… Gel Anne ol Çünkü anne bir çocuktan bir Kudüs yapar. Adam baba olunca içinde bir Kudüs canlanır. |Nuri PAKDİL (***) Kudüs, vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayıların bir şehirdir. Kudüs, dinlerin peygamberlerin, imparatorlukların şehri. 3000 bin yıllık tarihi olan üç büyük din için kutsal sayılan şehir. Bunun nedeni ise peygamberlerin birçoğunun bu şehirde yaşamış ve ya hayatlarının bir kısmının bu şehirde geçmiş olmasıdır. İslam da ise özel bir yere ve kudsiyete sahiptir. Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın bu şehirde olması ve Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in İsra ve Miraç mucizelerine şahit olması bu üstünlüğünün sebeplerinin başında gelir. Yüce ALLAH, Kur’an-ı Kerim’ şöyle buyuruyor: “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir." (İsra, 17/1) Ayeti kerimede Mescid-i Aksa’dan “çevresini mübarek kıldığımız” diye bahsedilmektedir. Mescd-i Aksa’nın çevresi ise Kudüs ve Filistin topraklarıdır. Hz. Süleyman’ın yaptırdığı Beytülmakdis’i içinde saklayan ve Peygamber efendimiz (s.a.v)’in Mirac’a yükseldiği mescid-i Aksa’yı inci gibi bağrında saklayan kutsal şehir. Yüce ALLAH(c.c), Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘e bu kutsal mekanı teslim etmiş ve kıyamete kadar Efendimiz (s.a.v)’in ve ümmetinin elinde kalması için O (s.a.v)’i İsra ve Miraç vasıtasıyla oraya götürmüştür. İsra ve Miraç gecesinde bu mekanı bütün peygamberlerin ruhları şahitliğinde Resulullah (s.a.v)’e teslim etmiş, O(s.a.v) de bu mübarek şehri ümmetine miras olarak devretmiştir. İşte tüm bu sebeplerden dolayı Müslümanlar bu kutsal topraklara sahip çıkmak zorundadırlar. Kudüs, Yahudilerin değil, Hz. Adem(a.s)’dan beri tevhidin temsilcisi peygamberlerin mirasıdır. Bu miras nesilden nesile ALLAH’a itaat eden kullara devredilmiştir. Kudüs ve Filistin fetih hareketlerinin başlangıcında İslam toprağı haline getirilen ilk yerlerdendi. Bu mirasa sahip çıkma amacıyla 638 yılında Hz.Ömer tarafından Bizanslıların elinden alınarak İslam devletlerinin topraklarına dahil edilmiştir. Daha sonra 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in fethiyle birlikte 400 yıl Osmanlı’nın hakimiyeti altında kalmıştır. Osmanlı dönemi boyunca tüm dinlerin ve milletlerin huzur ve hoşgörü ortamında yaşadığı bir şehir olmuştur. Kıpti Ortodoks Kilisesi’nin baş patriği Dr. Amara Abraham Osmanlı misyonunu şöyle anlatıyor: “Başta kilisemiz olmak üzere diğer tüm dini cemaatlerin en mutlu ve huzurlu günleri Osmanlı devletinin hüküm sürdüğü dönemlerdir. Farklı Hristiyan cemaatleri arasındaki ihtilaflarda Osmanlı döneminde çözüme kavuşmuştur. Osmanlı döneminde her açıdan bir istikrar vardı. Herhangi bir ihtilaf olduğunda hemen çözüm üretilirdi. Barış ortamının tekrar sağlanması, Yavuz Sultan Selim’in Kudüs’e astırdığı, “ALLAH’tan başka ilah yoktur ve İbrahim(a.s) ALLAH (c.c)’ın dostudur.” Şeklindeki kitabesi doğrultusunda olmuştur. Tarih için de birçok defa yakılıp yıkılan Kudüs, şimdilerde yine mahzun ve kendisini kurtaracak Fatihlerini bekliyor. Kudüs haçlıların eline geçince, orası kurtuluncaya kadar gülmemeye yemin eden Selahaddin Eyyubi’nin şuurunu yeniden kazanmamız gerekiyor. Bugün Kudüs ve onunla bağlantılı olarak Filistin problemi sadece kınamakla geçiştirilemeyecek kadar büyük bir sorundur. Müslümanların ve tüm Dünya’nın gözünün önünde yıllardır süren bu katliamların durdurulması için etkin yaptırımlarda bunulması gerekir. Artık sesimizi duyurmanın ve “Dur” demenin zamanı gelmiştir. Evimizde oturup yapılanları izlemek biz Müslümanlara yakışmaz elimizden ne gelir demeden Hz. İbrahim (a.s)’ın ateşine su taşıyan karınca misali tarafımızı belli etmemiz gerekiyor. Kudüs kurtulmadan, İslam dünyasının yüzünün gülmesi mümkün değildir.

Düşünün ki onların şehit olduğu bir Dünya’da şahit olmak bize yakışır mı?

Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir! Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir!

Tüm fiili ve kavli dualarımız Kudüs, Filistin ve bütün mazlum kardeşlerimiz için olsun.

Editör: TE Bilisim