Zafer Partisi Ümraniye İlçe Teşkilatı şehit olan altı askerimiz için yürüyüş.. Zafer Partisi Ümraniye İlçe Teşkilatı şehit olan altı askerimiz için yürüyüş..
 Ben Van'da doğup büyüdüm.

Tarih kokan kocaman evimiz,envai tür çiçekle bezeli bahçemiz, her biri zarafet ve asalet timsali komşularımız ve tabii ki anılar... En küçüğümüz Şenay dışında çok hareketli hatta biraz yaramaz çocuklardık.

Rahmetli babam hele de annem az çekmedi bizden. Üstelik ne hikmetse bizim vukuatlar da genelde babam şehir dışındayken olurdu. Sabır abidesi canım annem, bir kere bile şikayet etmedi bizden. Maceracı ruhumuzu örselemediler , merakımızı öldürmediler ve sorunları aşmayı olaylardan sonuç çıkarmayı öğrettiler bize.

Babacığımın dut ağacına yaptığı ağaç evinden yıldız yağmurunu izleyeceğiz diye yatak yorganı ağacın tepesine taşımamıza ses etmeyen annemle babamı, gecenin bir vakti seslerden korkup da dut ağacının altında çay içerken görmek öğretti bana her zaman bizi kollayan birinin olduğunu ve asla korkmamam gerektiğini.

Hatta bir defasında, canım Gülay Halama gitmiştik de akşam orada uyuyakalmıştım. Laf aramızda, sırf babam beni arabaya kucağında götürsün diye uyandığım halde numaradan devam etmiştim. Baba kucağı bu, doyulur mu?

Okuma yazma kitabımı da bu numara uğruna halamlarda bıraktım . Ertesi gün kalktım, okuma kitabı yok. Numara da yapmışım ya suçluluk psikolojisi, anneme söyleyemiyorum. Tuttum kardeşim Korkutun elinden halamın evine gidiyoruz. Bize göre nerdeyse Van'ı bir uçtan bir uca kat edip de halamın evine bir vardık, halacığım evde yok. O anda tüm komando yeteneklerimiz sıfırlandı mı? Şu sokak, bu sokak derken nerede olduğumuzu anlamak için çıktığımız benzinlik inşaatında arkamızdan gelen 2 adam siz kimsiniz, nesiniz diye sorduğunda "Ben Demiray ın kızıyım" demiş çocuklardık biz ki o sırada ben birinci sınıfa gidiyordum.. Fakat biliyordum ki babam en güçlü, en baba adamdı.

Bizimle zaman zaman alt alta üst üste boğuşurdu babam. Abim Yusuf bir koluna Korkut bir koluna ben de ayaklarına atlardık. Ne çok gülerdik ve ne kadar yumuşaktı o ince uzun parmaklı ellerin baba...Tüm bu sıcaklığa rağmen bilirdik nerde ne söyleyeceğimizi ve onlar da bilirdi neyi nerde yapıp anlatacaklarını.

Mesela ben, üniversite 3 . sınıfta bir kere aldığımın dışında babamdan hiç direkt uyarı almadım. Uyarılar annem aracılığıyla gelirdi ki biz bunu yıllar sonra anladık.

Özlüyorum o günleri, iyi ki yaşamışım diyorum. Korkut la birçok sabah, eski Van evimizin içeriye balkonlu, cumba değil,pencerelerine minder atıp da güneşin doğuşunu görmek için beklediğimiz ve ne hikmetse güneşin hep bizim ümidi kesip de uykuya teslim olduğumuz dakikalarda doğuşunu beklemeyi özledim. Erken doğardı şehrimin üzerine güneş, çok erken. Tüm gece bekleyip sabrederdik o ilk ışıkları yakalamak için. Karanlık, bahçeden gelen sesler, evin kendi iç sesi, uyku tüm şartlar sıkıştırsa da beklerdik.Hatta bahçede o saatlerde güllerle ilgilenme bahanesiyle dolaşan ama asıl amacı bize eşlik etmek olan babamdan da saklanarak beklerdik.

Öyle ya sabahın 3,5- 4ünde uyumayan iki bazen 3 çift gözdük biz. Adeta güneşi doğurmak için özel bir ayin yapardık çocuk halimizle. Ve güneş her defasında, bizim en ümidimizi yitirdiğimiz anda doğardı inadına.

Her zamanki kural gereği, güzel şeyler hep en beklemediğimiz anlarda gelir ve biz çilesine katlandığımız o gecenin ardından gelen yeni güne salardık çocuk gülüşlerimizi ve hep büyüyen, bizi terk etmeyecek düşlerimizi...

Nuray Şaşihüseyinoğlu


Editör: TE Bilisim