İki baba; biri çalıyor çırpıyor çoluk çocuğunu abat edip,haram helal dinlemeden servete ve haram kazanca boğuyor.

Diğer baba kan ter içinde, helalinden kazanıyor, çocuklarımın boğazından, haram lokma geçmesin diye, didinip duran, ay başını zor getiren, kıt kanaat geçinen kendince çalışıp çabalayan, ama bundan dolayı az kazanan birisidir.Şimdi hangi babanın evladı olmak istersiniz?

Çalıyor ama fakirlerede veriyor mahallenin yolunu da yapıyor 

Çalıyor çırpıyor, ama aynı zamanda çalışıyor diyerek, hayatında haram helal ölçüsü olmayan, hassasiyetleri kaybolmuş olan mı, yoksa mertçe helalinden rızkın dışında harama tevessül etmeyen mi makbul dür?Çalıyor ama fakirlere de dağıtıyor,mahallenin yolunu da yapıyor der misiniz?

''Bu devirde çalmayan mı var? ''adam güçlü'' deyip ona moral destek vererek, gücüne güç katar mısınız?

Hangi babanın evladı olmak istersiniz?Seçimde aday olsa hangi babaya oy vermek istersiniz? Hangi babaya ödül verirsiniz? Harama bulaşmayan mı? Yoksa çalan mı oy almalıdır? Evet maalesef çalanın çırpanın ödüllendirildiği gücüne güç katıldığı bir çağ yaşıyoruz. 

Hz. Ömer'in ''kendi işini kendi mumu ile devletin işini devletin mumu ile'' yaptığı adaleti anlatarak, oy toplayanların,iktidara gelince,çalıp, çırpıp,biraz da yol yapıp onlar eskide kaldı dönemini yaşıyoruz.
Maalesef ikinci babanın ödüllendirildiği, baş tacı edildiği, kazandığı için sevinç çığlıkları atıldığı, bir toplumsal cinnet ve garabet izliyoruz.

Hatta kendi evlatları bile niye sen kazanamadın zengin olmadın hep böyle sefil mi yaşayacağız, diye hesap soruyorlar? 

Komşu, dost, tanıdık, herkes çalana, çırpana, hürmet, rağbet ve iltifat ediyor. Helalinden kazanma anlayışı, adeta cezalandırılıyor, mahkum ediliyor.

Hatta o çağlar geride kaldı, şimdi artık ne olursa olsun, makam, servet, şöhret sahibi olma zamanı diyerek, ahkam kesen ders verenler çoğunluktadır.

İşte bu toplumsal yapı, felaketlere, musibetlere davetiye çıkaran, at ve lut kavminin helak olma iklimini inşa etmeye çalışan, doğru suratle koşmaktadır.

İndirilen ilahi din, hayata hakim olmadan,uydurulan dünyalık dinin, kat, yat,at, yeme, içme, giyinme, gezme tozma, amacı neslin devamı olmayan üremesiz şehvet ve şöhret, felaketimiz olmaya doğru süratle gidiyor.

Evet toplum sosyal cinnet geçiriyoruz,haram kazanan ödüllendiriliyor,bedavadan geçim özendiriliyor.

Her halükarda hedef dünyanın zevklerini tatmak, bilinç altı yapılıyor.Bu kokuşmuş,çürümüş bir çok dini milli ve ahlaki değeri erozyona uğramış bir ülkede sağlıklı bir gelecek inşa edilebilir mi?
İşte bu sorunlara çözüm diye ''İslam'' diyenlerin,yolsuzluklara,hırsızlıklara nasıl kapı araladıklarını, ateist PKK lı katillere nasıl teslim olduklarını, ibretle izliyoruz.

Hani o insanlara İslamın kardeşliği götürülecekti? Kurtuluşu Allah'ta diyerek Öcalan katillerine sarılan anlayış Allah muhafaza felaketimiz olabilir.

Bu katil sevenlerin,hırsızlık, yolsuzluk artık, Almanlar dahil, belki sağır sultanın bildiği pislikle nereye kadar dayanabiliriz? 

Haram, helal ve ahlak ölçülerinin hayatımızı tanzim ettiği,geleceğimizi belirlediği, bir büyük değişime ihtiyaç vardır.Yoksa iki dünyamız harap olacaktır.Allah bizi, milletimizi, ümmetimiz ve insanlığı felaketlerden korusun!