Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk
İbrahim Tellioğlu'nun bu konudaki bilgilendirmesi şöyle...

Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan, 9 Şubat 1934’te imzalanan Balkan antantıyla başlayan ortak menfaate dayalı işbirliğini günümüzde de NATO ve AB çerçevesinde sürdürmeye çalışan iki komşu devlettir. İki taraf arasındaki ilişkiler Kıbrıs, Ege kıta sahanlığı ve Batı Trakya meselesi gibi çözüme kavuşturulmayı bekleyen konular sebebiyle hassas bir zemin üzerinde devam etmektedir. Diğer taraftan Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik “Megali İdea” olarak bilinen tarihî emelleri, münasebetleri dostluk çizgisinden uzaklaştırarak zaten var olan hassasiyeti daha da artırmaktadır. 

Yunanistan’ın “Megali İdea” faaliyetleri içerisinde Doğu Karadeniz bölgesine yönelik çeşitli iddia ve talepleri söz konusudur. Yunanistan’daki belirli çevreler tarafından dile getirilen bu iddialara göre bölgede bugün bile varlığını devam ettiren bir Rum ahali bulunmaktadır. Bunların bir kısmının gizliden dinlerini devam ettirdiği, ancak önemli bir kısmının asimile olarak İslamiyet’i benimsediği, bununla birlikte her iki grubun da Grek etnisitesinin özelliklerini muhafaza ettiği savunulmaktadır. Bununla birlikte Yunanistan’dan yoğun bir şekilde propagandası yapılan bu iddialarla ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir somut sonuca ulaşılamamıştır. Yıllardır sürdürülen saha çalışmaları sonucunda Karadeniz bölgesinde yaşadığı iddia edilen Grek kökenli bir topluluğa bugüne kadar rastlanılamamıştır. 

Yunanistan’daki Pontusçu çevreler bu faaliyetlerinden bir netice alamasa da iddialarını uluslar arası camiaya kabul ettirmek suretiyle Türkiye Cumhuriyeti aleyhine bir baskı unsuru haline getirmeye çalışmaktadırlar. Meseleyi tarihî ya da kültürel bir konu olmaktan çıkaran bu gruplar Yunanistan’ın yanı sıra ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kurulan Pontus dernekleri ve internet siteleri vasıtasıyla uluslar arası kamuoyunda Türkiye ve Türklük aleyhine açıktan faaliyet yürütmektedirler. 

Yunanistan’daki belirli çevreler tarafından Karadeniz bölgesine yönelik olarak yürütülen bu faaliyetler henüz resmî bir nitelik kazanmamıştır. Ancak Yunanistan’ın devlet tezi haline getirdiği “Pontus Soykırımı” iddiaları bu ülkede ve dünyada yeniden Türkiye aleyhtarı bir gündem oluşturmaktadır. 

Yunanistan’ın “Pontus Soykırımı” iddialarının temelinde XIX. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan ayrılıkçı faaliyetler ve neticesinde meydana gelen olaylar yatmaktadır. XIX. yüzyılın başlarından itibaren, Rum Ortodoks kilisesi ve üst düzey Rum tebaanın gayretleriyle Anadolu’daki Ortodoks Hıristiyanlar Yunan toplumunun bir parçası olduklarına inanmaya başlamış, bunun neticesinde gelişen Yunanlılık şuuru, Karadeniz bölgesini de Megali İdea’nın hedeflerinden birisi haline getirmişti. Nihayet 1870’den sonra Yunanistan’dan gönderilen önemli miktardaki Grek nüfusuyla güçlenen ve bilinen adıyla Pontusçuluk olarak ifade edilen hareket, Samsun merkez olacak şekilde bölgede bir Rum Devleti kurma amacı taşımaktaydı. Balkan Savaşları sırasında Müslüman köylere saldırılması ile alevlenmeye başlayan bu ayrılıkçı çalışmalar, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele döneminde de devam etmiştir. Başlangıçta Müslüman ahalinin kendi çabasıyla üstesinden gelmeye çalıştığı bu isyan, Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarının ortaya çıkmasıyla duraklamış, düzenli orduların kurulup bölgeye birlikler sevk edilmesiyle de 6 Şubat 1923’te bastırılmıştır. Yunanistan’da bugün dile getirilen soykırım iddialarında gerek ahali arasındaki karşılıklı çatışmalar gerekse düzenli orduların isyanı bastırması sırasında bölgedeki 350.000 Rum’un sistemli bir şekilde yok edildiği ileri sürülmektedir. 

