Cumhurbaşkanı seçimini Türkiye'nin ve dünyanın içinde bulunduğu şartların dışında düşünmek ve değerlendirmek mümkün değildir. Zira, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Türk milletine yaptığı  tarihi çağrıda belirtildiği gibi, Türkiye'miz 91 yıllık Cumhuriyet  tarihinin  en acımasız zulmü, en  kesif  saldırısı, en vicdansız yönetimiyle yoğun bakıma alınmak ve bitkisel hayata girmek üzeredir. Türkiye'nin acınası ve hepimizi kaygılandıran kötü gidişatına tarafsız kalma, sessiz durma imkan ve ihtimali yoktur. Bundan sonra 'ya zillet ya izzet' kazanacaktır. Bundan sonra 'ya yurdum ya yokum' arasında seçim yapılacaktır. Bundan sonra 'ya rezalet ya da adalet' tam hâkimiyet kuracaktır.

                                          

Şahit olduklarım

         Durum bu kadar hayati, bu kadar kritik noktadır. Akıl, vicdan, iman sahibi olan ve bu ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana tavır alan herkes, adayları iyi tanımak ve seçimini doğru yapmak zorundadır. 30 yıldır siyasetin içinde olan, 12 yıllık AKP iktidarını ve aday Recep Tayyip Erdoğan'ı takip eden bir gazeteciyim. Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu ile Erzurum ziyareti sırasında uzun sohbetler yapma, aklımdan geçen bütün soruları sorma imkanı buldum. Daha sonraki programlarını takip etmenin yanında, medyanın Ankara temsilcileri ile yaptığı toplantıya katıldım. Sahip olduğumuz birikimi, bildiklerimi, gördüklerimi, tespitlerimi Türk milletiyle paylaşmayı bir vatan görevi sayıyorum.

 

 

Yaptıkları yapacaklarının teminatı

         Her ne kadar 3 adayla seçime gidiliyor olsa da, yarışın İhsanoğlu ve Erdoğan arasında geçeceği açıktır. Erdoğan konusundaki düşüncelerimiz ortadadır. Yazının girişinde belirtiğimiz gibi bu ülkeyi ve bu milleti 'ya yurdum ya yokum' noktasına getiren iktidarın başıdır. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda,  tarihinin  en acımasız zulmü, en kesif saldırısı, en vicdansız yönetimiyle yoğun bakıma alınmak ve bitkisel hayata girmek üzere olan 91 yıllık Cumhuriyet için, ölüm fermanı imzalanmış olacaktır.

 

                                                

Bu gidişat değişmeli

         Bu gidişi değiştirmenin tek yolu Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu etrafında birleşmektir. Başka bir çıkış yolu kalmamıştır. Sayın İhsanoğlu'nun adaylığı dahi dünyada saygıyla karşılanmış ve kabul edilmiştir. Aday Erdoğan, sayın İhsanoğlu'nun belirlediği gündemi takip etmek ve yaptığı açıklamalar üzerinden kampanya yürütmek zorunda kalmıştır. AKP yanaşmaları ve beslemeleri de İhsanoğlu engelini aşamayacaklarını görmüşlerdir. Çaresizlik içinde zaten bozuk olan üsluplarını daha da bozmuş, sorunlu olan dillerine yeni yakıştırmalar ve iftiralar eklemiş, teslim ettikleri vicdanlarını hepten köreltmişlerdir.

                                           

Milletin gönlünde taht kurdu

         Sayın İhsanoğlu üslubu, seviyesi, centilmenliği, birikimi, asaleti ve tecrübesiyle Cumhurbaşkanlığı gibi ülkenin en önemli makamına yakışır bir duruş ortaya koyup, yol gösteren, rahatlatan ve ufuk açan açıklamalarla Türk milletinin gönlünde taht kurarken; çaresizlik içinde çırpınan AKP yanaşmaları her yolu mübah saymaktadırlar. Yalan ve iftirada sınır tanımadıkları gibi, küçük beyinleriyle büyük planlar yapmaya kalkışıp, zavallı durumlara düşüyorlar. Ustalarından öğrendikleri çarpıtma, yanıltma, kandırma yöntemlerini güya sayın İhsanoğlu üzerinde denemeye çalışırken, trajikomik görüntüler ortaya çıkıyor. Nitekim, Ankara Temsilcileriyle yapılan toplantıda bunun çarpıcı örneklerini yaşadık. Söylenmemiş sözleri söylenmiş gibi gösterip, açıklamaları eğip bükerek gazetecilik yaptığını zannedenler, ekmek fiyatı üzerinden kahramanlığa soyunup ustalarının gözüne girmeye uğraştılar. Aldıkları cevap bütün planlarını bozdu.

                                          

Feda edemeyecekleri şey yok

         Havuz balıklarının, haram binalarda yaptıkları programları izlerken, bir defa daha bunların sonuç almak için feda edemeyecekleri hiç, ama hiçbir değerin olmadığını ibretle gördüm. Güya, sayın İhsanoğlu ekmek sorusuna sinirlenmişmiş ve yanlış yapmış. Bunu söyleyen zavallıların eğer zerre kadar yürekleri varsa, aynı soruyu aday Erdoğan'a sorsunlar da görelim. Utanmazlığın da, rezilliğin de, milletin aklıyla alay etmenin de bir sınırı olmalı.

                                              

 Ya zillet, ya izzet

         MHP lideri sayın Devlet Bahçeli'nin Türk milletine yaptığı ve haber sayfalarımızda tamamı yayınlanan tarihi çağırıyı, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana olan herkes dikkate almalıdır. Bu çağrının bir bölümünü paylaşarak bitirelim:

          

AKP'yle geçen son 12 yıllık karanlık ve ilkel dönemde insanımız bezgin, yılgın ve yorgun düşmüştür. Geçen yıllar boyunca istismar edilmedik hiçbir şey bırakılmamıştır. Ayrıca viraneye çevrilmedik, dağlanmadık, deşilmedik, oynanmadık, üzerinde karalama ve tahrifat yapılmadık hiçbir değer kalmamıştır. Bu itibarla Türkiye'nin acınası ve hepimizi kaygılandıran kötü gidişatına tarafsız kalma, sessiz durma imkan ve ihtimali yoktur. Bundan sonra 'ya zillet ya izzet' kazanacaktır. Bundan sonra 'ya yurdum ya yokum' arasında seçim yapılacaktır. Bundan sonra 'ya rezalet ya da adalet' tam hâkimiyet kuracaktır. Şu günkü ortam ve süreçte; günü ve vaziyeti kurtarma namına kenara çekilip olan biteni uzaktan izleme ataleti veya suya sabuna dokunmadan, risk almadan gelişmeleri kendi haline bırakma acizliği tehlikeleri daha da katlayacaktır. Mensubiyetinden iftihar ettiğimiz aziz milletimize çok açık çağrımız vatanına, bayrağına, kimliğine, tarihine, geçmişine ve geleceğine sahip çıkması yönündedir. Çağrımız milli ve üniter devlet yapımıza, toprak bütünlüğümüze, milli birliğimize destek verilmesidir. Çağrımız ahlakın, hukukun, vicdanın, dürüstlüğün, huzur ve kardeşliğin yanında toplanılmasıdır. Boşa geçecek bir günümüz bile yoktur.