Son bin yılın üç büyük mûsibetine mâruz kalan Türkiye’nin uğruna her şeyini fedâ ettiği bir ‘açılım politikası’ var. 
33 askerimizi şehit etmekle başladıkları yoğunluklu cinâyetlerine zaman zaman metroda bekleyen insanları, halk otobüsündeki genç kızlarımızı, dersâne önünden tesâdüfen geçen anneyle bebeğini, bayrak direğine astıkları öğretmenlerimizi, mühendislerimizi, imamlarımızı, çoğunlukla gencecik Mehmetlerimizi ve zaman zaman polislerimizi öldürerek otuz yıl devam ettiler. 
Son bir yıldır bölgede görev yapan korcularımızı katlediyorlar, son olarak 6 Eylül’de Bingöl’ün Genç ilçesinde korucu Özcan Keçiören’i başından vurarak şehit ettiler. 
Akan bunca kanın, katledilen bunca öğretmenin, mühendisin, imamın, vatandaşın, çocuğun, bebeğin ve binlerce Mehmetçiğin katledilmesinin sebebi neydi?
Basılan karakollarda şehit edilen ana kuzularının, kaçırılıp işkence ile öldürülen askerlerimizin öldürülmesinin sebebi neydi?
Şehirlerde patlayan bombalarla paramparça olan vatandaşlarımızın katledilmesinin sebebi neydi?
Bütün bu katliamların, bombalama eylemlerinin, karakol baskınlarının fâilleri, yollara döşenen mayınlarda parçalanan askerlerimizin katilleri kimlerdi?
Ve bütün bu cinayetler ne için işlenmişti? 
Kültürel hakları kazanmak için mi yollara mayın döşeyip askerlerimizi parçalamışlardı? 
Kürtçe okul olmadığı için mi gencecik ‘Serap’ı İETT otobüsünde yakarak öldürdüler? 
Kürtçe resmî dil olmadığı için mi Gaziantep’te Emniyet Müdürlüğü önünde bomba yüklü aracı patlatarak ‘1 yaşındaki Almina Melisa Aker’i, ‘3 yaşındaki Süleyman Alkan’ı, ‘11 yaşındaki Sevgi Gülperi İnanç’ı Batman’da ‘8 aylık hamile Mizgin Doru’ isimli kadını ve ‘karnındaki bebeği’ parçalayarak öldürdüler? 
Bunun için miydi akan bunca kan? Dertleri Kürtçe’nin resmî dil olması mıydı?
Ve şimdi ‘açılım politikası’ ve ‘barış süreci’ adı altında akıttıkları bunca kanın karşılığında mı özerkliği konuşuyor Türkiye, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı her gün Kandil’de yuvalanmış katillerin tehditlerine boyun eğiyor Türkiye, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı Türk bayrağını indiriyor kâtiller ve buna sessiz kalıyor Türkiye, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı İmralı’ya seferler düzenliyor devlet, MİT Müsteşarı bizzat bunun için mi gidiyor İmralı’daki kâtilin ayağına kadar, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı Dersim’den özür diliyor Türkiye, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı dağdaki kâtillere af hazırlıyor Türkiye, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı “Apo Kürtlerin lideridir” diyor AKP hükümetinin Bakanı, akıttıkları bunca kanın karşılığında mı hükümet medyası Apo’ya methiyeler düzmekte yarışıyor?
Bunun için mi oluyor bütün bunlar, Kürtçe’nin resmî dil olması için mi, kültürel haklar için mi? 
‘Açılım politikası’ ve ‘barış süreci’ zarar görmesin diye mi askerlerimizi, korucularımızı ellerini kollarını sallaya sallaya hâlâ katledebiliyor PKK?
‘Açılım politikası’ ve ‘barış süreci’ zarar görmesin diye mi Güneydoğu PKK’ya terk edildi?
‘Açılım politikası’ ve ‘barış süreci’ zarar görmesin diye mi dağlarımızda elleri silahlı PKK’lılar şenlikler düzenleyebiliyor, nutuklar atabiliyor?
‘Açılım politikası’ ve ‘barış süreci’ zarar görmesin diye mi Türkiye Cumhuriyet ibâresi devlet tabelâlarından kaldırılabiliyor?
‘Açılım politikası’ ve ‘barış süreci’ zarar görmesin diye mi bütün bunlar?
49 vatandaşı kiralık katillerin elinde rehin bulunan Türkiye, sınırları delik deşik olmuş Türkiye, Almanya ve Amerika’nın Ankara’yı dinlediğini açıkça deklare ettiği Türkiye, askerî uçağı düşürülmüş Batılı ülkelerin sözde IŞİD’e karşı PKK’ya silah yardımı yapacağını açıkladığı ve buna sessiz kalan Türkiye, Demirtaş’ın “Türkiye, PKK’ya silah yardımı yapmalı” diyebildiği Türkiye, Yasin Aktay’ın “Türk ırkı diye bir ırk yoktur”, Babuşçu’nun “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk” diyebildiği Türkiye, Diyânet İşleri Başkanı’nın ağzından şehitlerle ilgili bir tek kelime çıkmaksızın kırılan onurlar için Peygamber hırkasını yere serdiği Türkiye, ‘Açılım politikası’ ve ‘barış süreci’nin bir neticesi mi?
‘Yeni Türkiye’ denilen Türkiye bu mu? 
Ve Türkiye bin yıldır başına gelen bu en büyük “üç mûsibet”e mahkûm mu?
Onları tanıyorsunuz, üçü de en tepede muvazzaf. Her şeyi açılım için, her şeyi açılıma göre ve her şeyi açılım tarafından dizayn ediyorlar...
Paralelmiş, devleti ele geçiriyorlarmış; gerisi lâfügüzaf...