“Kadınların katılmadığı bir mücadele başarıya ulaşamaz.” Demiş Maxim Gorki.

Fransız kadın düşünür Simone De Beauvoir “Kadını götürüp süslenme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşırıyorsunuz… Kanatlarını kesiyor, sonra uçmuyor diye yakınıyorsunuz…” demiş…


İnsanların davranışlarını belirleyen cinsiyetleri değil, toplumda o cinsiyete dair algı ve yargıdır. Buna da sosyolojide “Toplumsal cinsiyet” deriz. Kimse rolünü kendi başına belirlemez. Toplum bir davranış ve yaşam seti sunar, hatta “dayatır”! Birçok insan da “anormal” kabul edilmemek için sunulan bu setleri peşinen kabullenir ve kendilerine toplum tarafından biçilmiş görevleri yerine getirmek için çabalar durur…


“Siyasal savaş alanı” erkeklere has görülür ama ön saflara hep kadınlar yerleştirilmiştir. Erkek siyasetçiler mesajları kadınların arkasından vermeyi tercih etmiştir. Nilüfer Göle’nin “Modern Mahrem” kitabında özenle ayrıntılara indiğini görürüz.

Cumhuriyet devrimlerinde kadının kıyafeti ve kamusal alanda artan görünürlüğü ön plana itilir. Batılı kıyafetleriyle gazetelerin ön sayfalarını süslerler. Onlar artık “cumbalı evlerinin kafesi arkasından kurtarılmış bireyler” dir ! Cumhuriyetin ve dönemin “görünen yüzü” kadındır ! Erkeklerin sarıktan festen kurtulup şapka  takması, şalvarı poturu bırakıp pantolon giymesi bu kadar ön plana çıkmaz…
 

Kadın dönüşümün simgesidir…
 

Devrimlere ve cumhuriyete karşı olan taraf propagandada erkekleri kullanmaz…
Kadınların başörtüleriyle aslında ne kadar huzurlu olduklarından bahsederler. Evlerinde oturup çocuk büyütmelerini birincil görev olarak ( bugün olduğu gibi) tanımlarlar. Cumhuriyet ve cumhuriyetin kadınlara tanıdığı hakların ailenin çatırdamasına, ahlaki değerlerin yitirilmesine yol açacağı tezini savunurlar.

Ancak hiçbiri bunları yazıp söylerken kadınlara bir şey sormamıştır !

Erkekler kadınlar yerine karar vermiş, toplumsal dönüşümü veya statükoyu kadınlar üzerinden tanımlamış ancak kadınlara söz hakkı vermemişlerdir.

Bir ara Halide Edip konuşmak istemiş ancak yakışıksız tepkilerle konuşmasına izin verilmemiştir. Ayrıntıları yazmak istemem çünkü etnik kökeninden özel hayatına kadar söylenmiş çok tatsız laflar vardır.

“Söz konusu kadınsa kadınların söz hakkı yoktur.. Erkekler onların yerine konuşur !”

Cumhuriyet kadınlara haklar vermiştir ancak uygulama süreci içinde bazı cumhuriyet aydınları da toplumsal cinsiyet algısına yenik düşerler…

“Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti” adlı kitabında Serpil Sancar, Pınar Melis Yelsalı’nın 2010’da yazdığı doktora tezinden alıntı yapar. Kitabın 178. Sayfasından noktası virgülüne dokunmadan alıntılıyorum !
“…Mevhibe İnönü ve Berrin Menderes’in sessiz bir kamusal görünürlüğün sınırlarını hiç aşmadıklarını görürüz. Daha geç dönemde ise Rahşan Ecevit ve Semra Özal –güçlü kadın- örneği olarak gösterilmelerine rağmen kocalarının önüne çıkmayan, farklı alanlarda ve konumlarda etkilerini sınırlamaya çalışan ve kamusal konumlarda kendi adlarına kendi adlarına siyasal tartışmalarda yer almayan kadınlar olmuşlar.” 
 

Bu anlamda cumhuriyet kadına çok önemli haklar vermiş (seçme seçilme, kamusal alanda daha fazla görünme) ancak diğer yandan da alttan alta “tamam işlevinizi tamamladınız şimdi söz bizde fazla havaya girmeyin” mesajını vermiştir. Öne çıkarılan güzellik kraliçeleri önce vitrin olarak kullanılır… Sonra aynı kraliçelerin ünlü iş adamlarıyla evlenip “evinin kadını” olduğunun altı çizilir…

İster Laik ister İslamcı olsun her kesim kadını önce kendi vitrinine koyar, sonra her ikisi de kadını eve tıkmakta söz birliği eder !

Kadınlar eve tıkılıp çocuk bakmakla, evin işlerini yapmakla, kocalarının gönlünü hoş tutmakla görevlendirilmiş varlıklar değildir. Her ne kadar biz erkeklerin işine gelse de kadınlar bu kaba sığmazlar. Ailenin korunması gerekiyorsa bu görev sadece kadına ve onun evde oturup çocuk büyütmesine tevdi edilemez. Erkeklerin bu konuda üzerlerine düşeni yapması gerekir.

“Elif’in Kağnısı” nı okuttuğumuz,  Nene Hatun’dan Kara Fatma’dan bahsettiğimiz kızlara “erkenden evlenin çocuk doğurup eve kapanın, üretimden ve toplumsal yaşamdan uzak durun” demek net bir çelişkidir. 
 

Özellikle mevcut iktidar döneminde kadının kahkaha atmasından etek boyuna, nasıl doğuracağından (sezaryen-normal doğum) kürtaja kadar konuşulmuş, kadınlar baskıya maruz kalmıştır.
Kadınların yapacaklarını belirlemek için erkek aklına ihtiyaçları yoktur.

Bu anlamda Meral Akşener’in varlığı ve liderliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Toplumsal iklimdeki yılgınlığın, özellikle kadınların üzerindeki kötümserlik bulutlarının dağılmasında önemli rol oynayacaktır.  Kadınlar için rol model olması ayrı bir değer taşımaktadır. . Üreten, düşünen, ülkesi için düşüncelerini ifade eden ve bizzat çalışan Meral Akşener başta kadınlar olmak üzere tüm topluma İYİ gelecektir !

Kaynaklar :

Modern Mahrem , Nilüfer Göle, Metis Yayınları

Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti (Erkekler Devlet Kadınlar Aile Kurar), Serpil Sancar, İletişim Yayınları 

Murat YAZAN