Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler
  Bunlardan birisi, 5 Aralık 1920 yılında, İstanbul Hükumeti ile Ankara Hükumetinin buluşup görüştüğü, Mustafa Kemal’in İstanbul hükumetini tanımadığını açıkladığı meşhur Bilecik Mülakatının geçtiği mekan. İkinci önemi ise, yaşlı bir anının oğlunu askere gönderirken yaşadığı o tarihi hadise. Yazar Harun Tokak o hadiseyi şöyle anlatır. “Rüzgarın uğultularına karışmaktadır trenin acı ıslığı Akşamın ayazı vurur bitkin bedenlere Tren pencerelerinin önü ana baba günüdür.

Trenin dumanında savurur rüzgar, yüreklerdeki hasreti. Kimi babalar, annelerinin omuzlarından yavrularını alarak son defa öpüp koklamaktadır. Kimi taze gelinler, “Gelinceye kadar bebeğimiz olur” diye kocalarını gözyaşlarıyla teselli eder. Akşamın alaca karanlığında beyaz yaşmaklı bir ana belirir. Hafif kamburlaşmış belini duvara dayamış, vatanı gibi derin düşüncelerin kuşatması altında Kırışıklılar derin çizgiler oluşturmuş mübarek yüzünde Bir komutan yaşlı anayı uzaktan fark eder ve yanına yaklaşır; “Ana ne bekliyorsun burada ?” “Hüseyin'imi bekliyorum, o nu cepheye uğurluyorum” “Son defa görmek ister misin oğlunu?” “İstemem mi komutan bey yavrum.” Aslan Köylü Hüseyin biraz sonra koşarak gelir. Önce komutanına selam çakar, sonra da Anasının elini öper ve “Buyur anacığım” der. “Hüseyin'im, yavrum benim! Babanı Dömeteke'de, dayını Şıpka'da, iki ağabeyini de Çanakkale'de şehit verdim. Sen benim son can yongamsın, sen de dönmezsen anan ömrünü yapa yalnız geçirecek.

Tarlayı bu yaşlı anan sürecek, ekini kendi ekecek ama olsun, ben bunlara da katlanırım.” Belini hafifçe doğrultarak; “Git oğlum git! Minareler ezansız, camiler kuransız, Vatan bayraksız kalacaksa seni de istemiyorum, sen de git Hüseyin'im”. Bilecik İstasyonuna her uğradığımda, akşamın alaca karanlığında Aslan Köylü Yiğit Hüseyin'i anasının mübarek elini öperken görürüm. O Hüseyin'ler gittiler ve bir daha dönmediler.” Cemil Cüneyd’in dizeleri ise şöyle: Bilecik istasyonunda yaşlı ana Oğlunu cepheye uğurlarken Oğlum Babanı Dimetoka’da, dayını Şipka’da Ağabeyini Çanakkale’de kaybettim Sen benim son yongamsın Sen de dönmezsen ben Allah’a emanet-im diyordu Git sen de git Minareler ezansız Camiler Kur’ansız kalacaksa Sen de git Ezan, vatan, Kuran kime emanet Tarihe, Hikayelere, şiirlere konu olan bu hadise, milletimizin yaşadığı acı yılların destansı bir olayıdır. Geçtiğimiz günlerde, elime bir fotoğraf geçti. Aşağıda da yayınladığımız bu fotoğrafın, yaşanan bu destansı hadiseye ait olduğu yazıyordu. Bu fotoğrafları bu hadiseye mi ait, Bilecik'te mi çekilmiş yoksa daha sonra mı kurgulanmış bilemiyoruz ama şuandaki bilgi Bilecik’e ait olduğu.

Fotoğrafın aslına değil faslına bakacak olursak Bilecik için öneme sahip destansı bir hadiseyi anlatıyor. Bu yüzden, bu fotoğrafın çoğaltılması ve hikayesinin de yazılıp gelecek nesillere aktarılması önemli. Umarız devletimizin ilgili birimleri bunu dikkate alırlar.

Editör: TE Bilisim