyle medya imkanı yoktu istense kökleri kazınırdı ama asla hiç kimseye ne din ne dil ne de etnisite dayatılmamıştır.

Türklük, binlerce yıldır her inanışa özgürlüktür hayat hakkıdır

Osmanlı, tehcire mecbur kalmıştı zira Ermeni-Taşnak çeteleri çocuk, yaşlı, kadın demeden toplu katliam yapıyordu. Yüzlerce yıl rahat yaşadılar, zayıf anında masum insanlara emperyalist işbirliği ile çöktüler. Zira Müslüman Türk’ün Türklük anlayışı bunun sayısız referansları, zenginliği tarihidir. Türklük, binlerce yıldır her inanışa özgürlüktür hayat hakkıdır. Fakat dini istismar ederek emperyalist güçlerin maşası, manivelası, taşeronu, kutsallarımıza sarılı kanlı sopası olanları gördük ve çok acı yaşadık. Bütün bu olanları tarih sayfalarından okuyoruz. İnsan odaklı inanç, kültür, medeniyet anlayışımız zaaf olarak anlaşılmamalıdır. İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Amerikan ve İsrail istihbarat servislerinin arşivleri bunların ispatıdır.

Graham Fuller’in “Yeşil Kuşak” teroisi

Yönetici olmak; bunu idrak etmek, görmektir ve tekrar yeni 15 Temmuzları yaşamamaktır. Türkiye daha fazla ihaneti kaldıramaz. Ülke insanına yazıktır, samimi Müslüman’a yazıktır ve günahtır. Zira fatura hep ona kesiliyor. Türkiye daha fazla kan kaybetmemelidir. Graham Fuller’in “Yeşil Kuşak” teorilerinin kanlı oyuncak alanları, Türkiye ve İslam dünyası olmamalıdır. Bu konuda devletin ve milletin milli hafızası çok güçlüdür. Önemli olan hatırlamak ve gereğini yapmaktır. Bir mümin bir iğnenin deliğinden bir defa geçer. Tekrar aynı denemeyi yapmak, beyhude aynı hatayı işlemek abesle iştigaldir. Yönetici, feraset ve basiret sahibi olmalı, ülke kesinlikle ortak akılla yönetilmelidir. Aksi hüzün, trajedi ve gözyaşıdır.

Daha fazla kara günler görmek ve yaşamak istemiyoruz. Türkiye 200 milyon insanı bakar yeter ki ortak akılla yönetilsin!

Sabri Şenel

Editör: TE Bilisim