Başbakan Erdoğan, Atatürk’ün vefatı sonrasında İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için TSK’nın TBMM’ye baskı yaptığını ileri sürdü. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise bu iddiayı sert bir şekilde reddetti. Anlaşılan tartışma önümüzdeki günlerde de devam edecek. Bu konuyu 1990 senesinde savunduğum  “Atatürk ve İnönü Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri”  başlıklı doktora tezimde ele almıştım. Tez bu başlık ile 1991 senesinde Gündoğan Yayınları’nda yayınladı. Aşağıda 118-119. sayfaları size 
aktarıyorum:
“Atatürk’ün hastalığı ve yerine seçilecek yeni cumhurbaşkanının kim olacağı sorusu, bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin rejim içinde nihaî belirleyici güç olduğunu tekrar ortaya çıkarmış, diğer yandan ise, Mareşal Çakmak’ın orduya tam anlamı ile hakim olamadığını açıklığa kavuşturmuştur.
Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan toplantıda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Atatürk’ün ölümünden sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde tarafsız kalması kararı alınmıştır. Genelkurmay’da yapılan toplantıyı duyan başbakan Celal Bayar, Genelkurmayı ziyaret etmiştir. Bayar’a T.S.K.’nın seçimlerde tarafsız kalacağı bildirilmiştir. Bayar, T.B.M.M.’nin çoğunluğunun Çakmak’ı cumhurbaşkanı olarak görmek istediğini belirterek, kendisinden cumhurbaşkanlığı görevini kabul etmesini istemiş ise de Çakmak bu teklifi reddetmiştir.

Toplantıdan bir iki gün sonra Genelkurmay Başkanlığı’na gelen I. Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay, Genelkurmay II. Başkanı Asım Gündüz’den cumhurbaşkanlığına kimin seçileceğini sormuş ve toplantıda alınan kararı öğrenince karara karşı çıkmıştır. I. Ordu’da Kolordu ve Tümen kumandanları ile yaptıkları toplantıda İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi kararını aldıklarını açıklamıştır. Gündüz’ün bu kararı Çakmak’a iletmesini istemesi üzerine Orgeneral Altay, Ordu komutanlarının kararını Çakmak’a bildirmiş ve Çakmak da bu kararı kabul etmiştir. Asım Gündüz, Org. Altay’ın müdahalesi olmasa idi, İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesinin bu kadar kolay olmayacağını belirtir.
Hikmet Bila, “CHP Tarihi” adlı kitabında (s.139-140), “Askerlerin çoğu, ülkenin sürüklendiği  “iş yapma-kâr etme” akımı karşısında, Paşa’nın (İsmet İnönü Ü.Ö.) çevresinde toplanarak, paralı askerler durumuna düşmemek için direnmenin gereğine inanmışlardır. Kısacası, ordu İnönü’nün arkasındadır 1938 yılında (...) Ve, cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı 11 Kasım 1938 günü, Millet Meclisi’nin çevresindeki olağanüstü “askeri mevcudiyet”  de İnönü’nün cumhurbaşkanlığında dikkatlerden kaçmaması gereken bir anı olarak kabul edilmelidir” demektedir.
Hikmet Özdemir ise “Devlet Krizi T.C. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri” kitabında, (s. 71-74)İnönü’nün Çakmak’a rağmen kolordu ve tümen komutanlarını yanına çektiğini, Çakmak ve Renda’nın İnönü’ye karşı çıkmayı göze alamadıklarını belirterek, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ağırlığını koyan Birinci Ordu Müfettişi Org. Altay’ın Kurtuluş Savaşı ve sonrasında, ordu içindeki klikleşmelerde, Atatürk ve İnönü’nün yanında yer aldığını ve özellikle İnönü’ye yakın olduğunu ileri sürer.
11 Kasım 1938 günü T.B.M.M. yeni cumhurbaşkanını seçmek üzere toplanmıştır. Meclisin oturumunu izleyenler arasında Mareşal Çakmak’ın yanında Orgeneral Altay da bulunmaktadır.” 
Sonuç olarak TSK, Atatürk sonrasında Cumhurbaşkanının seçilmesini tesadüfe bırakmamıştır. Ancak TBMM üyelerinin askeri birliklerin kuşatması ile tehdit edildiğini söylemek mümkün değildir. Cumhuriyet rejimi kurucusunu yitirmiştir. Rejimin gelecek endişesi dile getirilmese dahi vardır. Böyle bir ortamda alınan önlem, güvenlik önleminin ötesine geçmemiştir. Bütün bunların ötesinde, eğer TSK, İsmet İnönü’yü değil, bir başka ismi desteklese idi ve İnönü de aday olsaydı seçimi kim kazanırdı sorusunun cevabını bilmek mümkün değildir. Ancak kişisel tahminim TSK’ya rağmen İnönü kazanırdı şeklinde.