Adana'da MİT'e ait TIR'larla ilgili soruşturmayı yürüten savcı Aziz Takçı, Başbakan Tayyip Erdoğan'a, yaptığı çeşitli konuşmalarda kendisini hedef gösterdiği gerekçesiyle 100 bin TL'lik tazminat davası açtı.

Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler

Adana’da MİT TIR’larının durdurulmasıyla ilgili soruşturmayı yürütürken önce yetkileri alınan, sonra da Trabzon’a atanan savcı Aziz Takçı, aleyhinde haberler yapan ve mahkemelerce alınan tekzip kararlarını yayınlamayan gazeteler ile Başbakan Erdoğan ’a “gerçeğe aykırı ithamlarda bulunmak ve iftira atmak suretiyle müvekkilin kişilik haklarına saldırıda bulunmak” gerekçesiyle 100 bin TL’lik tazminat davası açtı.

T24'ten Arzu Yıldız'ın haberine göre Savcı Takçı’nın avukatı Alpdeğer Tanrıverdi tarafından açılan tazminat davasının dilekçesinde Başbakan’ın MİT TIR’larının durdurulması ile ilgili çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmalarda “Müvekkilin kişilik haklarına saldırılan bu konuşmalarda müvekkile hitaben sürekli olarak ‘paralel savcı’, ‘casus’, ‘vatan haini’, ‘alçak’ gibi ithamlarda bulunulmuştur” denildi. Dilekçede, “Başbakan’ın kamu görevini ifa eden savcıyı Başbakanlık ve iktidar partisi genel başkanlığı makamlarına bağdaşmayacak şekilde kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaya çalıştığı” ileri sürüldü.

Başbakan için açılan tazminat davasının dilekçesinde özetle şu ifadelere yer verildi:

HEDEF GÖSTERİLDİ

“Davalı, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (TMK 10. madde ile görevli ve yetkili) 2014/2 sayılı dosyası ile başta müvekkil tarafından yürütülen soruşturma dosyasından 19.01.2014 tarihinde yapılan operasyonla ilgili operasyon tarihinden bu yana her platform ve ortamda müvekkil hakkında asılsız iddialarda bulunmuş, hiçbir bulguya ve delile dayanmaksızın müvekkilin itibarını ve onurunu zedeleyecek ithamlar ileri sürmüş, kamu görevini ifa eden müvekkili tüm ülkede hedef göstermiş ve başbakanlık ve iktidar partisi genel başkanına yakışmayacak ve bu makamlarla bağdaşmayacak şekilde müvekkili kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırma çabası güderek, müvekkile birden çok kez hakaret etmiştir.

Müvekkilin kişilik haklarına saldırılan bu konuşmalarda müvekkile hitaben sürekli olarak ‘paralel savcı’, ‘casus’, ‘vatan haini’, ‘alçak’ gibi ithamlarda bulunulmuştur. Müvekkili hedef alan bu konuşmalara karşı 21.03.2014 tarihinde Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na, 24.03.2014 Tarihinde de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iki ayrı suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu suç duyurularına ilişkin havaleli dilekçeleri ekte sunuyoruz.

Müvekkil kamu görevi ifa eden bir cumhuriyet savcısıdır. Herhangi bir siyasi parti mensubu ve lideri gibi eleştiriye açık bir vazife ifa etmemektedir. Bu nedenle de yapılan konuşmalar, müvekkilin mesleki ve kamuoyu nezdindeki itibarını ziyadesiyle zedelemiştir.

Davalının makamı ve müvekkilin görev yeri dikkate alındığında Adana mitinginde yaptığı konuşma çok daha farklı bir önem arz etmektedir. Zira Terörle Mücadele Kanunu'nun 20. maddesinde ‘Terörle mücadelede görev veren veya bu görevi ifa eden adlî, istihbarî, idari ve askeri görevliler, kolluk görevlileri, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcıları, terör suçlularının muhafaza edildiği ceza ve tutukevlerinin savcıları ve müdürleri, devletgüvenlik mahkemelerinde görev yapmış hâkim ve savcılar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesiyle yetkili kılınmış ağır ceza mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar ile bu görevlerinden ayrılmış olanlar ve terör örgütlerinin açık hedefi haline gelen veya getirilenler ile suçların aydınlatılmasında yardımcı olanlar hakkında gerekli koruma tedbirleri devlet tarafından alınır."

“Devletin yürütme organının başı olan davalının, kanunla belirlenen usul ve şartlar altında yönelebilecek her türlü tehdit ve saldırıya karşı korumakla görevli olduğu müvekkil hakkında sarf ettiği sözler ve müvekkile karşı yönelttiği ithamlarla birlikte, müvekkili Türk toplumu tarafından en ağır suçlardan sayılabilecek vatan hainliği, casusluk ve ajanlık suçlamalarına maruz bırakılmıştır.”

TIR savcısından polisler hakkında suç duyurusu

ELEŞTİRİ OLARAK DÜŞÜNÜLEMEZ

“Davalı alacağı tedbir ve önlemlerle bizzat korumakla görevli olduğu müvekkili, televizyon ekranlarından milyonlarca kişi, miting konuşmalarında on binlerce kişi huzurunda küçük düşürmüş, rencide etmiş, kişilik haklarına saldırıda bulunmuş ve işlenmesi muhtemel her türlü nefret suçuna karşı alenen hedef haline getirmiştir. Bununla da kalmayıp Adana mitingine katılanlar tarafından yuhalanmasını sağlamaya çalışmıştır. Bunların, müvekkil başta olmak üzere ailesi ve yakın çevresi üzerinde oluşturduğu psikolojik etkinin de daha fazla olmasına yol açtığına şüphe yoktur. “

“Davalının üzerinde etkili olduğu kitlenin büyüklüğü ve yaptığı konuşmaların neredeyse tüm televizyon kanallarından canlı olarak ve ardından da tüm ana haber bültenlerinde tekrarla yayınlandığı düşünüldüğünde, kişilik haklarına yapılan saldırının normal sınırlar içinde değerlendirilmesi ve bir eleştiri olarak görülmesi asla düşünülemez. Kaldı ki saldırının bir seferle sınırlı kalmayıp neredeyse her ortam ve şartta birden çok kere yapılmış olması da manevi çöküntünün artmasına neden olmuştur.”

“Bu konuda Yargıtay 4. HD. 'nin 2006/16497 E. 2006/1107 K. Sayılı kararında özetle ‘Manevi tazminat miktarını belirlerken davalı televizyon kanalının ülke çapında yüksek izlenme oranına sahip oluşu yayın zamanı ve süresi de değerlendirmeye katılmalıdır’ denilerek, kişilik haklarına yapılan saldırının ulaştığı kitlenin, tazminat tutarının hesabında dikkate alınması gerektiğinden bahsedilmektedir. Müvekkil mesleğinde elde ettiği başarılar neticesinde birçok önemli görevler üstlenmiş, başsavcılık yapmış, en son TMK Maddesi ile görevli ve yetkili Adana Savcısı olarak çalışmıştır. Mesleğindeki üstün başarısı dolayısıyla meslektaşları ve adalet camiasında tanınan, sevilen ve sayılan bir hukukçu olarak tanınmaktadır. Davalı tarafından yapılan konuşmalar, müvekkilin saygınlığına zarar verdiği gibi, kamuoyu nezdindeki itibarını da zedelemiştir.”

Editör: TE Bilisim