Çok garip değil mi? Siyasiler birbirlerine "Ağır söz" söyleyince tahammül edebiliyorlar ancak halktan birisi onlara ağır söz söyleyince hemen ümüğünü sıkmak istiyorlar. 

AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın Sayın Bahçeli'ye yaptığı hakaretler karşısında bizatihi AKP'liler ile yaptığım kavgalar, kırdığım kalplerin haddi hesabı yoktur. Ancak Sayın Bahçeli bizim kadar bile tepki gösterip, Ozan Arif'e olduğu gibi Erdoğan'a dava bile açmadı. Aksine tüm ülkücü camianın tepkisine rağmen kendisi ile kanka oldu. Aradaki fark nedir peki; Ozan Arif'in seçilmiş siyasetçi olmaması mıdır. 

Herkes haddini bilirse; hiç bir yetki suistimal edilmez, değer aşınmaz, sınırları zorlanamaz. 

Gece yarısı olmuş, canım müthiş sigara istiyor. Aksilik ya; sigara da bitmiş. Bu arada oğlum; biliyorum sigara içiyor ama saygınlığımı muhafaza etmek, baba oğul ilişkisinde seviyeyi korumak, haddi aşmamak adına sabaha kadar sigara özlemi ile uykusuz kaldım, oğlumdan sigara istemedim. "Oğlum hele bir dal sigara ver" demiş olsaydım, illa ki bir şekilde karşılıklı olarak aramızdaki "Dil, üslup, tutum ve davranış" şekli değişebilecekti. 

 Yani demem o ki; baba babalığını, ana analığını, evlat evlatlığını, lider liderliğini bilirse; partili de partililiğini bilecektir. 748 delege noter tasdikli imza toplayıp, genel merkeze verdiyse; Sayın Bahçeli'nin yapması gereken sorumluluğunu bilip, saygı duyması gerekirken; sergilediği tutum ve davranış ile "Saygınlığının" tükenişine neden olmuştur. Ülkücü vicdanın imbiğinden süzülüp gelmiş 748 delegenin bütün kimliklerini, sıfatlarını yok kabul edeceksin; bu kadar refüze etmek yetmiyormuş gibi bu saygın ülkü devlerinin duruşunu, cumhuriyet tarihinin en alçak paralel yapılanması fetö ile örtüştürüp, onlarla kucak kucağa olmakla itham edeceksiniz. Peki bu itham, kendimizi muhalif diye tanımladığımız bizlere yapılabilmiş en büyük küfür değil midir. 

Velhasıl kelam; Ozan Ozanlığını, lider liderliğini kirletmişlerdir. Ülkücü vicdanın sesi olabilirim ama kirli dilin tarafı olmayacağım.

Mehmet Soral