İlk defa Paris Konferansı sırasında uluslar arası kamuoyunun gündemine taşınan Pontus meselesi, isyan bastırıldıktan sonra da yine Yunanlılar tarafından Lozan Barış Konferansına taşınmıştır. İki ülke arasında önemli bir anlaşmazlık konusu olan bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için konferansın 1 Aralık 1922 tarihli oturumunda gündeme getirilen nüfus mübadelesi, 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan sözleşme ile resmiyet kazanmış, 1 Mayıs 1923’ten başlayarak, Doğu Karadeniz bölgesindeki Rum-Ortodoks ahali Yunanistan’a göç ettirilmiştir. 

Yunanistan’ın bugün yeniden gündeme getirdiği “Pontus Soykırımı” iddiaları iki temel sebebe dayandırılabilir: İlk olarak nüfusunun yaklaşık üçte ikisi göçmenlerden oluşan bir ülke olarak karşılaştığı kimlik problemlerini örtebilmek için Türk düşmanlığına dayalı bir politika takip ettiği ve halkını bu yolla bir arada tutabilme amacı güttüğü söylenebilir. Bahse konu iddiaların mübadele ile Karadeniz bölgesinden Yunanistan’a göç eden Rumların bu ülke topraklarına ayak bastığı andan itibaren başlayıp günümüze kadar sürmesi bu amaca hizmet etmektedir. İkinci olarak Yunanistan’ın Türklerle tarihî anlaşmazlık konularında soykırım iddialarını bir baskı unsuru olarak kullanmak suretiyle uluslar arası kamuoyunda Türkiye’yi haksız duruma düşürme politikasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. 

Yunanistan’ın “Pontus Soykırımı” iddialarını devlet tezi haline getirmesi, iki taraf arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyecek en önemli konuların başında yer alacaktır. Zira 24 Şubat 1994’te Yunan Parlamentosunda alınan bir kararla Pontus’ta Greklere soykırım yapıldığına dair bir kanun tasarısını kabul edilmesinden sonra Yunanistan, Pontus Soykırımının ülke ve dünya gündemine taşınması için faaliyetlere hız vermiş, her yıl 19 Mayısta “Pontus Soykırımını” anma törenleri düzenlenerek mesele sürekli gündemde tutulmuştur. Bu günlerde mesaj yayınlayan parlamento başkanı gibi resmî sıfat taşıyan kişiler açıktan Türkiye’yi suçlayıcı konuşmalar yapmaktadırlar. Ancak bundan daha önemlisi dünyanın pek çok ülkesinde “Pontus Soykırımının” tanınması için lobi faaliyetleri yürütülmektedir. Bu çalışmaların bir neticesi olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin New Jersey ve Güney Caroline eyaleti senatoları 2002 yılında Türklerin Doğu Karadeniz’de Rumlara soykırım yaptığına dair birer tasarıyı kabul etmişlerdir. 

Yunanistan’ın dünya gündemine taşımaya çalıştığı “Pontus Soykırımı” iddiaları Türkiye’de yapılan pek çok çalışmayla ayrıntılı olarak incelenmiş ve bunların tarihî temellerden yoksun olduğu açık bir biçimde ortaya konmuştur. Buna rağmen Yunanistan, uluslar arası kamuoyunda başarıyla yürüttüğü lobi ve propaganda faaliyetleriyle tarihî gerçekleri alt edebilecek bir psikolojik üstünlüğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bu üstünlüğünü bugüne kadar kısmen kullanan Yunanistan, güçlü lobisi sayesinde Türkleri ve Türkiye’yi uluslar arası camiada yeni bir soykırım suçlamasıyla mahkum edecek şekilde çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir. 

Bu bilgilerden anlaşılacağı üzere Yunanistan, millî birliğini sağlayabilmek ve iki ülke arasındaki ihtilaflı meselelerde uluslar arası kamuoyunda Türkiye’ye üstünlük kurabilmek için “Pontus Soykırımı” iddialarını gündeme getirmektedir. Bu iddiaların tarihî gerçeklerle bağdaşmadığı bilim adamlarının çalışmalarıyla açıkça ortaya konmuştur. Buna rağmen Yunanistan, güçlü lobi faaliyetleri neticesinde uluslar arası kamuoyunda “soykırım” iddialarına taraftar bulmaya başlamıştır. Hal böyleyken Türkiye’nin bu iddialara karşı ciddi bir hazırlığı olmadığı ortaya çıkmıştır. Gelecekte, tıpkı Ermeni meselesinde olduğu gibi istenilmeyen durumlarla karşılaşılmaması için, mesele ilmî zeminde tartışılırken Pontus meselesi ya da Karadeniz bölgesinin Milli Mücadele dönemindeki tarihiyle ilgili yapılan çalışmalar bir an önce batı dillerine çevirerek dünya kamuoyunun dikkatine sunulmalıdır. Ayrıca güçlü Yunan lobisinin dünyada oluşturduğu Türklük aleyhtarı havaya karşı diplomatik ve psikolojik tedbirler alınmalıdır.

Editör: TE Bilisim